Küskünler ülkesi…
Reklam
Ahmet Özsoy

Ahmet Özsoy

Küskünler ülkesi…

04 Eylül 2014 - 21:20

“Yurtta sulh, cihanda sulh”

Hemen hepimizin dilinde dolaşan Atatürk’ün güzel bir sözü.

Bin dokuz yüz otuz bir de, halka hitaben yazılmış, seçim bildirilerinde yer almış.

O günlerde dünya egemenleri bir savaşı sonlandırmış, ikincisinin de belirtileri hafiften başlamıştı.

Küresel güçlerin yeni bir paylaşım kavgası için düğmeye basma hazırlıkları da son hızla devam ediyordu.

Savaştan yorgun çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti savaşın yaralarını sarıp dünya arenasında yer edinmeye çabalarken, ulusal kalkınma için gerekli olan savaşsız bir dünyanın özlemi içerisindeydi.

Tabii savaşsız bir dünya derken sadece uluslararası çapta bir savaş değildi söz konusu olan.

Savaş sonrası ülke içerisinde farklı siyasi ve ekonomik eğilimler de birbirleri arasında amansız kavgalara tutuşmuştu.

Halk Fırkası dışında kurulan partilerin yaşaması çeşitli nedenlerle engellenmişti.

Yurt dışından ülkeye dönmeye çalışan, Kurtuluş Savaşı’na her türlü katkıyı sağlayan Komünist liderler Karadeniz’in derinliklerine gömülmüş, halkla bağ kurup yeni bir güç olarak ortaya çıkmaya çalışan farklı düşüncelerdeki partiler palazlanmaya başlar başlamaz bir gerekçeyle kapatılmışlardı. Özel mahkemeler sağlam delillere dayanmadan suçlu suçsuz kimsenin gözünün yaşına bakmıyordu.

Söylemek istediğim o günlerde de bugün olduğu gibi devletin tepesinde kırgınlıklar, küskünlükler, kıskançlıklar, yasaklamalar almış başını gidiyordu.

Yani Atatürk’ün 1931 yılındaki, özellikle ‘yurtta sulh’ özlemi hala gerçekleştirilemedi.

Beyaz güvercin uçurmakla barışın gelmeyeceği, barış için çaba harcamak gerçeği anlaşılamadı.

Barış’ın çocuklarımızın adından öte anlamı olacağı; her şeyden önce sevgi, saygı ve hoşgörü ortamı gerektirdiği gerçeği hala anlaşılamadı.

Kuzeyde Rusya eski Sovyet Cumhuriyetlerini yeniden hükümranlığı altına almaya çabalarken güneyde IŞİD rüzgarı tüm bölgeyi insanlık dışı katliamlarla sarıp sarmalıyor.

Ne yazık ki iç politikamızdaki “küskünlükler”, “doğruyu ben bilirim”, “Savaş olmazsa görüşmem”, kaprisleri hala bu ülkede enerjimizi anlamsız nedenlerle tüketmemize neden oluyor.

Liderler devletin, halkın temsilcileri hala küskünleri oynuyorlar, dört bir yanımızı ateş sarmışken.

Tüm bu olumsuzluklar yüreğimizi parçalarken, Cumhurbaşkanlığı yemin törenindeki sağ duyusu nedeni ile Sayın Selahattin Demirtaş’ı tebrik etmek isterim. (HDP ile ilintili eleştirilerimizi bir kenara koyarak).

Ne diyordu Demirtaş?

“Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, onu seçen iradeyi alkışladım… Ha Tayyip Bey ben yemin ederken gelip alkışlar mıydı… O benim sorunum değil. Yüzde 52 oy almış bir kişi yemin ederken, onların iradesine duyduğum saygıyı gösterdim.”

Demirtaş bize halkın iradesini,

Küskünlüklerin, kırgınlıkların ötesinde olması, yapılması gerekeni anımsattı.

Devam edelim Demirtaş’ın söylemleriyle.

“Benim yemin töreninde alkışlamam Erdoğan ile eleştirilerimin, kaygılarımın baki olduğu gerçeğini değiştirmez. O eleştirilerim ve yaklaşımlarım aynen devam ediyor.”

Bir kişi, grup veya siyasi görüşle ilgili sorularınız, kaygılarınız, olumsuz düşünceleriniz olabilir. Tüm bunlar saklı kalmak kaydı ile yapılması gereken o makama saygıdır, nasıl kendiniz için aynı saygıyı bekliyorsanız.

Eleştirilerin, kaygıların dile getirileceği yerler de bellidir.

Ağır aksak da olsa işleyen bir demokrasi çarkı varsa, o çarkı hızlandırmak da sizin ellerinizde ise üstelik size o yetkiyi verecek halk ise siz o halkın seçtiğine saygı duymak zorundasınız ve halka neden sizi seçmesi gerektiğini de bıkmadan usanmadan anlatmak zorundasınız.

Yok bunu yapmam ‘ben yoruldum, bıktım’ diyorsanız yapacaklara, yapmak isteyenlere de yol açmak zorundasınız.

Elbette başka güçlerden medet ummuyorsanız!

Devletin kurumları arasında kırılganlıklar var,

Cuhurbaşkanlığından yargıya değin.

İzmir’de, seçilmişlerle atanmışlar arasında gerginlikler var.

Seçilmişlerin kendi aralarında anlaşmazlıklar var.

Bu arada birilerine de anımsatmak isterim: Sivri bir dille ortaya çıkıp, çark etmekle de bu işler yürümüyor.

Kimse çıkışlarını halk için yaptığını söylemeye kalkmasın.

Halkın derdi o kadar faklı ki.

YORUMLAR

  • 0 Yorum