Sekiz yaş: Kurallar ve projeler evresi


Herkese merhaba sevgili okuyucular, bugün sekiz yaş döneminden ve genel özelliklerinden bahsedeceğim.
Sekiz yaşındayken beyin yetişkinlikte ulaşacağı ağırlığının %93’üne erişmiş durumdadır. Beyinde gelecek ile ilgili öngörü ve öteki bilincini yöneten bölge aniden büyümeye başlar. Çocuk geleceği tasarlamaya başlar ve kendini bütün gücüyle projelerine verir. Bu dönemde başkalarının bakış açısı ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurma yeteneğine kavuşmuştur. Ama fazlasıyla kendine odaklı kalır ve olayları Siyah-beyaz doğru-yanlış olarak görür. Başkalarının da öfke, korku ya da hüzün gibi onunkilere benzer duygular yaşadığının farkına varır. On yaşına kadar kurallar onun gözünde büyük önem taşır. Talimatlara direnip tartışsa da, bir işi tamamlamaktan gurur duyar ve organize etmeyi, yönetmeyi sever. Sorunları somut bir şekilde çözme ve dikkatini daha fazla toplama yeteneğine sahiptir ama harfleri tersten yazabilir. Kendine dair imgesi henüz zayıftır. Cesareti kolayca kırılabilir. Sekiz yaşındaki çocukların beyni on iki yaşında bir ergen ve tabii bir yetişkininkinin tersine, bir hatadan ya da olumsuz bir gözlemden ders çıkarmaya elverişli değildir. Ergenler ve yetişkinlerin beyni için olumsuz yorumlar olumlulardan daha etkilidir.
Sekiz yaşındaki çocuklar için bir yasak hâlâ kuralları çiğnemeye teşvik demektir, zira beyinleri bilinçli düşünmeye elverişli olsa da, dikkatleri ne tarafa yönelmişse o yönde hareket ederler. Öte yandan, yasaklar çoğunlukla talimat gibi ifade edilir. Oysa kullanılan beyin görüntüleme teknikleri talimatların Beynin ön bölgesini harekete geçirmediğini gösteriyor. Dolayısıyla çocuk durumla ilgili bilinçli düşünmez. Ona verilen emri yerine getirir ama ne ondan istenilen davranışın uygunluğunu benimser ne de eylemlerin sonuçları ile ilgili bir bilinç geliştirir. Dahası, ön beyin insanları özgür irade ve kaçınılmaz bir şekilde kendi yaşamlarını yön verme ihtiyacı sağlar. Otoriteye karşı gelmek, kendi kendini deneyimlemek, kendini özgür hissetmek, sadece yaramaz çocuklara özgü değil, bütün insanlara özgü niteliklerdir. Yasaklar dikkati sorunlu davranış üzerine çeker, halbuki kurallar ve vaatler çocuğun dikkatini istenilen davranışa çeker. İzin, bilgi, talimat içeren cümlelerimizi farklı sözcüklerle ifade edelim. Amacımız çocuğun düşünmesini sağlamak beyninin ön bölgesinin harekete geçmesine yardım etmek. Böylece sorumluluk duygusunu geliştirir ve bir iç disiplin edinir. Çocuğumuza itaat etmekten ziyade birlikte yaşamanın gerektirdiği kuralları öğretmeyi yenileyelim. Örnekler vermek kurallara ve yasaklara saygı göstermeyi öğretmenin kesinlikle en etkili yoludur. Öğrendiklerinin kalıcı olmasını sağlamak için, ona, yada ve kurallarla karşılaştığımızda neler yaptığımızı anlatalım.
Ceza verme raddesine gelecek kadar kızdığımızda, derin nefes alalım! Kendimizle cezanın çocuğun davranışını düzeltmeyeceğini hatırlatalım. Daha etkili bir seçenek bulmak için kendimizi sakinleştirelim. Biz çocuğun bağlanma figürü 100 davranışlarını yönetmek için bize referans alır. Beyni durmaksızın bizim tepkilerimizi tarar. Böyle iyi mi? güvende miyim ? böyle gidebilir miyim? memnun musun ? başarabilir miyim? güveniyor musun? Bizi dinlemiyormuş gibi görünse de inceler ve kendi değerlerini oluşturur. Ancak bunun sonuçlarını uzun vadede alırız. Değerlerimizi açık bir şekilde sergilerken ve ona örnek olurken her koşulda şefkatli olmaya büyük önem vermeliyiz.
Demekki cezalar davranışları değiştirmekte etkisiz olmakla kalmaz dahası ters teperler. Ebeveyn doğal bir otorite uygular otorite tanınmışsa otoriter görünmeye hiç gerek yoktur. Çocuklarımıza karşı koymaya çalışmak için yeterince zaman harcadık ki bu bizi gündelik çatışmalardan ve çocuklarımızla aramızdaki bağları kopartmaktan öte bir yere götürmez. Duruma sevgi ve şefkatten doğan değerler dizisinden bakalım.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle. Hoşçakalın keyifli pazarlar.

Uzman Klinik Psikolog/Aile Danışmanı
Buse Baltalılar