OKULLARIN KAPISI YENİDEN AÇILIYOR...


1 Martta, ilkokullar, yani 1_4.sınıflar; ortaokullar, 5, 6,7. sınıfları geçelim; 8.sınıflar, Liselere Giriş Sınavı maratonuna girebilmeleri için; 12.sınıflar, Üniversite Giriş Sınavı maratonuna hazırlık için; Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, Güzel sanatlar Liseleri, Spor Liseleri, Çok Programlı Liseleri öğrencilerinin merkezi sınav ve okul tercih beklentilerini dikkate alacak şekilde, uygulamalı, yüz yüze eğitime başlıyor.

Geçen yılın anaokulları okul öncesi ön hazırlık ya da birinci sınıfa hazırbulunuşluğu tamamlamadan bir oldu;

O birler, birdeki okuma_yazma süreci tamamlamadan, ikinci sınıftalar şuan.

Geçen yılın ikileri bu yıl üç oldu, nasıl mı, okuma hızını anlama hızına dönüştürmeden. Geçen yılın üçleri, dört oldu, soyut düşünme evresine geçişi halletmeden.

İlkokul 1_4'de kazanılması gereken, kendi dilini okuma_yazma_anlama, dildeki anlatımı çözümleyip matematiksel işlem becerisine ulaşma, en temel beceriler. Bu yaş dönemlerinde, hızlı gelişen beynin gelişim hızına yetişecek şekilde verilmeli beceri odaklı kazanımlar. O zaman bu süreçte geriden gelerek öğrenilen ya da ekran karşısında öğrenilemeyen beceriler çocuğun yetersizliğine mi, ailenin sorumsuzluğu mı atfedilecek bu da ayrı bir soru.

İlkokulun kazanım ve becerilerini tamamlamadan, dörtler beş oldu, beşinci sınıfın yani ortaokul olgunluğuna ulaştığı var sayılarak bursluluk sınavlarına hazırlandılar, girdiler sınavlarına. Bu yıl o ortaokullar, evlerinde, ortaokulluymuş gibi yapmaya ve olgunlaşmaya çalışıyorlar.

Olgunlaşma dediğimizde, tabii ki gelişim bir bütün, sadece zihinsel değil, bedensel, ruhsal, sosyal, duygusal olarak bir bütünlüğü ulaşmaktan bahsediyorum.

Sınava ve ezbere dayalı, bilginin yüklendiği, sınav anında hatırlanmaya dayalı, ezberlediğinde çöpe dönüşen bilgilerin aktarıldığı müfredat programlarının sürdürülebilirliği için, sekizler ve onikinci sınıflara da okulların kapıları açılıyor.

Çağın ihtiyaçlarını doğrultusunda, bilgiyi üreten mi bilgiyi tüketen mi birey yetiştirmek istiyoruz? Eğitim sistemimizdeki tutarsızlıkları kesinleşirdi bu süreçteki kararlar.

MEB'na bağlı özel ya da devlet okullarının iddiası, 21.yy becerileri ile donanmış, yenilikçi ve çağdaş nesiller yetiştirmek. Nasıl olacakmış bu, okulların işlevini sadece öğretime indirgeyerek mi? Öğretim ise sadece bilgiyi ezberlemek, ezberlenen bilginin sınanması mı? Eğitim, sosyal duygusal, kişisel gelişim becerileri kazandırmak, kültürü, toplumsal değerleri aktarmak işi ne olacak. Bu dönemde sistemin değerlisi ve değersizleştirileni daha bir ortada.

Okul kapısı bilgi değil bilginin dönüştürüldü bilgelik, yalnızca kazanımlara ulaşma değil gelişimsel ihtiyaçların fırsat eşitliği ile sağlandığı mekanlara giriş kapısıdır.

Sınava hazırlık temposunu yakalamak için, ortaöğretimde, son sınıflar için okulların açılması bence bizim sınavımız.

Dört şıktan birini doğru işaretlemek iyi ve doğru öğrenim hayatından geçti anlamına gelmemeli. Nitelikli liselere giriş bileti merkezi sınav sistemi ise, eğitimden anladığımız nitelik anlayışınının bu olması şaşırtmamalı.

Uygulamalı derslere gelecek olursak, teorik bilginin beceriye, kazanımın ürüne, yeni fikirlere dönüştürülmesi süreci. Ya da mesleki pratiklerin yapıldığı, meslek erbabı olunduğunda işin yapılış şeklinin örneklendirildiği dersler. Bu derslerin pekiştirilmesi için yapılmalı sınavlar.

Okullar ise bireylerin kişisel merak ve ilgilerini, bu alanlarla ilgili niyet ve hedeflerini ortaya koyma fırsatının verildiği, bireye ben kimim ve yeteneklerim ne sorusunu sordurtan, yeterliliklerini geliştirme fırsatı verilen insan yetiştirme ve bilim üretme yuvaları olmalarıdır. Araç olan sınavların amaç haline geldiği mekanlar değil.

Çocuklarımız, anne_babalarımız ve eğitimcilerimiz için açılan kapıların ardının aydınlık olması dileğiyle.

Gülnur İpin Harbek
Uzm.Klinik Psikolog
@uzm.psk.gulnuripinharbek
[email protected]