Koalisyon Hesapları
Reklam
Şirin Kurban

Şirin Kurban

Şirin'in Penceresi

Koalisyon Hesapları

19 Haziran 2015 - 13:16

Seçimler bitti tam rahat bir nefes alacağız derken ortaya öyle bir tablo çıktı ki bırakın rahat bir nefes almayı siyasetten iş dünyasına , yazar çizer tayfasından kanaat önderlerine, sokaktan kahveye heryerde hepimiz elimizde kağıt kalem koalisyon hesapları yaparken bulduk kendimizi... Oysa ki ; normal demokrasilerde seçimler bitince siyasi partiler önce şapkalarını önlerine alarak seçim sonuçlarından kendi paylarına düşen mesajları değerlendirir, özeleştirilerini yaparlar. Seçim süreci boyunca neyi doğru yaptık neyi yanlış yaptık enine boyuna bakarlar ve nihayetinde ortada başarı varsa sevinirler başarısızlık varsa da siyasi sorumluluk gereği görevi bırakırlar. Ancak her ne hikmetse bizim ülkemizde işleyiş pek de öyle olamıyor. Bunun en büyük göstergesini seçimlerin yapıldığı günün gecesi siyasi partilerin genel merkezlerinde ki tabloya bakarak görmek mümkün. Seçimlere 13 yıldır süre gelen tek parti iktidarı olarak giren Ak Parti ` nin Genel Merkezinde Başbakan Sn. Ahmet Davutoğlu`nun balkon konuşması var. Ne diyor Sn. Başbakan ? Özetle biz kazandık diyor. Aynı gece Ana muhalefet partisi CHP Genel Merkezine bakalım. Genel Başkan olduğu günden bugüne girdiği seçimleri evinden takip etmeyi tercih eden Sn. Kılıçdaroğlu gecenin ilerleyen saatlerinde Parti Genel Merkezine gelirken partililer tarafından maytaplar havai fişekler ve davul zurnayla karşılanıyor. Kendisini karşılayan kalabalığı gören Sn. Genel Başkan yaptığı ayak üstü açıklamada seçimden zaferle ayrıldıklarını ilan ediyor. Bu tabloyu gören MHP lideri Sn. Devlet Bahçeli kendi teammüllerinin dışına çıkarak her seçim sonrasında olduğu gibi yazılı açıklama yapmak yerine kanaatimce kurmaylarının da " efendim baksanıza Ak Parti oy kaybetti ama balkon konuşması yapıyor, CHP oylarını arttıramadı ama zafer ilan ediyor, öyleyse bizim neyimiz eksik" telkinleriyle basının karşısına çıkarak alayına "bir galip varsa o da benim partimdir." mesajını veriyor. HDP ` ye gelince... Belkide içlerinde en anlaşılabilir ve en gerçek sevinci onlar yaşıyor. Öyle ya ne de olsa önlerine konulan baraj yerle bir olmuş ortada açık bir başarı söz konusu.....

Şimdi bu tabloya bakınca ne görüyorsunuz? Yani seçim dediğimiz şey bir yarışsa , her yarışın bir kazananı bir kaybedeni olmaz mı? Aynı anda nasıl olur da herkes kazanmış olur? Ben söyliyeyim. Seçim günü sonuçlar belli olmaya başlar başlamaz siyasi partilerimiz, seçmenin uzlaşı mesajını , saygıyla ve sağduyuyla karşılayıp gereğini yerine getirmek için kolları sıvamak yerine mümkün mertebe durumu idare edip bir an evvel yapılacak bir erken seçim ihtimali üzerine pozisyon belirlemeyi tercih ettiler. Tespit bu yönde olunca da tabi ne öz eleştiriye vakit kaldı nede hesap görmeye... Bir an evvel seçmenin karşısına çıkıp zafer ilan edilecek ki erken seçimde çözülme yaşanmasın.

Olan da bu durumda yine gariban vatandaşa oldu. Son dönemde maalesef gitgide takım tutar gibi parti tutan vatandaşlar sağda solda elde kalem kağıt "o parti bununla koalisyon kurarsa şöyle olur bu parti onunla koalisyon kurarsa hakkımı helal etmem" diye hesap kitap yapmaya başladı. Ben de bu vatandaşlardan birisi olarak hemen kendi tahminimi paylaşayım isterim. Naçizane benim görüşüm şudur ki; her ne kadar uluslararası ve yerel sermaye "Büyük uzlaşı" sloganıyla Ak Parti- CHP koalisyonunu istediklerini açıkça belirtmiş olsalarda en makul daha doğrusu gerçekleşmesi en muhtemel seçenek Ak Parti- MHP koalisyonudur. Her ne kadar Sn. Devlet BAHÇELİ seçim gecesi yaptığı konuşmasının satır aralarında pazarlık çıtasını oldukça yukarılara koymuş olsa da geçtiğimiz hafta yaşanan süreçler ve karşılıklı beyanlar da bu iki partinin birbirleriyle koalisyona sıcak baktığını gösteriyor. Tabi oluşacak bu koalisyon, her an bir erken seçim ihtimalini de içinde barındıran bir süreci beraberinde getirecektir. Bütün bu ihtimalleri ve neler olacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz ancak şunu belirtmek isterim ki her kim seçim sonuçlarını doğru düzgün analiz etmeyi öteleyip kavga etmekte ısrar ederse erken yada normal yapılacak ilk seçimin kaybedeni olacaktır.

Bu arada kavga etmek demişken geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden birisi olan Ahmet SEVER`in "Abdullah Gül ile 12 yıl" kitabında paylaştığı bir anektodu hatırladım. Sever kitabında; Cengiz Çandar`ın kendisine Sn.R.Tayyip ERDOĞAN ile Sn. Abdullah GÜL arasındaki farkı soran birisine cevaben, "bir sokakta kavga eden bir grup varsa R.Tayyip ERDOĞAN o sokağa girer ve o kavgaya müdahil olur.Abdullah GÜL ise o sokağa girmez yolunu değiştirir" demesi üzerine, bu anlatımı duyan Sn. Gül`ün : "git Cengiz e söyle ben bir sokakta kavga görürsem o sokağa girerim ve o kavgayı yatıştırmaya kavga edenleri ayırmaya çalışırım." dediğini nakletmiş. Şimdi bu anekdot ta ne alaka demeyin. Kim bilir ;Yeni kurulan meclis te yer alacak dört partinin aralarında ki kavgaya bakınca hele bir de önümüzde ki baharda Ak Partinin olağan kongresi olduğunu da düşünürsek belki bu kavgaları ayırmaya niyetli birileri vardır diye bir hatırlatma yapmak istedim sadece. Üstelik neme lazım tarihe not düşmekte de fayda var. Yarın ben demiştim deriz.

Haftaya görüşmek üzere...

Sevgiyle ve hoşçakalın...

YORUMLAR

  • 0 Yorum