Yerel Yönetimlerin Dezavantajlı Gruplara Yönelik Politikaları


Son yıllarda çözülmesi gereken bir sorun olan ve önemli ölçüde artan yoksullukla mücadelede hem merkezi idareye hem de yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Yaşanan bu süreçte etkin ve sürdürülebilir bir mücadele için merkezi idarenin yerel yönetimlerle birlikte adım atması gerekmektedir. Yerel yönetimler halka yakın ve ihtiyaçların tespitinde merkezi idareden daha avantajlı konumdadır. Sağlık, eğitim, sosyal faaliyet, istihdam kursları, aşevleri, sosyal yardımlar gibi yoksulluğun önlenmesine yönelik uygulamalarda bulunan yerel yönetim birimlerinin etkinlik ve başarısının artması merkezi idareyle olan işbirliği ile yakından ilgilidir. Küreselleşmeyle birlikte yerelleşmenin önemi artsa da yoksulluk gibi bir sorunun çözüme kavuşmasında merkezi idareyle iş birliği içinde olmak yoksullukla mücadelede önemli bir adımı oluşturmaktadır.

Ülkemizde ve dünyada yaşanan sosyal değişmeler ve gelişmelere paralel olarak her geçen gün yeni ihtiyaç grupları ve hizmet alanları ortaya çıkmakta, bu ihtiyaç gruplarına yönelik kurumsal ve bireysel alternatif hizmet modelleri geliştirmek zaruri hale gelmektedir. Bu çerçevede son yıllarda çocuk, kadın, yaşlı, engelli ve yoksullara yönelik hizmetlerde ve alanlarda ciddi bir yenilenme yaşanmaktadır. Sosyal hizmetlerin hedef kitlesine sunulan hizmetlerin daha ileri seviyelere taşınabilmesi için profesyonel bakış açısı ve doğru konuşlanma esas alınmalıdır.

Bu çerçevede yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Yerel yönetimler, stratejik eylem planlarını kırılgan- dezavantajlı grupların ihtiyaç ve beklentilerine yönelik gerçekleştirmeli var olan politikalarını bu hedef kitlelerin öncelikleri ile uyumlaştırmaları gerekmektedir. İl ve ilçe belediye yetkilileri gerçekleştireceği çalışmalarda gerçekçi ve sağlıklı bir araştırma hazırlamalı, hedef kitlelerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde alternatif stratejiler üretmelidirler. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bütçeleme, engelli vatandaşlarımızın hizmetlere ve sosyal hayata katılımını kolaylaştıran uygulamalar, çocuk ve kadın dostu kent vizyonu gibi anlayış ile yerel yönetimler politikalarını kurgulamalıdırlar. Yerel yönetimler her hizmet grubu için ayrı ve hedef kitleye uygun hizmetler sunmakla görevlidir. Bu hizmetlerin sağlıklı yürütülebilmesi için yerinden yönetilmeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak, dezavantajlı gruplara yönelik sosyal hizmetlerin merkezi yönetim tarafından sunulması yerine yerel yönetimleri güçlendirerek “yerinden yönetim” anlayışını geliştirmek gerekmektedir. Hizmetler yerelleştirilmeli ve vatandaşların kendi sosyal ortamında yerel dinamiklerce hizmet alması sağlanmalıdır. Yerel kalkınma çerçevesinde bir takım hizmetlerin sorgulanabilir olması ve verimliliğinin artırılması için halkın kendinin denetlediği, oy verip hesap sorduğu dinamiklerin işin içine katılması gerekmektedir. Merkezi yönetim politika belirlemeli, standart oluşturmalı, yeterliliklerin sınırlarını çizmeli ve yerel yönetimler de hizmeti sunmalıdır. Yerinden yönetim anlayışı ile merkezi yönetimin taşra yapılanmasını ilçelere kadar taşıyarak yerel yönetimle koordineli bir şekilde mükerrerlikleri önleyerek tek elden sosyal hizmetleri yürütülmesi sağlanabilir.