NEO-LİBERALİZİM -- LİBERALZİM VE SOSYOLOJİK ANLAM


Liberalizm Ekonomi anlayışından doğan, 19 yüzyılın ortalarında kapitalizmin yaşadığı sorunlara karşılık, özellikle sosyalizme karşı durması adına kapitalizmin, sosyal devlet modelini hedef alan bir anlayıştır. Liberalizmin öncülerinden ve İktisadın babası olarak söz edilen Keynes’in modeli çökmüş iktisadi kavramda yeni anlayışların geliştiği teorilerle eski modellerin yenileştirilmesiyle ortaya çıkan bir akımdır Neo-liberalizm.
Geçmişi 1945 yıllarına Chicago Okulunu temsilcilerine dayanan, türevi liberalizmden türemiş muhafazakâr ekonomik görüş ve uygulamalar örneğidir bir başka tanımlamasında Neo-liberalizm.
İşletme ve iktisat okuyanlar,(muhasebe ve çalışma ekonomisi iktisat fakültelerine bağlıdır ama ders olarak ayrılırlar). İşte bu bağlamda iktisatçılar ekonomik anlamdaki paradigmaları ve parabolleri en mükemmel şekilde hatmetmişler bunun mükâfatı olaraktan bu fakültelerden mezun olmuşlardır.
İktisat ve işletme eğitim ve öğretimi almış biri olarak tecrübeyle sabit olan inancımda kendi hayatıma geçiremediğim “ipin ucu hep kaçan ekonomik çıkmazlarımda” teorilerle yola çıkan iktisatçıların tikel olana mı tümel olana mı işaret ettiği kavramını sosyoloji okuyarak öğrendim. Çünkü İktisat Bilimi de sosyolojiden doğmuş ve sosyolojinin alt dalı olan bir bilim dalıdır.
Sosyoloji toplum bilimi olduğuna göre toplumun özünde önce yaşamsal gerçekler ve para yani parayı bulmak refah hayat standartlarına çıkmak için yol gösteren İktisat Bilimi olarak karşımıza çıkar.
Önce bunu bilelim ve öğrenelim değil mi ama.
Bir toplum bilimcinin yapması gerekende yaşadığı toplumun araç-gereç ve ihtiyaçlar hiyerarşisindeki yeri belirlemesi, uluslararası düzeydeki istatistiksel yaklaşımları da takip etmesinde fayda var
Konumuz dağılmadan nedir ne değildir liberalizm:
Öyle kulaktan dolma bilgiyle dolmaz iktisadi anlamda liberalizm. Laissez-Faire, yani: Devletin iktisadi olanı tümüyle serbest bırakılması, devletim iç güvenliği sağlayıcı toplumsal rolünün olması, devletin dış güvenliği sağlayıcı toplumsal rolünün olması, devletin adaleti sağlayıcı toplumsal role sahip olması, devletin iktisadi olanı bütünüyle serbest bırakması anlayışına dayanır.
Gelelim Neo-Liberalizm anlayışına.
Sanayi öncesi toplumların benimsediği ekonomi anlayışında bulunan daha muhafazakâr bir liberal ekonomiyle hareket eden bir anlayıştır. Keynesken ekonominin karşısına alternatif olarak sunulmuş, kabul görmüş bu anlayış Liberalizmin karşısına çıkmıştır, çok ta kabul görmemiştir.
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler anlayışı” yine iktisat bilim adamı olan ve iktisadın babası olarak nitelendirilen Adam Simit’in teorisidir.
Şimdi birçok kuramcıdan öğrendiğimiz farklılıklar ekonomik anlamda çok sesliliğe yol açtığı bir gerçekle sosyolojik anlamda da toplumların kendi özlerine göre uygulanan modellere bakmadan geçmek olmaz.
Çünkü akılcı düşüncenin kendisinde olan akıldır ve aklın yolu birdir. İcatçı bilim adamlarının yaptığı insanlık hizmetlerinde bilgi deneyim muhakkak vardı ama önceliğinde akıl vardı.
Amprik çalışmalar bu anlamda bilim insanlarına yardım etmiş, gözlenebilir ispatlanabilir varsıları gerçeğe dönüştürerek hayata geçirmişlerdir.
Bu adamlar ilim adamı ama bilim adamı değil çünkü icatları sözel ve niteleyici bağlamdadır. Yani tüm kuramcılar Einstein (Aynştayn) değiller elbet.
Fizik profesörü olan Einstein’in şu sözünü az ya da çok kültür sahipleri de biliyordur, hatırlatayım.
Ne demişti deha: "Ben atomu iyi bir şey için keşfettim, insanlar atomla birbirlerini öldürüyorlar".
Şimdi iktisat kuramcılarının yaptıkları analizlerin sosyolojik anlamda bağladığı yanlışlanılabilir ve doğrulanılabilir kavramına da bakmadan geçmek olmaz değil mi?
Onun için birleri çıkar ve der ki: Liberalizm en iyi ekonomik modeldir, öbür birisi de çıkar hayır efenim, Neo-Liberalim ondan daha iyidir.
Bir başkası da çıkar, Sanayi Öncesi toplumun Post-modern yapısını savunur ve işlevcilik determinist bir yaklaşımla karşımıza çıkınca işte toplumsal anlayış bütünü de diyebiliriz.
Veyahut başka bir kuramcı olan Touraine’nin liberalizmi ret etmesi, vatandaşlık hukuk ve akılcı eylemlerin uzlaşmalıdır açıklamaları demokrasiyi savunma adına yapılması gereken şeyler tespitindedir.
Özet olarak çıkardığım Mark’ın endüstri ekonomisinin liberalizmle bağdaşmadığı gerçeğinde daha birçok adlarını sayabileceğim kuram ve kuramcıların görüşlerinden yapabileceğimiz analizlerin aldığımız kadarını algılar ve hayatımıza geçirebileceğimiz gerçeğidir.
Bu tümeller insan olmanın gerekliliğinde bilim insanlarının uğraş verdiği alanlarda insan için toplum için sunulmuş önermelerdir bir bakıma.
Fakat hiçbir kuram ayet değildir. Haşa değildir. Bu bağlamda da çok seslilik sosyolojik anlamda karşımıza çıkar.
Ben liberalim, yok Neo-liberalizm veya sosyalizm, radikal feminizm, Marksizm veyahut sosyal demokrasi gibi ideolojiler hem tarih boyunca hem de günümüzde tartışılarak oluşmuştur ki elbette olacaktır. Biz bunların içinden “Bilgi Çağı” da denilen günümüz dünyasına uyarladığımızı seçerek yolumuzu bulurken, tartışmaya açık fikirlerle yol almalıyız.
Yazacak anlatacak çok şey var, konuşacakta. Demokrasilerde toplum bilinciyle konuşmak en işe yararı değil mi?