SÜPEREGONUN İÇSEL TEMSİLLERİ...


Bugün Türk Polis Teşkilatı Polis Nizamnamesi’nin yayımlanmasının 176. yıl dönümü kutluyor. Güvenliğimizin temsilcisi polisimizin bu özel gününü kutlarken, asıl içimizdeki polisin, düzen sağlayıcı ve kural koruyucunun nasıl oluştuğuna, dış dünya ile uyum için asıl içsel dünyamızın güvenliğinin sağlanmasının önemine değinmeden geçemeyeceğim.

Psikoanalitik yönelimli bakış açısına göre,
kişiliğin en son gelişen üçüncü sistemi 'Süperego' geleneksel ve toplumsal değerlerin içsel temsilcileridir; çevre tarafından onaylanmış ölçütlere göre davranmak ister ve toplumsal yasakları içerir, kişinin ana-babası tarafından aktarılan top­lumsal değer yargıları ve ahlak kurallarında karşılığını bulur. Süperego, toplumun temsilcisi haline gelir davranışların ahlak hakemliğini yapar.

Süperego, "vicdan" ve "ideal benlik"i içerir, ideal benlik, çocuğun nasıl bir kişi olmak istediğine ilişkin düşünceleridir. Çocuk, içselleştirilmiş vicdan sayesinde, kimsenin olmadığı durumlarda bile kendi kendini denetleyerek kurallara uyar. Örneğin, kimsenin görmediği durumlarda bile yerlere tükürmez, arkadaşının eşyasını izinsiz almaz. Bu davranışıyla ideal benlik, gurur ve kıvanç duygusuyla bireyi ödüllendirir; aksi davra­nışta ise vicdan, kişiyi suçlu hissettirerek cezalandırır.

İhtiyaçların, içgüdüsel arzuların bencilce doyurulmasını bekleyen 'İd' baskın olduğunda kişi "kafasına estiği' gibi davranır, toplumsal kuralları hiçe sayar. sürekli olarak ahlak kurallarını ve başkalarının ne diyeceğini dikkate alan ve kurallara sıkı sıkıya bağlı kalan kişide süperego baskındır; sürekli olarak akılcı davran­maya çalışan kişide, İd ve süperegonun arabulucusu, şaha kalmış atı dizginleyen ego baskındır.

Bebeklik döneminde bakımveren tarafından beslenme, altının temizlenmesi, ağladığında yatıştırılma, ilgi alma ihtiyaçlarının karşılanacağına inanç geliştiren bebek, çevrenin öngörülebilir, tahmin edilebilir, güvenilir bir yer olduğu duygusunu geliştirir. İçsel güvenlik sisteminin ilk temsili oluşur. Bakımverenin kendini güvenli hissettiği ortamda bebeğinin güvenlik algısını oluşturabilir. Çocuğuna hamileyken tekmelenen, özbakımı ve duygusal ihtiyacı ihmal edilen, korumacı yaklaşım adı altında örselenen annenin çocuğunun bakımını ihmal etmesi kaçınılmazdır.

18 ay _3 yaş arasında, baskıcı, katı bir disi­plin anlayışı ya da tümüyle başıboş bırakma, çocuğun bağımsızlık duygularının gelişmesini geciktirir. Kakayı tutup bırakma ile anal kas kontrolü, yürümenin devreye girmesi ile bedensel otonomiye ulaşan bireyin isteklerine ulaşma konusunda irade gösterebilmesi için izin verici ve utandırmayan tutuma ihtiyaç var. Ev hanımlığı ve anneliği temizlikten ibaret sayma sayıltısına sahip ebevynler, etrafa bulaştırmanın ya da etraftan bulaşacak mikroplardan korumak için dışkılamayı ipotek altına alır. Tutulan kakanın ne zaman öfke ile anneyi cezalandırmak için bırakılacağı belli değildir. İradesini ortaya koyması engellenen bireylerde, içtepisel ve takıntılı davranışların gözlenmesi kaçınılmazdır, doğru zamanda doğru reaksiyonlar veremeyen dürtüsel bir toplumun evlatları olmakta.

3-7 yaşları arasındaki dönemde, çocuk kendi cinsiyetini farkeder. Üzerine vazife olmayan konulara merakı yüzünden cezalandırılan, sorduğu soruları ve davranışları için kınanan çocuklar, kendi cinsiyeti ile barışık, güvenli hissettiği cinsel kimliği benimse­mekte sorunlarla karşılaşabilirler. Anne baba ile yaşanan çatışmanın, getirdiği suçluluk duygusunun çözümlenmesi için çocuğun kendi cinsiyetinden ebeveyni ile özdeşim kurması, onu taklit ederek o rollere uygun davranışlar sergilemesine zemin hazırlanmalı.
Sağlıklı cinsel gelişimde önemli olan anne_baba rehberliğinden uzak yetişmiş ebeveynin, cinsiyet rolleri içine hapsedilmiş, cinsiyetçi yaklaşımların mağduriyetini yaşamış, kendi cinselliği konusundan bi haberken, yanıtlayamadığı konularda, çocuğunu korkutmaktan, davranışlarını bastırmaktan, cinsel merakı tabulaştırmaktan başka çıkar yolu kalmamıştır.

Okulçağında, önceki dönemlerdeki meseleleri tamamlayan bireyin okula, öğrenmeye merak duyması, kendini utandıran, cezalandıran ebeveyninden onay alıp artık diğer rol modelleri referans almak için onlara yüzünü dönmesi beklenir. Çocuğunun yalnız kaldığında 'başını kurtarma' , durumlara yerinde ve doğru tepki verme kapasitesinden emin olamayan anneler, çocuğunu okula 'rahat salamaz' kapıdan pencereden gözetler okulu, sınıf kapısında biter, burada da çocuğunun kendi özerklik meydanının oluşmasına da izin yoktur. Öğrendiği bilgiden, aldığı nottan, kazandığı başarıdan emin değilken, ebeveynini memnun edip edememenin şüphesi ya da başkası için çalışmayı istememenin sonucu motivasyon kaybı dolayısı ile başarısızlık yaşar.

Ergenlik yılları ve daha sonrasına uzanan gelişim döneminde ise, kişilik, bir çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğine evrilir. Güvenli kimlik gelişimi için, bireyin toplumdaki aynalardan kim olduğuna dair benzer, tutarlı yanıtı alması önem taşır. Kim olduğu, ne yapmaktan keyif aldığı, onu mutlu eden durumların ne olduğu, yetenekleri, becerileri konusunda kendi fikrini niyetini şimdiye kadar ortaya koymamış birey, sadece toplumun ondan ne beklediğini referans alarak eyleme geçer, diğerlerini memnun etme çabası içine girer ya da grup lideri ile abartılı özdeşim kurar, onu bastıran kurallarla uzlaşma zorluğu ile başedemediğinde riskli davranışlar, yasadışı eylemler, suça karışma gözlemlenir.

Yani vicdan muhasebesini içinde barındıran ahlaki gelişim ile kişilik gelişimi arasında bir paralellik söz konusudur.

Güvenli sistemlerden, güvenli topluma, güvenli aileden, güvenli birey ve güvenli içsel temsillere derken buluyorum kendimi yine.

Dünyayı güvenli ve yorumlanabilir biryer; kendi bireysel tercihlerini ortaya koyabilmesine izin veren özgürlükçü bir ortam; cinsel kimliği ile utandırılmayan ve cinsiyet rolleri içine hapedilmeden yaşam ve hareket özgürlüğünün olduğu atmosfer; beslenme, barınma, sağlıklı yaşam gibi temel gereksinimler kadar, eğitim ve bilgi alma ihtiyacının karşılandığı, kişisel gelişimine katkı sağlayan bir kaynak ve bu kaynakların adil dağıtıldığı sistem olarak görebildiğimiz içsel güvenlik kaynaklarını geliştirdiğimiz nesiller yetiştirebilmek dileğiyle.

Gülnur İpin Harbek
Uzm.Klinik Psikolog
@uzm.psk.gulnuripinharbek
[email protected]