Kent Konseyleri Ne kadar Sivil?
Reklam
Süleyman Gök

Süleyman Gök

Süleyman GÖK ile Genç Gündem

Kent Konseyleri Ne kadar Sivil?

07 Ocak 2015 - 10:42

Ülkemizde, demokrasi ve katılımcılık olgusu merkezi yönetimde olduğu kadar yerel yönetimler için de önem kazanmıştır. Yerel yönetimlerde, yönetişim siteminin konsolide olmasında yerel gündem 21’ler ve devamındaki kent konseylerinin önemi büyüktür. Çok düzeyli ve çok aktörlü bir yapı öngören ve sivil toplum kuruluşlarının, vatandaşların katılımını sağlayacak kent konseyleri teorik tartışmalardan ziyade uygulamada ne kadar etkilidir ve sivildir? üzerine tartışmak gerekmektedir.

2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunun ‘’ Kent Konseyi ‘’ başlıklı 76. Maddesi şu şekildedir: ‘’ kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır ‘’ diyerek kent konseyinin yerel yönetimlerde aktif katılım ve yerel yönetişimin gerçekleştirilmesini, iyi yönetişim ilkeleri olarak belirtilen saydamlık, hesap verilebilir, etkinlik çerçevesinde gerçekleştirilmesini öngörmektedir.

Uygulama açısından değerlendirildiğinde, kent konseyleri kanunda düşünüldüğü gibi yeni bir vesayet mi getirmekte yoksa gerçekten çok düzeyli ve çok aktörlü bir yönetim yapısını içeren yönetişim olgusunu mu gerçekleştirmektedir. Mevcut üye yapısı, faaliyetler ve kurumsal yapı incelendiğinde yönetişim sisteminin aktif bir aktöründen ziyade ‘’ göstermelik ‘’ bir katılım gerçekleştiren ‘ bağımlı ‘ bir aktör olarak kendini konumlandırmaktadır.

Kent konseyi sürecinde inisiyatifin göstermelik olarak genel kurulda olması ancak gerçekte belediye başkanlarının sürece müdahale etmesi, meclis üyesi ve belediye bürokratlarından kent konseyi başkanı seçilmesi, örgütsel yapının hukuki dayanaklarının kullanılarak yasal karar alıcıların yeniden kent konseyi içinde temsillerinin sağlanması, kent konseylerinin finansmanının belediyelerin bütçelerinden ayıracakları ödeneklerle sağlanacak olması, kent konseylerinin belediyelerin icraatlarını meşrulaştırarak bir araç ve yedek siyasi ‘ depo ‘ olarak görülmeye başlanması bunlardan öne çıkanlardır.

Kent konseylerinin mali özerkliğe ve tüzel kişiliğe kavuşturulmamış olması, kent konseylerinin aktif ve etkin bir baskı grubu olarak görülmesini engellemektedir.

Kent konseylerinin kurumsallaşabilmeleri ve kurumsal kültür kazanması için yerel yönetimlerden tamamen özerk olmaları gerekmektedir. Yerel anlamda yaşanan bazı deneyimler bu argümanımızı desteklemektedir. Mahalli idareler seçimlerinde değişen yerel yöneticiler ile ilçe/il kent konseylerinin başkanlarının ve yöneticilerinin değişmesine neden olmuştur. Kent konseylerinin yapılarının politik ve ideolojik tercihlere göre belirlenmesi, sivil toplum kuruluşlarının otoriteden bağımsız, sivil karakterine zarar vermektedir. Kent konseyi başkan ve yöneticilerinin mevcut belediye başkanlarını kayıtsız şartsız desteklemesi, rant odaklı bir kurum olarak algılanması, kent konseyi yöneticilerinin kurmuş oldukları şirketlerin belediye ile iş takipçiliği yapılması ‘’ kent konseylerinin birer uygu ‘’ niteliği taşımasına neden olmaktadır.

Kent konseylerinin kaynak yönetimi açısından bağımsız olmaması, konseylerin sivil karakterine zarar vermesinde etkilidir. Mali kaynakların yerel yönetimler tarafından desteklenmesi, personel ihtiyaçlarının il ve ilçe yönetimi ve siyasi partilere üye olan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi, kent konseylerinin siyaseten sistemin tam ortasında yer almasına, yerel anlamda siyasette pazarlık unsuru olmasına neden olmaktadır. Yerelde patronaj ilişkilerin yaşanmasına, kent konseyi kaynaklarının ‘ iyi yönetişim ‘ ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmemesine sebep olmaktadır. Bu algının kırılması ve kamuoyunda etkili bir aktör olarak konumunun sürdürülebilir ve kalıcı olması için kent konseylerinin sivil karakterinin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Kent konseyleri kamu( merkezi ve yerel ) kudretinin doğrudan vücut bulduğu bir alan olmak yerine sivil toplumun temel özelliklerini taşıyan bir aktör olarak konumlandırılması gerekmektedir.

Kent konseylerinin genel olarak sorunlarına baktığımız zaman onların sivilliğinin mevcut koşullarda olmadığını göstermektedir.

Kent konseylerinin yukarıda da belirttiğim gibi bütçe konusunda belediyelere bağlı olmaları,

Kent konseyi başkanı seçilenlerin, yerel halkta karşılığı değil de, seçilmelerinde etkili olan kesimlere karşı kendilerini sorumlu hissetmeleri,

Özel çıkarların kamusal çıkarlara üstün gelmesi,

Kent konseylerinin kuruluş amaçlarından uzaklaşması,

Yerel halka uzaklık,

Kent konseylerinin belediyenin bir organı olarak görülmesi,

gibi nedenler kent konseylerinin sivil toplum kuruluşu olmasının önündeki önemli yapısal engellerdir.

Tüm bu değerlendirmelerimizden sonuç olarak kimse kendisini kandırmasın. Ülkemizde kent konseyleri göstermelik açıdan yerel yönetişimi gerçekleştirmekte, aktif olarak yerel otoritelere bağımlı olan, kaynaklarını onlardan karşılayan ve yöneticilerin özel çıkarlarının olması kent konseylerinin bir sivil toplum kuruluşu olarak anılmasını engellemektedir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum