KIBRIS'TA MUTLU SONUN TEK YOLU


Doğrusuyla yanlışıyla Rauf DENKTAŞ Kıbrıs Türkleri için sembolik bir isimdi. Kadri kıymeti bilinmeden ebedi aleme intikal etti. DENKTAŞ’ın Rumlar’la görüşmelerinde kesinlikle taviz vermediği bir husus vardı o da Türk Milleti’nin “bir karış toprağın bedeli kandır” düsturuna sıkı sıkıya bağlı olmasıydı. Bu sebeple ona inatçı yaşlı kurt dediler, hain dediler, huysuz dediler, çözüme yanaşmayan ulusalcı dediler…

Sonra bir Annan Planı gündeme geldi. Bu sefer DENKTAŞ ekarte olmuştu. Türk tarafı toprak vermeyi de kabul ediyordu; örneğin Güzelyurt Rumlar’a bırakılacaktı. Soros’tan fonlanan Kıbrıslılar, Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin de yardımıyla millî unsurlara karşı saldırgan bir tutum içine girdiler. Anan Planı’na “evet” demeyenler “faşist” olarak damgalandı, Türkiye’ye kovulmak istendi. Bu kadar şer kampanyasına rağmen Allah tuzakçıların tuzağını kendilerine çevirdi ve Kuzey Kıbrıs’ta “evetçiler” önde olmasına rağmen basireti bağlanan Rumlar ezici bir çoğunlukla “hayır” dedi ve Annan Planı çöpe atıldı.

Bu sancılı geçmişi hatırlamadan Kıbrıs’taki mutlu sonun yegane çaresini açıklamaya niyetim yok. Kıbrıs’ta taraflar arasında Butros Gali’sinden Ban Ki Moon’una kadar nice Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin gözetiminde onlarca belki de yüzlerce görüşme yapıldı. Amaç neydi; bir çözüme ulaşmak! Nasıl bir çözüm? Taraflar tam olarak ne istiyor? Taraflar neyi neden istiyor? Görüşmelere baktığımız zaman Rum tarafı; Kıbrıs’taki Türk askerlerinin adayı terk etmesini, Kıbrıslı Türkler ile Türkiye’nin ilgisinin tamamen kesilmesini, Rumlar’ın tüm adada egemen olmasını istiyor. Türk tarafı ne istiyor? O kadar siyasetin içindeyim ama bunu bir türlü anlayamadım, anlayan biri varsa çıksın anlatsın, anlatabilirse alnını karışlayacağım. Acı ama gerçek; Kıbrıslı Türkler ne istediklerini bilmiyor! Esasında neyi niçin istemeleri gerektiğini de bilmiyorlar. Tam bağımsız ülke olmayı, Avrupa Birliği’ne girmeyi istiyorlar desek; buların Rumlar’la masaya oturmayı gerektiren bir tarafı yok. Bir defa adada iki taraf birleşir de tek bir yönetim meydana gelirse ki bu yönetim her halükârda Rumlar’ın kontrolünde olacak, o zaman Kıbrıs’ta Türk kimliğinden bahsedilemeyecek. Türkler Rumlar’a teslim olduktan sonra Avrupa Birliği içinde yer alsalar ne olur, yer almasa ne olur? Bağımsızlığı, egemenliği, hürriyeti kaybettikten sonra adada iki taraf birleşse ne olur, birleşmese ne olur?

Dönelim Temmuz 1974’e… Türk Ordusu laf olsun diye mi adaya çıkarma yaptı? O kadar şehidi Sorosçular lanetlesin diye mi verdik? Karşımıza öyle bir tablo çıkarıyorlar ki sanki Türk askeri orada işgalci, sömürgeci ve Kıbrıslılara sürekli zulüm ediyor! Bu alçak algının mimarları; yurt dışında Cumhurbaşkanımızı diktatör olarak yaftalayan şer odakları ile aynı. Gerçek şu ki Türk tarafı Kıbrıs’ta Rumlar’a teslim olmadıkça ne Rumlar, ne Ruslar, ne Avrupa Birliği ne de Amerika Birleşik Devletleri Kıbrıs meselesini temcit pilavı gibi pişirip pişirip önümüze getirmekten vazgeçmeyecekler. Hristiyan Batı için tek amaç, Kıbrıs’taki Türk varlığına kesinkes son vermektir.

Gelelim Temmuz 2017’ye ve Türk tarafına… Gayet açık ve net olarak dünya âleme ilan ediyorum ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adındaki küçücük ve her yönden Türkiye’ye muhtaç bir ülke ile Türkiye Cumhuriyeti’nin iki ayrı ülke olması kadar dillere destan bir saçmalık olamaz. Yahu adaya asker çıkarmışsın, askerin savaşı kazanmış, savaşı kaybetmemişsin, askerinin gölgesinde iyi kötü bir devlet kurmuşsun ve orayı ayakta tutmak için tüm imkanlarını seferber ediyorsun. Buna rağmen sanki savaşı kaybetmişsin de oyun bozan, katliam yapan tarafmışsın gibi her platformda kerih görülüyorsun; elini nereye uzatsan karşına Kıbrıs diye bir problem çıkarılıyor. Haklıyken haksız konuma düşmekteki ısrarın sebebi nedir? Allahaşkına neyin peşindeyiz?

Buradan aklı selim herkese ve özellikle de politikacılara sesleniyorum: Kıbrıs’taki tek çözüm; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin birleşmesidir. Tiyatro oynamanın alemi yok. Bu mesele artık çözülmeli ve ülkenin gündeminden ebediyen kaldırılmalıdır. Kıbrıs’ta adaya barış, 24 Temmuz 1974’te gelmiştir. Türkiye’nin askerî müdahalesini içine sindiremeyerek Kıbrıs Sorunu diye sorun icat edenlere sapasağlam bir darbe indirmek için bundan sonra atılabilecek tek makul adım; tek dil, tek bayrak, tek millet, tek Devlet çatısı altında “bir ve beraber” olmaktır. Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin 82’inci vilayeti olmalıdır.

Kıbrıs’taki Sorosçular ve tabii tüm Haçlı ittifakı; Türkiye’nin bu cüretine karşı elbette kuyruklarına basılmış gibi hırlayıp havlayacaklardır. Ancak her zaman dediğimiz gibi it ürür, kervan yürür. Ki Kuzey Kıbrıs ile Türkiye’nin birleşmesinin önünde uluslararası hukuk kuralları dahil hiçbir engel yoktur.

Bu birleşmenin zaruret hâle gelmesinin nedenlerinden biri de Kuzey Kıbrıs’taki içler acısı durumdur. Milyarlarca dolar döküp Türkiye’den Kıbrıs’a su boruları döşensin, vanalar açılsın, adaya can verilsin… Bir de üstüne üç beş hain Sorosçu tarafından “işgalci” diye protesto edilelim! En insaf! Askerlerimiz orada halkın namusunu, onurunu, gururunu, malını, mülkünü korusun… Bir de üstüne üç beş hain Sorosçu tarafından “uzlaşmaz-anlaşmaz” diye protesto edilelim! En insaf! Kumarhaneler çayır çatır çalışsın, off-shore bankacılığı alsın başını gitsin, dünyada tanınmayan ülkenin sokaklarında en lüks arabalar yol alsın, bir de direksiyonları hep sağdan olsun sanki İngiliz sömürgesiymiş gibi… Bir de üstüne üç beş hain Sorosçu tarafından “faşist” diye protesto edilelim! En insaf! En düşük puanlarla dünyanın en uyduruk üniversitelerinde okuyanların diplomasına Türkiye denklik versin… Bir de üstüne üç beş hain Sorosçu tarafından “diktatörlük” diye protesto edilelim! En insaf!

Ey Kıbrıslılar, bu gidiş, gidiş değil! Sizin için tek yol, millî şuurunuzu korumaktır, Türkiye’ye sırt dönmemektir. En büyük zenginlik, Soros’un dağıttığı dolar, euro, sterlin zenginliği değildir; hürriyet ve özgürlüktür. Bu değerleri anlayamazsanız bir daha sizi kurtaracak bir Mehmetçik de bulamazsınız; topyekûn Rumlar’ın kölesi olursunuz ya da 1974’den önceki gibi Rumlar’ın soykırımına uğraya uğraya tükenir gidersiniz.

Ey Kıbrıslılar, yüzünüzü İngiltere’ye, Yunanistan’a, Amerika’ya dönmeyin; Türkiye Cumhuriyeti’ne dönün! Mutluluğun anahtarı kendini bilmek; mutlu sona erişmenin tek yolu ise kardeşçe sarılıp birleşmektir!