8 Mart 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü'


Bu çatı altında bana yazma fırsatı tanıdığı ve sürekli ötelememe ve çeşitli bahaneler üretmeme rağmen beni teşvik ettiği için Yusuf Erkek ve imtiyaz sahibi Sayın Salih Erkek'e teşekkür ederek başlamak istiyorum ilk yazıma...
Güncel ve öncel konuları kendi bakış açımızla değerlendirmeye çalışacağız.
Ülkemiz gündem açısından gayet yoğun ve hareketli olduğu için aslında köşe yazarlarına ve gazetecilere yeterince malzeme çıkıyor.
Ülke gündeminden görece bağımsız bir gündem ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Benim bakış açıma göre anlam ifade eden günler açısından en değerlisi.
Kadınlara ithaf edilen bir gün olmasının yanı sıra tarihsel sürecinden ziyade anlamsal süreci daha önemli.
Ulusların gelişiminde kilit taşı rolü olan, ülkenin iktisadi anlamda kalkınmasında önemli rollerinin olmasının yanında toplum içerisine karışmış, karışmanın ötesinde kendine yer edinmiş ve o yeri savunan dolayısıyla hangi kültür düzeyinde olursa olsun tüm kadınların varlığı sadece önemli değil aynı zamanda çok değerlidir.
Bir ülkenin manevi külliyatı oluşurken ve bu birikim kuşaklar arası aktarılırken cinsiyet ayrımcılığı veya ayrıksı bir duruş ortaya koyan hiçbir birikim çağ atlayamamıştır.
Cahiliye dönemini tanıtırken kız çocuklarının gömülmesinden bahsedilir.
Bu anlayış eninde sonunda tarihin derinliklerine gömülmüştür.
Bir imparator erkek evladı yoksa bir hiçtir.
Bu anlayışta acı bir geçmiş tecrübesi olarak kalmıştır.
İktidarı güce, gücü erkeğe yapıştıran bu ataerkil baskılama izleri zamanla azalmıştır. Bununla beraber kadını yücelten, ona değer veren katılımcı anlayışların hepsi tarihsel süzgeçten dökülmüş, toplumların belleğinde yer etmiştir.
Kadının anne ve eş figürü, anaç yönü ön plana çıkarıldıkça ve kültürel mirasımızın içerisindeki yeri bu değerlerle katmanlaştıkça toplum içerisinde de bu konuda daha duyarlı daha hassas bireyler yetişmesinin önü açılacaktır.
Kadınlara ait tüm kazanımlar esasen karşı cinslerin kendilerine sundukları lütuftan ziyade kadınların bileklerinin haklarıyla elde ettiği kazanımlardır.
Tarih boyunca dünyanın çeşitli medeniyetlerinde farklı kültürlerinde ilerici, gerici ne olursa olsun vurularak, kırılarak, yakılarak, dövülerek yaşanılanların oluşturduğu birikimlerin neticeleridir.
Tüm bu kazanımlara, bütün eğitimlere, uyarılara rağmen kadın cinayetlerinin gitgide artması da çok tesadüf değildir.
Ülkenin üst aklının bu olaylara bakış açısı toplumun birçok kesiminde hareketlerine dolaylı etki etmekte.
Kadına yönelik şiddete başvuranlar belki de şiddet uyguladıkça onları gizli bir elin pohpohladığını düşünüyor.
Kendi eylemlerinin yasa yapıcıların genel kanaatleriyle aynı düzleme oturtabiliyorlar.
Çok da haksız değiller.
Böylesine infial yaratan durumlarda suskun kalmakta, manipülatif ve göstermelik tepkiler vermekte bir nevi destektir.
O gizli el bizim üst katmanımız ve o katmanın yansımaları çarçabuk sahada karşılığını bulabiliyor.
Bazı yöneticilerin, başkanların, mevki sahibi insanların kadınlar gününe özel yaptıkları konuşmaları da bayağı buluyorum.
Kadınlar gününü kimler dinler bilmiyorum ama kadınlar anlatmalıdır.
Bu güne ait erkeklerin kendi bakış açılarıyla söyleyeceği her şey bir lütuf işlevi görür. Kadınlar gününe ait her söylem, her eylem kadınlar tarafından dile getirilmeli, sorunların öznesi olanların cümleyi tamamlaması beklenmelidir.
Burada emekçi kısmına dikkat etmek gerekir.
Yoksa bu sevgililer günü gibi tüketim odaklı değil tam tersi üretim odaklı bir gündür. Zamanında yaşanan ve bilek hakkıyla kazanılan kazanımların kadın erkek demeden faydasını görüyor; o yüzden 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü her kesime kutlu olsun diyoruz.