Osmanlı Ruhu Yeni Türkiye ile Beden Buluyor
Reklam
Murat Yaman

Murat Yaman

Yorum-lu-yorum

Osmanlı Ruhu Yeni Türkiye ile Beden Buluyor

06 Temmuz 2017 - 17:32

YENİ OSMANLI RUHU

Bu tabirden en başta Haçlı Batı rahatsız oluyor.

Osmanlı fikrinin Anadolu'da yeniden Şehbal açması haçlıları derinden rahatsız ediyor ve hemen tepki veriyorlar.

Türkiye’yi yayılmacılıkla, emperyal davranmakla suçluyorlar. New Ottomanism diyorlar.

Kendileri ne? Sütten çıkmış ak kaşık mı? Atadan katil, sömürgeci vahşi emperyalistler.

UNUTMAYIN

YENİ OSMANLI RUHU asla kötü bir şey değildir.

Aslı Osmanlı olan her kesi mutlu edecek, düştüğümüz yerden kaldırıp tekrar olmamız gereken yere taşıyacak şeydir, Yeni Osmanlı Ruhu.

Bizler Yeni Osmanlı Ruhunu yakaladığımız anda, ne sömürülmeye ne de aşağılanmaya maruz kalmayacağız.

Şu da asla unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıllar süren anlaşılamaz reddi-mirasına rağmen milletimizin Osmanlıya ilgisi hiçbir zaman azalmadı.

Ne mutlu ki, son yıllarda bu ilgi artarak devam etmektedir.

‘’Osmanlı'dan kalan bir mirasımız var. 'Yeni Osmanlı' diyorlar. Evet, Yeni Osmanlı'yız. Bölgemizdeki ülkelerle ilgilenmek zorundayız.’’ Ahmet Davutoğlu

Bugün geçmişe inat olumlu bir değişim ve dönüşüm süreci yaşıyoruz.

Dışarıya karşı Pısırık, kendi halkına ise baskıcı bir ülkeden, atalarının tüm mirasını mertçe sahiplenmiş güçlü bir dünya ülkesi olmaya doğru hızla ilerleyen Yeni bir Türkiye var artık.

Türkiye geçmişte öyle bir negatif değişime maruz bırakıldı ki, ülke baştan aşağıya tüm zerrelerine varıncaya kadar adı gelişme olan zulümkar bir dönüşüme maruz bırakıldı.

Ve bu sosyal cerrahi müdahele ile özünden koparılmış yepyeni bir millet, yeni bir din (laik-seküler), medenileş(tirilme)miş halklar, itikadı ve inancı Batı’nın ahlak ve prensipleri olan bir ülke meydana getirmek için uğraşıldı.

Ülkenin ve milletin kıblesi değiştirilmeye çalışıldı ve bir ölçüde de başarı sağlandı.

Ancak bu ağır sosyal cerrahi müdehalelerin sancılarını ve acılarını ülke ve millet olarak uzun yıllar üzerimizden atamadık.

Ve hala bu sosyal cerrahi müdehalelerin komplikasyonel problem ve sıkıntılarıyla uğraşıyoruz. Bir süre daha uğraşmaya da devam edeceğiz.

Tüm bu yaşadıklarımız yeniden varoluş savaşımızın aşamalarıdır

Tekrar Osmanlı ruhuna kavuşmak için büyük bir azim ve gayretle mücadele etmeye devam etmemiz gerekiyor.

Bu yeni dönüşüm ve değişimin adresi bizi biz yapan tüm gelenek ve göreneklerimize, kültürümüze, şanlı tarihimize ve Din-i Mübin-i İslam’a dır. Yani Osmanlı Ruhunadır.

İşin doğrusu bu milletimiz için yeniden varoluş savaşıdır ve asla kayıp edemeyiz.

Dünyada tüm mazlum milletler ve özellikle aynı cerrahi ameliyatların uygulandığı İslam ülkeleri büyük bir ümitle bu değişimi takip etmektedirler.

İşte bugün yaşadığımız tüm bu olaylar, bu uğurda gerçekleşen değişim ve dönüşümlerin tezahürüdür.

Tüm samimiyetimle inanıyorum ki, Ümmet-i Muhammed tekrar kendisine gelecek ve eski şanlı günlerine avdet edecektir.

Cemil Meriç Osmanlı’nın adım adım nasıl dönüştürüldüğünü enfes bir üslupla şöyle anlatır

Biz önceleri muzafferdik, galiptik, hâkimdik. Uzun süre bu durum değişmedi. Ama sonraları mağlup olmaya başladık. Bir kez mağlup olduk. Ardından bir kez daha. Sonra “Nerede hata yaptık?” sorusunu sorduk kendimize. Cenk meydanlarında kullandığımız araçları değiştirdik; kullandığımız yöntemleri de beraberinde. Olmadı!

Mağlup olan, önce mahkûm, sonra hayran olurdu. Kıyafetlerimizi değiştirdik, sonra evlerimizi, daha sonra da saraylarımızı. Ardından, Berlin’e, Paris’e evlatlarımızı gönderdik. “Öğrenip gelsinler, vatana millete hayırlı olsunlar” diyerek. Hayırlı olanları da oldu, ama çoğu muhalif oldu. (yani kendi tarihlerinden ve değerlerinden koptular, yabancılaştılar.) Onları yine Paris’e, Berlin’e gönderdik. Bu son gidişleri, öncekiler gibi değildi. Sürgün ettik.

Bir yandan bunlar olurken, bir yandan da evlatlarımızı yine Paris’ten, Berlin’den gelen mürebbiyelere emanet ettik. Uzaklardan gelenlerin açtıkları okullara gönderdik. Onların diliyle konuşmaya, yazmaya ve onların diliyle düşünmeye başladık. Yine bir şey değişmedi. Hâlâ mağluptuk.

Aradan zaman geçti ve sonra bir gün Londra’dan, Paris’ten, Roma’dan ve dahi Atina’dan insanlar geldi. Bu gelişlerinde ellerinde kalem de yoktu, kitap ta yoktu. Silah vardı. Berlin’den Sonders’leri (Çanakkale Cephesi’nin Başkomutanı, Alman General Mareşal Liman Von Sanders) getirdik. Onları paşa yaptık. Dünyanın gördüğü ilk savaşta mağlup sayıldık.

Ardından biz, biz olduk. Mücadele ettik. Savaştık, savaştık, savaştık! Mustafalar savaştı, Mehmetler savaştı, Ahmetler savaştı.. Paris’ten, Roma’dan, Londra’dan ve dahi Atina’dan gelenler, geldikleri gibi gittiler.

Sonra aradan uzun, çok uzun yıllar geçti. Yine Roma’ya, yine Paris’e, yine Londra’ya gitmeye başladık. Neden? Çünkü zaman değişti, şartlar değişti, dünya değişti, biz değiştik.

Bugün Osmanlı torunları olarak çektiklerimiz miras yedi babalarımızın ektikleri ve yaptıklarının neticesidir. Ancak her kışın bir baharı ve her gecenin bir neharı vardır.

Menderesde dedelerimiz pusdu

Özalda babalarımız susdu

Sıra bize geldi biz ne susduk ne pusduk

Ölümüne davamızı ve liderimizi savunduk (UMRAN HAN)

YORUMLAR

  • 0 Yorum