ADALET BAKANLIĞI SINIFTA KALDI


Üç yıldır dört gözle beklenen Arabuluculuk Sınavı nihayet 24 Kasım 2019 Pazar günü saat 14’de Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Van gibi birtakım şehirlerimizde icra edildi.
Aynı saatlerde Konya Valisi Cüneyt, “sen öğretmen misin birader, o zaman öğretmen gibi otur” diyerek bir gazeteciye fırça atıyordu. Hatırlatırım, günlerden 24 Kasım…
Gel gelelim Arabuluculuk Sınavı meselesine… Evvelemirde dikkatimi çeken bir noktayı paylaşmak isterim. Mevzubahis sınav sanki kıytırıktan bir hadiseymiş gibi basında hiç yer almadı ve açıkçası bunu çok garipsedim. Demek ki değerli basınımız arabuluculuk mevzunun önemini henüz kavrayamamış. Yazık…
Sosyal mesajımı da verdikten sonra veryansınlarıma başlayabilirim. Sıkı dur Adalet Bakanlığı…
Bu sınavda önceden olduğu gibi 70 barajını geçenler kazanmış sayılmayacak! 30 bin aday arasından ilk 5 bine girenler kazanmış sayılacak. 30 Bin kişi arasında kimler var? Kahır ekseriyeti avukat olmak üzere, hâkim, savcı, noter gibi her nevîden hukukçular var. Hukukçu kökenli bakanlar, milletvekilleri, haşmetmeap bürokratlar da var. Olabilir, normaldir; sonuçta ülkenin yarısı hukuk fakültesi mezunu, geri kalanı da adalet yüksekokulu mezunu.
Bu mozaik vurgusunun hemen akabinde soruyorum; Arabuluculuk Sınavı sorularının (nedense) çok kolay hazırlanması iyi, güzel, hakkaniyetli ya da yerinde bir eleme usûlü müdür? Sınavdaki soruların kolay ve genel oluşunu, bilgiyi değil sınava motivasyonu ölçmesini bir marifet mi saymalıyız? Sınava çalışanla çalışmayanı nasıl ayırt edeceğiz? Gerçek hayatta arabuluculuk süreci, anlık bir dikkat ya da sınav stresiyle baş etme stratejisi üzerine mi kuruludur? Öyleyse bu bilgi Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabının neresinde yazmaktadır?
Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabı deyince üzerinde durmak gerekir. Zira konuyu bilmeyenler olabilir. Anlatıp durduğum Arabuluculuk Sınavında adayların sorumlu olduğu temel kaynak, 14 modülden oluşan işte bu çalışma idi.
Güzel bir çalışma mıdır? Değildir. Örneğin çalışmanın 122. sayfasında, “Zaman kazanmak için bu konuda maktu sözleşmelerden yararlanılabilir” şeklinde bir cümle var. Gayet bariz ki buradaki matbu” kelimesi yerine “maktu” denmiş. Bunlar önemli midir, hem de çok önemlidir. Zira sınav sorularını ve cevaplarını hazırlayanlar modüllerdeki metinlerden cımbızla kopyala yapıştır yapmışlar!
Arabulucu adayı arkadaşlarla görüşmelerimde gerçekten akıllara durgunluk veren iddialar duyuyorum. Örneğin bahsettiğim kaynak çalışmada arabulucu sözleşmesi ile arabuluculuk sözleşmesinin bile karıştırıldığı olmuş. Fahiş hatadır!
Anlatım bozuklukları hâkezâ saç baş yolduruyor… Çalışmanın 225. sayfasının yan tarafında özet bilgilendirme şeklinde şu cümleye yer verilmiş.
“Arabuluculuk hizmeti veren kurumlar, örneğin; aile veya tüketici arabuluculuğu gibi özel alanlara, kendi özel bünyelerine veya sundukları arabuluculuk hizmetlerinin türüne bağlı olarak daha ayrıntılı kurallar geliştirebilirler.”
Ortaokul Türkçe bilgilerimizi depreştirerek lütfen bir daha okuyalım; anlayabiliyor muyuz? Hayır! Bu cümlede özne ne, dolaylı nesne ne, dolaysız nesne ne, yüklem ne, anlatılmak istenen ne? O “örneğin” kelimesi orada olmuş mu yoksa hunharca sırıtıyor mu?
Modüler çalışmayla ilgili gerçekten söylenecek çok söz var. Son bir örnek daha vereyim. Çalışmadaki, “Arabuluculukta etik kuralların tam bir yeknesaklık içinde olmaması arabulucunun rolü ile ilgili farklı yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır” cümlesini okuyan biri arabuluculukta etik kuralların tam bir yeknesaklık içinde olmadığını anlar anlamasına da bu ibareden arabuluculuk etik kuralları az da olsa yeknesaktır, değildir gibi kesin bir ifade çıkarabilir mi? Alın size yarı açık uçlu bir soru!
Katılımcıların -katılımcılara parasıyla bile dağıtılmayan- çalışma kitabını kapatıyorum, zira nereden tutsak elimizde kalıyor.
Yahu, sınavın soruları-cevapları neden yayınlanmıyor? Devlet sırrı mı? Trump tweet atıp sorularla dalga geçer de kur yükselir diye mi korkuyorsunuz?
Yapmayın, etmeyin, sınava giren 30 bin aday size ateş püskürüyor! Lütfedip itiraz hakkı tanıdığınız soruları adaylar nasıl kelimesi kelimesine, şıkkı şıkkına, numarası numarasına hatırlayıp da itiraz edecek? Akıl var, mantık var, vicdan var, adayların kendi kalemini getirdiği sınav var, bilmem kaç liralık sınav ücreti var…
Hepsini geçtim, bir de sınava “itiraz” ücreti var. Şaka yapmıyorum, gerçek diyorum; sınava itirazın bedeli 40 Türk Lirası. Allah’tan kredi kartıyla ödeme imkânı tanımışlar. Lâkin bonus yok, puan biriktirme yok, sepette indirim yok, sürpriz hediye yok… Oldu mu şimdi? Akılda kalan bölük pörçük bilgi kırıntılarıyla bir asgarî ücretlinin bir günlük yevmiyesinden daha çok paraya iki satır yazıp itiraz edilecek, o da tamı tamına 40 Lira. Vay canına…
Helal hoş olsun da bu para mevzundan yola çıkarak ve 30 bin katılımcıyı göz önünde bulundurarak acayip bir sınav pazarının olduğunu da görüyoruz. Onca eğitim kuruluşu arz-ı endam etmiş, bir arabulucunun temel eğitimi ortalama 2 bin Türk Lirası. Bunun üç yılda bir yenileme eğitimi var. Aynen doktorların, hâkimlerin, öğretmenlerin üç yılda bir yenileme eğitimine tâbi tutulduğu gibi! Tonla sınava hazırlık ve test kitabı var. Uzmanlık eğitimleri var… Hepsi parayla… Bildiğin bacasız sanayii!
Bacasız sanayiinin dumanını hoyratça tüttür ama sınav sorularını yayınlamaktan imtina et, olacak iş mi? Üstelik 30 bin hukukçuyu kızdırmayı göze alarak!
Derinden şöyle bir ses duyar gibiyim; sınav organizasyonunu yapan biz değiliz, ihaleyi alan falanca üniversite, dolayısıyla sorumlulukta da onlarda denebilir. Şayet böyle bir şey denirse kusura bakmayın da bunun adı şark kurnazlığı olacaktır. Bakanlık, sert eleştirileri peşinen savuşturmak için sınav işini maksatlı olarak bir kuruma havale etmiş diyeceklerdir. Benden söylemesi…
Son olarak da ülkemizin ”sınav ve kul hakkı” karnesinin maalesef pek iyi olmadığını anımsatmak isterim.. Şimdiye kadar iptal olan, sorularının dağıtıldığı ortaya çıkan onlarca değil yüzlerce sınav gördük. Bu nedenle arabuluculuk sınavına katılanlar nezdinde son derece haklı bir “acaba” çekingenliği var. Bu çekingenliği bertaraf etmek Bakanlığa düşüyor. Örneğin her bir adayın soru kitapçığı ve cevap kâğıdı adayın erişimine açık olmalıdır. Ama maalesef daha soruları göremiyoruz ki… Gerçekten de devlet sırrıymış mübarek!
Arabuluculuğun gerçekten de avukatlık, noterlik, hâkimlik, savcılık gibi bağımsız bir hukuk mesleği olması düşünülüyorsa daha en baştan işi sıkı tutmak gerekir. İçinde kul hakkı unsuru olan bir işi sıkı tutmak, toplumsal cinsiyetten de, arabulucunun başlangıç konuşmasından da, icra edilebilirlik şerhi almış anlaşma tutanağından da önemlidir.
Tüm arabulucu adayı dostlarıma başarılar dilerken biricik ülkemizin güzide kurumu Adalet Bakanlığına da teessüflerimi iletiyorum. Bari birazcık zor sorsaydınız... Suatlar, Serhatlar, İbrahimler, Çetinler, Gamzeler, Songüller, Gülçinler, Volkanlar, Buraklar çalıştığının tam karşılığını alabilseydi, daha hoş olmaz mıydı?