SESSİZ KALMAK ONAYLAMAKTIR


Her gün bir şiddet haberi okuyor hale geldik. Ya kadına, ya çocuğa, ya hayvana ya da bir meslek mensubuna şiddet olayları olağan hale geldi. Okuyor; birkaç ah vah sonra unutuyor geçip gidiyoruz. Duyarsız bir toplum haline geldik, getirildik.
Nasıl geldik ya da getirildik hiç sorguluyor muyuz! Hayır!
O kadar kanıksadık bu haberleri! Toplumsal vicdan muhasebesi üç beş saniyeye düştü. O da bir vicdanı bulunanlar için. Ya hiç vicdanı olmayanlar? Onları bir kenara bırakalım.
Ben yine o vicdan sahibi olanlara sesleniyorum. Gelin bir çözüm bulalım. Bizi yönetenleri de bulmaya zorlayalım.
Artık yasalar acilen düzenlenmeli!
Kanun yapıcılar, el insaf, sizin başınıza gelmeden bir şey yapmayacak mısınız?
Şiddet olayları sadece önemli günlerde birkaç anma töreni ve birkaç sivil toplum kuruluşu protestolarıyla geçiştirilmemeli…
Her şiddet olayına bir bahane bulup olayı hafifletmemeli.
Kadın öldürülünce erkeğe iyi hal nedenleri araştırılmamalı, , çocuk tecavüze uğradığında hafifletmek amacıyla “istismar” denip geçilmemeli.
Hayvan ise zaten canlı değilmiş, yaşam hakkı yokmuş gibi davranılmamalı. Herkes ama herkese hayvanların insanlarla aynı yaşam hakkına sahip olduğu öğretilmeli.
En son bir haber izledim televizyonda. İşi başında hizmet veren bir doktora saldırıyı gösterdi. Hafızalarımızı yoklayalım ne ilkti bu, ne de son olacak. Çok şükür ki doktor öldürülmedi henüz! Henüz diyorum çünkü saldırıyı yapan kimsenin tekrar gelip, öldürmeyeceğinin bir garantisi yok. Bunun için alınan bir önlem yok. Sağlık Ocağı ve Aile Sağlık Merkezlerinde güvenlik görevlileri yok. Güvenliği sağlayacak kimse yok! . Büyük hastanelerde bile çoğunluğunda elini kolunu sallayarak girebiliyor herkes.
Bu konudaki önerim; en azından şiddet geçmişi olan, doktorlara saldıran kişilerin bir dahaki sağlık hizmeti başvurularında kapıda üstleri aranmalıdır.
Ya da görevli eşliğinde sağlık hizmetinden yararlanması sağlanabilir.
Yasalar bu konuda dizayn edilmelidir.
Canla başla çalışan, öz verili bir şekilde hizmet veren, senelerini bu uğurda harcayan insanlara en azından güvenle çalışma ortamı sağlamak devletin borcudur.
Bunu yapamıyorsa ayıbıdır!
Devlet kademesinden bir bürokrat halkın arasına karışacağı zaman nasıl ki koruma ordularıyla bu işi yapıyorsa aynı hak diğer devlet görevlilerine de sağlanmalıdır.
Okullarda öğretmenler, halkla iç içe bulunan diğer meslek grupları da aynı şekilde korunmalıdır.
Devletin önceliği vatandaşlarını korumak, huzur ve barış içinde yaşamalarını sağlamaktır. Bunun için ne gerekiyorsa yapmalı, önlemleri almalıdır.
Bütün önlemlere rağmen gerçekleşen olaylarda da yasalar devreye girmeli. Ama öyle eski yasalarla olacak iş değil.
Her konuda Avrupa’yı örnek gösterenler yasalarda da Avrupa’yı örnek almalı.
Toplum olarak sessiz kalınmamalı. Sessizlik onaydır.
Şiddetle mücadele için olumlu yönde toplumsal harekete ve bilinçlenmeye neden olacak kampanyalar düzenlenmelidir.
Gelelim başta söz ettiğim toplumun bu tür olaylara kanıksandırılmasına..
Basın yayın organları yani medya üstüne düşeni yapmalı. Reyting uğruna haber, dizi yapılmamalı… Dizi karakterlerine özendirme yapılmamalı. Olumsuz mesaj içeren davranışlar özendirilmemeli.
Toplumun dinamikleriyle bu kadar oynanmamalı…
Her gün televizyonlarda, gazetelerde servis edilenlere bir bakın!
Kendinize bir sorun!
Ne yapıyoruz biz, diye!!!
Geri dönüşü çok zor yollara girdik!
Daha da geç olmadan, dönelim!