Sizden,bizden roller 2
Reklam
Neslihan Aydın BATOK

Neslihan Aydın BATOK

Mürekkep İzi

Sizden,bizden roller 2

29 Mart 2017 - 10:16

Bu yazım bir önceki yazımın devamıdır. Okuyanlar daha net anlar fakat okumayanlar okusun demiyorum :) Anlaşılması o kadar da zor değildir. Roller tanıdık çünkü ;)

Nerde Kalmıştık…

Anneye, babaya, kardeşe laf söylemek kolaymış. Şimdi ki roller için kelimeleri sırat köprüsünden geçer gibi dikkatli seçmem gerek. Bu kısmı benim için zorlaştıran da aslında yine biz insanların karşımızdakinin düşüncelerini sadece yaşadıkları şeylere mâl etmemizden kaynaklanıyor. Yani şunu idrak etmemiz çok zor, bir insan gördüklerine de tepkili olabilir. Geçen hafta yazarken de bir ricada bulunmuştum yine bulunuyorum. Her anlattığım şeyde beni aramayın…Ya da arayın…. Sizin bedeniniz, Sizin iradeniz.. :)

KAYIN ANNE, GELİN, ELTİ sanki Bermuda Şeytan Üçgeni :) Bu üçlüyü çocukluğumdan beri anlamış değilim. Ya kayın anne gelinini sevmez gelin melek gibidir, ya gelin Kayın annesini sevmez kadın melek gibidir ya da ikisi de melektir. Tabi asıl soru hangi tür melek olduğu;)

Bunlar tercih meselesi olsa da bence artık genlerimize kadar aktarılmış genellemelerdir. Demem o ki , Kayın anne olunduğunda direk gelinimi sevmemem gerek komutuyla çalışmaya başlayan robotlara dönüyoruz. Aynı durum diğer saf için de geçerli. Hele eltiler… Birbirinin yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazanlar, o kuyuya düşmeyince ite ite düşürmeye çalışanlar. Kendi eltilerimi bu örnekten tenzih ediyorum. Çünkü biz elti değil kardeş başlığı altındayız. Bunu yakalayabilmek herkesin harcı değil ama biz yakaladık. Kardeş gibi birbirimize koşar kardeş gibi korur kollar ve kardeş gibi yeri gelir tartışır çok geçmeden tartıştığımızı hatırlamaz normal seyrinde devam ederiz. Bizim bu ilişkimiz belki de model olarak kabul edilmeli. Bu davranış tipi, yani kalıplara sığmadan karşındakine yaklaşım tipi daha sağlıklı ilişkilere gebe kalır. Böyle olunca, yani eltiler kardeş olunca gerçek kardeşler birbirinden kopmak yerine birbirine koşan bireylere dönüşür. Ah biz kadınlar yok muyuz! Bazen o kadar kızıyorum ki şu psikolojide olanlara ‘Ben eltiyim kötü olmam gerek. Sevmesin kardeşini eşim, ya da kuzenini, ya da annesini, bende sevmiyorum zaten ne gerek var niye seveyim’ ya niye sevmiyesin?

Hayat sevince güzel demişler… Sen nerdesin…

Kayın anne gelinine damadına ANNE olsun, eltiler, kayın biraderler kardeş olsun, herkes bir birini sevsin, saysın herkes birbirine koşsun. Bir hayal etsenize, kötü duygular barındırmak yerine pozitif ve güzel duygularla yaklaşırsanız bu tehlikeli üçlüyü sevimli üçlü haline getirdiğinizi. Çok mu zor bu dediğim, çok mu ütopik bir düşünce. Bir denesenize! Karşınızdakinden beklemeyin siz adım atın. Korkmaya gerek yok baktınız siz adım attığınız halde oralı olmayan insanlar var karşınızda boş verin. Sizden eksilen bir şey yok. Haa varsa eğer söyleyin ben tamamlayacağım eksileni:)

Dikkat ettiyseniz eğer her güzel eylemin sonunda iyi birey olmak var. Bencillik, kıskançlık ve narsistik duygusunu bir kenara bırakınca herkes hikâyenin sonun da mutlu. Hatta bizim hikâyemizin sonunda cadı bile mutlu:) Velhasıl kelam, söylemeye çalıştığım şey hikâyelerde iyi ve kötü karakterler vardır ya iyi kötüyü alt etmeye çalışır, işte bunu yapmak yerine kötüyü de iyi yapın. Süpermen olup uçmanıza gerek yok bunun için. Ayaklarınız yere bassın aksine. Doğru işler yaptığınızdan emin olun yeter. Çünkü unutmayın ki cinsiyetten kaynaklı olamayacağınız roller vardır belki ama hemcinslerinizin sahip olduğu tüm roller size gelecektir. Kadınsanız gelin, elti, anne, kayın anne, hala, teyze gibi sıfatlara gireceksiniz. Erkekseniz baba, damat, kayın baba, abi, amca, dayı gibi rollerden kaçınmak imkansıza yakın:) Yine de nasıl anne olunur, nasıl Abi olunur vs. gibi spesifik düşüncelere

kapılmak yerine ‘NASIL İNSAN OLUNUR’ un manevi cevabını bulursanız diğerlerinde de başarınız kaçınılmaz olacaktır.

NOT: Ben eleştiriye açık bir insanım. Benim yazılarım konusunda da yapılan bir eleştiriden dolayı sınırları zorlamadan yazmaya çalışıyorum. Yani basitleştirerek herkesin anlayacağı bir dilde. Fazla kinayeler, tarihten alıntılar, kapalı mizah insanları zorluyormuş konuyu anlamaları konusunda. Son iki yazımda bundan biraz kaçmaya çalıştım. Ama bana ait olmayan kalıplara girdiğimi hissettim sırf eleştiriyi olumlu değerlendirip ona göre davranmam sanki ben yazmıyormuşum da konuyu istenilen kıvamda başkası yazıyormuş gibi. Kısacası son iki yazımda değerlendirdim bu eleştiriyi ama sonuç olarak kendim olmaya karar verdim. Varsın kimse okumasın ya da anlamasın, Şimdilik!

YORUMLAR

  • 0 Yorum