Kadın Dostu Kent tema uygulaması sahte vitrin için kullanılmamalı…


8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü geldi çattı kapıya..Yine kutlanmaya değer bir günmüş gibi algı yaratılıp, mekanlar rant elde etmek birbirinden farklı eğlenceli programlarla reklamlarını çıkıp mekanlarını doldurup para kazanmanın hummalı çalışması içindeler. Kadınlarımızın çoğu da sağduyularını kaybetmiş, eğlenmek için bu günü özellikle tercih ediyorlar. Bilinçsizliklerinden mi, hala öğrenemediklerinden mi, vurdumduymazlıklarından mı? Anlayamadığım için, bugünün kutlama değil anma günü olarak kabul edilmesini tekrar gündeme getirip 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Martın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Dolayısıyla vur patlasın, çal oynansın bir gün olarak algı yaratılıp kutlanılması kadar saçma bir durum yok bence.

Öte taraftan bir de bu özel anma gününe bağlantılı olarak okuduğum bir haberle bir süredir dile getirdiğim bir sorun silsilesi tekrar su üstüne çıktı. Buradan yazıp dile getireyim istedim. Konak Belediye Meclisi’nin oy birliği ile aldığı karar doğrultusunda Konak Belediyesinin Mart ayı teması “Kadın Dostu kent Konak’’olarak ilan edildi. Mart ayı boyunca temaya uygun etkinlikler gerçekleştirilecek deniliyor. Sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim. Sayın Sema Pekdaş hanımefendi, kadınsız demokrasinin olmayacağını belirterek, “Kadınların toplumsal hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de eşit şekilde var olması gerekiyor’’ diye konuşmuşlar.. Her şey güllük gülistanlıktı, bir siyaset kısmında sorun ve eşitsizlik vardı kadınlarımız için çünkü..Eğitim ve kültürel değişim özellikle şehrin arka sokaklarında çok daha fazla. En fazla göç alan, kültür ve kaliteli yaşamın yozlaştığı , İzmir şehrinin kanayan yarası haline gelen kadim Basmane semtine insanlarımız neredeyse adım atmaya korkar hale geldiler. Halbuki bu semt tarihe tanıklık ederken, 8000 yıllık geçmişe sahip kadim topraklara sahip. Çevresinde bir çok kültürü mozaik gibi barındırmış bünyesinde , yıkılmaya yüz tutan kaderine terk edilen semtin Cumhuriyet ordusunun, Atatürk’ün adım attığı Anafartalar caddesinden tutun, tarihi Kemeraltı’na uzanan Havra sokağına, Tarihi Agora kazı alanı, Sinegoglar, Tarihi hamamına, Sebillerine, Kiliselerine, camilerine, Hazirelerine , hayranlık uyandırıp büyülendiğimiz mimari yapılarıyla yaşanmışlıklarını sessiz çığlığıyla ortaya koyan evleri, sokakları şu an ne durumda? En son ne zaman adın attınız sorarım sizlere...Ben sık sık gidiyorum, zaman içinde özellikle şehir dışından gelen kıymetli konuklarımı da ağırlıyorum. Hatuniye camisinin viran hali içler acısı, dükkanların neredeyse çoğunda Türkçe olmayan tabelalar asılı. Kadınlar camii avlusu çevresindeki kahvehanelerde mal gibi göz göre göre açık beyan satılıyorlar. Bir kadın sığınma evi yok semtte, çok üzücü bir tablo var ortada. Bunca pervasızlık ve içler acısı durum varken Mart ayı boyunca ‘’ kadın dostu temalı ‘’etkinlikler kanayan yaraya çözüm getirir mi? Hiç zannetmem. Belediyenin, valiliğin, kaymakamlığın bir kadın sığınma evi açmaya imkânları mı yok, bağışlanan binalardan birini kadın sığınma evi yapmak bu kadar zor olmasa gerek. Yıkılacak yazısını yazıp, kaderine terk ettiğiniz binaların dili olsa keşke. Bu mülteci kadınlar ya da göç mevzusunun çok üzerinde bir sorun. İnsanlık ayıbı. Yetkililerin bu ciddi sorunun farkına vardıklarını bile düşünmüyorum. Her hangi bir gün protokol olmaksızın sade bir vatandaş olarak bir gezintiye çıkıp, gözlem yapılsa acı tabloya şahit olacaklardır. ‘’Kadın dostu kent ‘’temasını kullanmaya yüz bulamayacaklar gerçekten gereken önlemi almak, bu pervasızlıkların bir an önce önüne geçmek için harekete geçeceklerdir. Semt evi, kadın müzesi yapmakla, temalı etkinlikler düzenlemekle kadın dostu olunmuyor ne yazık ki… Belediye Başkanımız Sayın Sema pekdaş ‘ı sağ duyulu olmaya davet ediyorum. Semtin yaşayanı olamadıysa da, bizlere, İzmir kültür şehrine yakışır sözde değil özde nitelikli icraatlar bekliyoruz kendisinden ve meclisinden. İzmir li olduğunu söyleyip de yolu bu kadim semtten geçmeyen var mı acaba. Bir zamanlar en köklü ailelerin bakın geçmişlerine aile büyüklerinin çoğu bu semtin sokaklarında nefes alıp vermişlerdir. O anlatılan şahane güzelim günler anılarda yaşamakta şimdi.

Neyse ki semte hala sahip çıkan kuşaklardır esnaf olma erdemini gösteren semtin değerli insanları var. Helvacı İhsan bey, Öztatlar Kardeşler, Tarihi Basmane Fırını, Altınpark kahvehanesi, Dibek kahvesi Tahmise, Dönerci Mustafa bey, Kasap Eyüp, Akhisar Manisa otel Salih- Necdet Acar kardeşler, Hayyam meyhanesi, Çağdaş Meyhanesi Mustafa bey, terzi Reşat Yoğurtçular, Tan otel Ethem Arslan, bir ayağı hep bu semte olan kuşaklardır Altınordu kulübüne emek veren kıymetli Baliç ailesinin fertlerinden Uğur ve Gürsel Baliç kardeşlere, semtin yaşayan belleği Muharrem Penbegül, Osmanzade ailesi kuşağı Luveyza teyzeme, Nilgün Bayder’e, kıymetli dostum İnci Tarakçıoğlu’na, Harley Necdet lakaplı Necdet Türker’e, Kasap Faruk Üzgün babama, oteller ve işçiler odası başkanım Mehmet Gönen’e, Emir Sultan Türbesinin sorumlu müdürü iken yollarımızın kesiştiği Şahin Sonyıldırım, Araştırmacı yazar büyüğüm Orhan Beşikçi’ye rahmetle saygıyla andığım Dostlar berber salonunun sahibi Abdullah beye, muhtar Leyla hanıma, çok sevdiğim Agora Meyhanesi şiirinin duayeni Dr. Şair Onur Şenli’ye, tabi ki Basmane semtinin ulu Çınar ağacına, adını yazamadığım bir çok dosta şükran duygularım ile sonsuz teşekkürler ediyorum. Hala kadim Basmane semtine gidip, bugün afiyetle kahvelerimizi huzur içinde yudumlayabiliyorsak bu kıymetli semti koruyan hamilerin sayesindedir. Bir değil bin selam olsun, güzel yürekli büyüklerime, önlerinle saygıyla eğiliyorum.