Kaç promil işsizsin?


“Mezun oldum” dersen, “Mezun oldun da ne oldun?” derler adama!

Bizler “İ” gösterimine sahip “İŞSİZLİK” kümesinin noktalı elemanlarıyız.

Durum bu olmasına bu da, biz nasıl bu kümeye dahil olduk.

Oysa mezun olmadan önce hayallerimizde ünlülerin kapısında bekleyen gazeteciler gibi bizimde kapımızda firmalar bekliyordu…(gülme sesleri)

Peki ne oldu da kapımızda bekleyen firmalar yok oldu? Aslında hiç yok muydular?

Yoksa birileri mi kovdu onları?

Gelin problemimizin nedenlerini ve çözümlerini bulmaya çalışalım tabi sebep olduğu sorunlara da değinerek…

Nedenleri ele alırsak;

Bize Peygamber Efendimize (S.A.V) indirilen ilk Vahiy gibi “OKU” diyen ve bizim için, sırf bizi düşündüğü için okul kontenjanlarını arttıran, yeni yeni okullar açan bir Devletimiz var (Allah zeval vermesin). Bu durum bana evinde parti vermek isteyen, evi 150 m^2 olan ancak 30 kişiyi alabilecekken 300 kişi davet eden birinin iyi niyetini anımsatıyor. (daha çok gülme sesleri). Örnekten uzaklaşıp formülle ifade edersek;

MEZUNLAR - İŞ GÜCÜ = İŞSİZLER ⁓ ÜLKENİN GENÇ NÜFUSU

İşverenlerin bilinçsizliği nedenler arasında hatırı sayılır bir konumda. Üç kişinin yapacağı işi bir kişiye yaptırıp iki maaş ve iki sigorta sıkıntısından kurtulma derdinde olan çok bilinçli işveren bilmezdi ki bilinçten öte bilinçaltı var! Onunla dalga geçer durur. Derki “Ey zeki insan! Bu adam tek işi doğru yapamaz bre kafir sen üç iş yapmasını beklersin!” (Ülkemizdeki iş ve sigorta durumu da beni çok güldüren bir karikatürü anımsatır hep. Karikatürde iki kişi arasında geçen diyalog; “Ben sigortasız işçiyim” “bende sigortalı işsizim” )

Bu sebep bence en trajikomik sebeplerimizdendir. Biz bu ülkede köprülerimizi, tünellerimizi, Havaalanlarımızı ecnebiye vermeyi çok severiz. Kendi ülkemizde ecnebiye verdiğimiz işe işçi olarak başvurduğumuz da bizden ön şart olarak onun dilini bilmemizi ister, diyemezsin burası Türkiye var git Türkçe öğren diye. (Velhasıl kelam yaklaşık üç hafta önce İstanbul’daydım. Kuzenimle iş konusunda istişare ederken “Yanında çalıştığım bayanın eşi yeni havalimanının mühendislerinden biri istersen bir arıyayım sorsun” dedi. Uzatmadan konuşmanın özeti “Fransızcası var mı?” diye karşı taraf sorudu. Bende ‘Kürtçem var, telaffuzları yakın, olur mu?’ dedim. Biz kuzenimle koptuk tabi. Yine de şükrettik en azından hala gülebiliyorduk)

Karşılaştığımız sorunlarında konuşulmaya hakkı vardır diye biraz onlara da satır ayırıp çözümlere öyle geçmek istiyorum. Aslında hitap ettiğim yani bu yazıyı okuyan kişilerinde duruma vakıf olmasından dolayı ayrıntıya girmeyeceğim. Yine de en azından başlığıma ithafen bir ‘işsizmetre’ olsa sokakta insanlara üfletsek üç kişiden beşi (ters yazmadım durum komik) promil sınırını aşar. Buda hepimizin bildiği gibi kazalara sebep olur. ‘KAZALAR’ kümesine elemanları hayal gücünüzle sizin yerleştirmenizi rica ediyorum.

Ayrıca bu başıboş durum, bizde açlığa, bu açlıkta bizde her şeye saldırmaya sebep olur. Artık egomuz çürümüştür ne iş olursa yapacak ne maaş olursa alacak kıvama gelmişizdir. Bunu en iyi Hintli Şair ve Filozof olan Trivalluvar’ın “Açlık, sert kemikleri yumuşatır” sözünün açıklayacağına inanıyorum. Dahası da var! Biz boş durdukça hadi diyoruz bari iyi bir şeyler yapıp başarılı insanları feyz alıp onların yolundan gidelim. Bu düşünceyle benim feyz aldığım kişi STEVE JOBS’ dur (Bakınca adamın soyadı bile ‘işler’ demek, vardır bunda da bir hikmet ) Bu güzel insan demiş ki “STAY HUNGRY, STAY FOOLISH’ Türkçe meaili ile hep aç kal, hep aptal kal! Bilgiye doymayın diyor, çok bildiğinizi düşünmeyin diyor, tatmin olursanız aptal kalırsınız diyor. Kimse kızmasın! Benim anladığım bu. Velhasıl kelam

Bu öğütü dinledik, hayatımızda da uyguladık. Nerde ne kurs varsa gittik (bu kısımda İMO İzmir şubesine teşekkürü bir borç bilirim), ne seminer varsa katıldık. Bir vasfımız zaten vardı, daha çok vasıflı olduk ama durum zıtlaştı bize olan talep daha da azaldı. Çünkü VASIFSIZ arıyorlardı.(ağlamalı gülme sesleri)

Artık çözümlere gelelim değil mi? Hadi çözümlerimizi sıralayalım,

‘ÖLMEK’ Bu fazla ağır kinaye için sizden özür diliyorum. Ne yazık ki mizahi de olsa çözümlerim arasına koymak istedim. Ama bakınca doğru teşhis ölü kişi işsiz olamaz! (çok ağlamalı gülme sesleri)

İşverenleri bilinçlendirmek. Bunun parametresi çok. Tek başına bir yazı konusu sadece bir çözüm olduğunu bilelim yeter.

İşsizken bir takım yollarla şans unsuru da yanında olup işveren konumuna düşen eski işsizlerin ne yaşadıklarını unutmaması!

Devletimizin üniversitelerin omuzlarına taşıyamayacağı öğrenci YÖK’ lememesi

Biraz ütopik bir çözüm belki ama yetkili kurum ve kuruluş (bunlar işçi kurumları veya odalar olabilir tabi en etkilisi yine devlet) özellikle büyük firmalara kendilerine bağlı işsiz bireylerin alımıyla ilgili yaptırımda bulunması.

…vs…vs…say say bitmez ama çözümlere tepkili olmak yerine etkili olmak tercih edilirse belki bir yere varabiliriz.

Çözümsüz Çözümlere de değindik. Her şeyi bir kenara bırakıyorum. Belki biraz isyankar yaklaşımlı bir yazı yazdım ama hepimiz birer çözümüz sadece bilelim ki armudun dalından düşüp ağzımıza ulaşmasını beklememeliyiz. Armut bizden inatçı çıkarsa çenemiz kas katı kesilir. İşte tam da bu yüzden o ağaca tırmanıp en güzel armudu seçip keyifle yiyelim.

Biliyoruz ki su kadar saf temiz başka bir şey yoktur ama o bile yerinde durduğunda kirlenir. Su kadar aciz zararsız gözüken bir madde yoktur ama hareket katarsan en güçlü maddeye dönüştüğünü görürsün.

Ben ‘İ’ gösterimine sahip ‘İŞSİZLER’ kümesinin noktalı bir elemanıyım. Bütün diğer elemanlarıma selam olsun!