Reklam

DÜMENİ HİÇ KIRMADAN 2 YIL

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer iki yıllık görev dönemini Yenigün Gazetesi Haber Müdürü Nihat Ak’a değerlendirdi.

DÜMENİ HİÇ KIRMADAN 2 YIL

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer iki yıllık görev dönemini Yenigün Gazetesi Haber Müdürü Nihat Ak’a değerlendirdi.

DÜMENİ HİÇ KIRMADAN 2 YIL
29 Mart 2021 - 11:03

Seferihisar Belediye Başkanlığı’ndaki 2 döneminin ardından 31 Mart 2019 yerel seçiminde %58 oyla İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Tunç Soyer 8 Nisan 2019’da göreve başlamıştı. Başkan Soyer, dümen kırmandan kentsel dönüşümden ulaşıma, Tarımdan kensel vizyonuna kadar sorduğumuz her soruya içtenlikle dobra dobra cevap verdi. Görev aldığı günden bugüne İzmir’e katmak istediği değerler için dümeni asla kırmadan dümdüz ilerlediğini anlattı.

Dünyanın korkuyla ve çaresizlikle teslim olduğu corona virüs ile birlikte İzmir, depremi, seli,
tsunamiyi, hortumu ve tarihindeki en büyük yangınını yaşadı. ‘Ne çektin be İzmir’ denilecek çok zor bir dönemde kentin rotasına karar verdiniz. Göreve geldiğiniz günden bu yana iki yıl nasıl geçti?

İzmir'de son iki yıl adeta doğaya karşı mücadele verdiğimiz bir süreç oldu. Göreve geldiğimiz ilk aylarda kentin tarihindeki en büyük orman yangınını yaşadık. Bu büyük afetin yaralarını sararken Covid-19 salgını baş gösterdi. Ekonomik ve sosyal yaşamın alt üst olduğu, tüm önceliklerin yer değiştirdiği bu dönemde kriz belediyeciliği adını verdiğimiz, bu kez toplumun yaralarını sarmaya yönelik bir uygulama sürecini başlattık. Maskeye ulaşımın bir krize dönüştüğü günlerde maske üretip ücretsiz olarak topluma sunma görevini üstlendik. 6,5 milyon maskeyi yurttaşlarımıza ücretsiz olarak dağıttık. Toplu ulaşımda kullanılan akıllı kartlarla çalışan Maskematik’ler aracılığıyla İzmirlilerin haftalık maske ihtiyacını karşıladık. Pandemi nedeniyle işini, geliri kaybedenler için dayanışma kampanyaları başlattık.

Tam hayatın yeniden normale dönmesini beklerken son yüzyılın en büyük depremini ve Seferihisar’da tsunamiyi yaşadık. 6,9 büyüklüğündeki deprem sonrası yurttaşların yaralarını sarmak için seferber olduk. Bir yandan arama kurtarma çalışmalarını, bir yandan evleri yıkılanların geçici olarak barınacağı çadır kent kurma faaliyetlerini yürüttük. Bir Kira Bir Yuva kampanyasıyla depremzede yurttaşlarımızla onlara destek olmak isteyenleri bir araya getirdik. Bir ay gibi kısa bir süre içinde taahhüt ettiğimiz üzere çadırda yaşayan tek bir İzmirli bırakmadık. Uzundere’deki belediyeye ait konutları depremzedelere açtık. Bu daireleri yardımseverlerin de desteğiyle beyaz eşyadan mobilyaya kadar dayalı döşeli hale getirdik. Bir yıl boyunca elektrik, su, yakıt faturalarının ve ortak giderlerinin belediyemiz tarafından üstlenilmesini sağladık. Depremzedelerin bir kısmını 3 ay boyunca eski Hilton otelinde ağırladık. Halkın Bakkalı üzerinden gıda, erzak ve ev eşyası olarak yapılan bağışları depremzede hemşerilerimize ulaştırdık. Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımları organize ettik.

Şubat ayının başında İzmir bu kez bir başka afeti yaşadı. Son yüzyılın en şiddetli yağışlarıyla birlikte kentteki derelerin neredeyse tamamı taştı. Bir gecede barajları dolduran bir yağıştan söz ediyoruz. Çok sayıdaki ev ve işyerinde hasar oluştu. Burada da hemşerilerimizin zararlarını karşılamak için devreye girdik. Bir hafta sonrasında Çeşme Alaçatı’da hortum, aynı gece Urla’da seralara zarar veren dolu afetini yaşadık.
Kısacası afetlerin ve krizlerin gölgesinde sosyal belediyecilikten taviz vermeden ama aynı zamanda yatırım yaparak, kentin geleceğini planlayarak, ayakları yere sağlam bir anlayışla İzmir’i yönettik. Tarımdan ulaşıma, kentsel dönüşümden sosyal projelere kadar İzmir tarihinin en önemli atılımlarını başlattığımız bir iki yıl geçirdik.

3 ÖNEMLİ TEMEL OLUŞTURULUYOR

4.5 milyon kişinin yaşadığı her yılda %30 yakın göç alan İzmir’de her nefesten farklı bir ses çıkıyor. Siyasetçisinden simitçisine kadar her gönülde farklı bir kent vizyonu ve hayali var. 2 yılı geçti daha 3 yıl var, toplamda 5 yıllık görev sürenizin sonunda nasıl bir İzmir hayal ediyorsunuz?

Kafamızı oy sandıklarına gömüp ufku 5 yılı aşmayan kısa vadeli stratejilerle geleceği inşa edemeyiz. En az 20 yıl, 30 yıl sonrasını hayal edip planlamak zorundayız.
Elbette hemen çözüm bekleyen sorunlarımız var. Bir yandan onları da çözmek için çalışıyoruz. Acil Çözüm Ekipleri ile arka sıralar dediğimiz hizmet yönünden geri kalmış mahallelerimizdeki eksikleri hızlı bir şekilde tamamlıyoruz. Ama biz sorunların kaynağına eğilmeden palyatif çözümler üretme anlayışında değiliz. İzmir 70-80 yıldır göç alıyor, nüfusu sürekli artıyor. Bununla baş etmek tabi ki kolay değildi. Nüfusu 35 yılda iki kat artan bir kentte sağlıklı bir planlama yapamaz, yaptığınız planları uygulayamazsınız. 3-5 yılda bir çıkan imar afları, seçime endeksli tavizler Türkiye’nin bütün büyük şehirlerini aynı noktaya getirdi.

Şimdi İzmir’in geleceği adına üç önemli temel oluşturuyoruz.

Birincisi kentin fiziksel durumunu düzelteceğiz. Bunun için kentsel dönüşümü hızlandırıyor ve afetlere karşı dirençli, çağdaş bir altyapıyı oluşturmak üzere yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Belediye şirketi İZBETON’u bu konuya devreye soktuk.

Bir yandan da kenti taşkınlardan, su baskınlarından kurtaracak yatırımlara çok önemli bütçeler ayırdık. Bu yıl tamamlamayı hedeflediğimiz 133 km’lik yağmur suyu hattının yanı sıra 120 km’lik imalatın da yapımına başlayacağız. Önümüzdeki bir kaç yıl İzmir tarihinde en kısa sürede en fazla yağmur suyu hattı imalatı yapılan dönem olacak. Bir daha halkımıza sel ve taşkın felaketi yaşatmamaya kararlıyız.

İkincisi trafik ve ulaşım sorununu kent tarihinin en büyük yatırımlarıyla birlikte çözüyor, raylı sistem ağımızı büyütüyoruz.


Üçüncüsü İzmir Tarımı başlığı altında hayata geçirdiğimiz kırsal kalkınma modeli ile insanlarımızın doğduğu yerde doymasını sağlıyor, kente göçü durdurup, işsizlik sorununun çözümüne katkı sağlıyoruz.

Yani fiziki anlamda daha derli toplu, binaları güvenli, yeşil alanları, otoparkları ile daha yaşanılabilir, ulaşım anlamında en uzak noktalara bile bağlanan raylı sistemle erişilebilen, ekonomik anlamda ise göç ve işsizliğin çözümüne ilişkin önemli adımlar atmış bir kenti hep birlikte oluşturacağız.

Su kıtlığı ile tarımsal kuraklık nedenleriyle yetersiz gıda üretiminin açlık ve sefaletin yaşanabileceğinin üst perdeden dillendirildiği bir dönemde ‘Farklı Bir Tarım Mümkün’ söylemiyle kolları sıvadınız. Toprağı, suyu ve tohumu önemseyen İzmir Tarımı başlığı altındaki çalışmalarınız nedir?

Yeni tarım politikamızın adı kuraklık ve yoksulluğa karşı İzmir Tarımı… Bu İzmir’den başlayarak tüm Türkiye’de yeni ve farklı bir tarım ekonomisi inşa etme projesi. Tarımda dışa bağımlılığımızı sonlandırmak için geliştirdiğimiz, İzmir’den doğan yepyeni bir vizyon.

İzmir Tarımı, ekonomik değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor. Yeni politikamızın ikinci farkı ise yoksullukla mücadele hedefi. Biz tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai faaliyet olarak görmüyoruz. İzmir Tarımı, tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreçleri kapsıyor. Satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz.

İzmir Tarımı dediğimiz modeli şöyle özetleyebiliriz: Tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltarak içme suyumuzu koruyacağız. Sulama ihtiyacı olmayan, ekonomik değeri yüksek, yerel tarım ürünlerini alım garantisi ile destekleyeceğiz. Tarımsal ürünlerin markalaşmasını ve pazarlamasını destekleyerek katma değerini büyüteceğiz. İhracat potansiyeli yüksek, nitelikli tarım ürünlerini, küçük üreticinin örgütlenmesini teşvik edeceğiz ve çiftçilerimizin doğduğu yerde doyabilmesinin önünü açacağız.

Kadınların ve gençlerin tarım ekonomisinde yeniden söz sahibi olmasını sağlayıp, kırsaldaki yaşam kalitesini büyüteceğiz. Toprağı, suyu ve tohumu en dengeli şekilde kullanarak iklim kriziyle mücadele edeceğiz. Yerli tohumları ve hayvan ırklarını yaygınlaştırarak tarıma sahip çıkacağız. Şehirlerimizde yaşayan milyonlarca insanın sağlıklı, güvenilir ve ekonomik gıdaya erişmesinin önünü açacağız.

KENT TARİHİNİN EN BÜYÜK İHALESİ

Türkiye’nin batıya açılan kapısı İzmir’de yaşayanların en çok merak ettiği konuların başında ulaşım projeleri var. Ulaşım projeleriniz hakkında vereceğiniz bilgiler çok önemli. Buca metrosu en çok beklenen yatırımların başında geliyor. Bu konuda adım atılacak mı?

İzmir’in en kalabalık ilçesi Buca’yı metroya kavuşturacak projenin yapımına bu yıl başlamayı hedefliyoruz. Kent tarihinin en büyük yapım ihalesinin Nisan ayında ilk etabını yapacağız. Uluslararası finans kuruluşlarıyla görüşmelerimizi tamamlama aşamasındayız. Projenin finansmanını sağladık. Araç alımlarıyla birlikte 1 milyar 70 milyon avroluk bir iş. Sadece İzmir’de değil Türkiye’de 2021 yılında çıkılacak en büyük ihalelerden biri olabilir. 15 Nisan’da ilk aşamasını yapacağız. 15 Haziran’da tekliflerin sonuçlanması ve değerlendirme süreçlerinin ardından bir aksilik olmazsa Ağustos, Eylül aylarında Buca metrosunun temelini atmış olacağız.
Diğer yandan yüzde 12’lik kısmı tamamlanmış halde devraldığımız Narlıdere metro inşaatının yüzde 73’ünü tamamladık. Bu hattı önümüzdeki yıl devreye alacağız. Bu çok önemli bir yatırım. Düşünün Narlıdere Kaymakamlık istasyonundan metroya bineceksiniz, Bornova Evka 3’e kadar kesintisiz gideceksiniz.

Bir diğer yandan 414 milyon 182 bin liralık yatırımla sözleşmesi imzalanan Çiğli Tramvayı'nın temelini attık, yapımına başladık. Bu hatla Karşıya tramvayını Çiğli’ye bağlayacağız. Çiğli’de hem bir devlet hastanesi, hem organize sanayi bölgesi ve bir de Katip Çelebi Üniversitesi var. Bu bölgeyi Alaybey’e kadar bağlayan 11,5 km’lik bir tramvay hattı yapıyoruz. 2023 yılında da bu hattı hizmete açacağız.

Sözün özü; görev süremin ilk dört yılında toplamda 18,5 kilometrelik yeni metro ve tramvay hatlarını İzmir'in raylı sistem ağına dahil etmiş olacağız.

Bununla da yetinmeyeceğiz, İzmir’deki metro ağının bir diğer fazı olacak Karabağlar-Gaziemir Metrosu uygulama projemiz ile ilgili güzergâh çalışmaları tamamlanıp ön projeler onaylandı. Bu konuda da hızlı bir şekilde yol almayı planlıyoruz.

ÇOK BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM BAŞLIYOR

30 Ekim 2019’daki deprem yavaşlayan kentsel dönüşümü bir kez daha gündeme taşıdı. Depremzedeler ve kentsel dönüşüm kapsamındaki vatandaşları daha güvenli yapılara kavuşturacak kentsel dönüşüm çalışmaları hangi aşamada?

Bugün 248 hektar alanda kentsel dönüşüm çalışması yürütüyoruz. Çalışmalara hız kazandırmak için İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin de ihalelere katılması için Meclis’te karar aldık. Böylece işin içine Büyükşehir iştiraki İZBETON da dâhil oldu. 2016 yılından bu yana yavaşlayan bir süreç vardı; bunu hızlandırmış olduk. Bu sayede Örnekköy’de üçüncü ve dördüncü yapım etabına geçtik. Ege Mahallesi’nde yıllardır beklenen dönüşüm başladı. Bu, göreve geldikten sonra yaklaşık 1 milyar lira ihale bedeli olan dönüşüm için yapım işi anlamına geliyor. Ege Mahallesi’nde 418 milyon, Örnekköy’de ise 520 milyon liraya mal olacak bir projeden söz ediyoruz.
Uzundere’de birinci etap kapsamında 308 konut ve 33 işyerini hak sahiplerine teslim ettik. 436 konut ve 40 işyerinin yer aldığı ikinci etabın yapımını tamamladık. Hak sahiplerine anahtarlarını teslim ediyoruz. Örnekköy kentsel dönüşüm alanında birinci etapta bulunan 130 konut ve 13 işyerini bitirdik. 170 daire ve 20 işyerinden oluşan ikinci etabın yapımı için yüklenici firmaya yer teslimini yaparak temel atma aşamasına geldik. Yaklaşık bin adet bağımsız bölümden oluşan üçüncü ve dördüncü etabın yapımına yönelik İZBETON ile protokol imzalayarak yer teslimini yaptık ve mevcut yapıların tahliyeleri ile yıkımına başladık.

Kısacası İzmir’de çok büyük bir dönüşüm hamlesi başlıyor. Altı bölgede devam eden kentsel dönüşüm çalışmalarıyla beraber ruhsatlı yapılar için de dönüşümü kolaylaştıracak önemli bir adım attık. 30 Ekim depremi bize sadece gecekondu ya da kaçak yapıların değil ruhsatlı binaların da dönüşmesi gerektiğini gösterdi. Bu kapsamda İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde 30 Ekim depremi sonrasında ağır ve orta hasarlı olarak tespit edilen yapılar ile 1998 öncesinde ruhsat alan veya 6306 sayılı yasayla riskli kabul edilen yapıların dönüşümü için kolaylık sağlayan düzenleme oy birliğiyle geçti. Kentin yapı stoku envanterini çıkarmak için de çalışmaya başlıyoruz. Belediye olarak binalara deprem zemin ve yapı niteliğini anlatan yapı karnesi vereceğiz. Bunun yanında depremden etkilenen 5 bin 800 orta hasarlı hane için bir model geliştiriyoruz. Bu konutların dönüşümü için vatandaşın kaynak sorununu çözmek amacıyla Dünya Bankası ile temastayız.

HER İMZAYI TEKRAR TEKRAR DÜŞÜNÜYORUM

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i yurttaşlar makamına bisikletle giderken veya alışveriş yaparken görebiliyor. Bu güne kadar herkes kendi penceresinden sizin profilinizi değerlendirdi ama siz nasıl bir belediye başkanı profili çizdiğinizi düşünüyorsunuz?

Kudretini gösterişli makam odalarından, çakarları ışıldayan eskort araçlarından, çevresini saran korumalardan alan bir kamu idarecisi değilim. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının bana verdiği yetkiyi ve gücü sadece bu kent insanının refahı ve mutluluğu için kullanmak istiyorum. Hiçbir makam kalıcı değildir. Bugün bu koltuklarda biz varız, yarın başkaları olacak. Kalıcı olan halkınızla kurduğunuz gönül bağıdır, göreviniz süresince kente kazandırdığınız eserlerdir. Attığım her imzadan önce, bu şehirde yaşayan 4,5 milyon insanın hakkını hukukunu koruma sorumluluğu ve bilinciyle tekrar tekrar düşünmek, ince eleyip sık dokumak zorunda olduğumu biliyorum.