Beyaza yazdığım dizelerde var o. Siyahı konuklamadığım düşsel yolculuklarda. Peri kızlarıdır bazen, atlayıp zıplarlar gökkuşağından. Bazense kağıda yazılır ismi ve şişe içinde bırakılıverir okyanuslara. Güvercindir o.Uçar Nuh tufanından bu yana. Armoni sağlamaktır görevi. Asılıdır yaprak yaprak zeytin dallarına. Dolanmasıdır iki çocuk serçe parmağının birbirine, küs geçen günün akşamı. Tartışma ortasında ansızın açıveren gülücüktür yediveren gibi. Atılıveren imzadır sayfalar dolusu belgenin altına. Belki de salt susuştur o vakit yürürlükteki suçlama nöbetine.. Evet, barıştır o. Adı savaşta daha tutku dolu anılan. Gecenin hükümranlığında bir an önce doğması için yakarılan gün misali. Enerjisiyle etkilesin diye mi kim bilir bebeklerimize en çok koyduğumuz isimlerden. Umuda türkü kahreden hayat dilimleyicilerinin arasındayken. Kan emicilerin tam ortasındayken yana yana görülen düş. İçimizde yatan kurdu kuzuyla seviştiren, ruhları mağara devrinden aydınlığa devşiren güç. Üzerine tastamam uyan elbisesi insanlığın. Kalabalık yapan gönülleri. Bundandır buzuki eşliğinde dinlerken öz müziğimizi duyabilirim ta yüreğimde kendi enstrümanlarımızın çaldığı ölçüde. Bağlama ile de Greg halk ezgisinin anlatmak istediklerini. Değil mi ki tek bir güneş doğuyor üstümüze. Hem dolunay bile kıskanmıyorken onu. Sabırla bekliyor kuliste sırasını. Akşam olduğunda da gururla arz-ı endam ediyor gökyüzünde. O zaman ne bu insanoğlunun savaşmakla doğaya karşı küstahlığı? Bence Kızılderili reisiyle Red Kit birlikte pekala yolculuk edebilir ışığa doğru. Tarih böylece sürgün verebilir kuruduğu dallarından mavi küremizde…