HAYAT AN DEĞİL SÜREÇ


Hani hep derler ya! “Hayat anlardan ibaret” diye. Öyle değil işte… Zira düşünen akıl, var olan fani beden var oldukça biz insanlara sunulmuş hayat hikâyemiz her ne kadar “Bir varmış, bir yokmuş” olsa da var olması gerçek.
Her insanın hatta her canlının bir hikâyesi var ve o canlar da yaşamın izdüşümünde yerlerini alıyor, hayatın kimi zaman dikenli, kimi zaman dik yokuşlu yollarında nefesleri yettiğince hayatta kalma mücadelesi veriyor, tüm insanoğlu.
Rasyonel akıl ve felsefe “NE” diyor? Felsefeci ve kuramcı Descartes’in dediği gibi, “Düşünüyorsam öyleyse varım” tezini doğrulayan; yaşayıp, bakıp gördüklerimizin yanı sıra yaşadığımız coğrafyada kültür ve değerlerimizle kaynaşmış insanların geçmişinden gelen izlere sığacak kadar yaşanmış ömürlerden bize kalan izleri anlatıyor yine bizlere…
İşte tam da bu evrensel gerçekte sosyoloji doğuyor ve toplum sosyolojisiyle insanların yaşamları şekilleniyor.
Dolayısıyla da toplumdaki insana bakan sosyolojiden bilimsel çalışmalar oluşuyor. En başta insan ruh sağlığıyla başlayan psikoloji bilimi, BUZDAĞININ görünen ve görünmeyen yüzünü açıklıyor bilimle ve ilimle Bundan sebeptir ki; İktisat, edebiyat, felsefe ve birçok bilim dalı sosyolojiden doğmuştur.

ŞİMDİNİN ZAMANI

Şimdiyle yaşa an’ı yaşa manifestosu hikâye olmuş yaşanmışlıkları yâd ederken,  her ne kadar “an” da olsak ta “anlar”  silsilesiyle geçer her yaşam. Ama ve lakin yaşamın başlangıcında önce yürümeyi ve sonrasında koşmayı ve konuşmayı, aile içi eğitimi öğreniyoruz değil mi?  Bir insanın yetişmesi hiç kolay olmuyor ve ebeveynlerimizin bin bir emeğiyle büyüyor, gelişiyor yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Toplumun bilişsel psikolojisinden nasiplenirken, toplumsal yapısı; kültüründen de etkileniyor, birey oluyor, genç yetişkinliğe ve oradan da orta veya yaşlı yetişkinliğimize yaşamdaki soluğumuz kadar nasipleniyoruz.
Onun için yaşam “an” değil anıların biriktiği, hayat yolumuzdaki her ayrıntının bellek defterimize işlediğimiz anılar senfonisi oluveriyor.
Gelelim şimdimize. Neler oluyor hayatımızın akışında? Vaziyetimiz nasıl? Ekonomik, sosyal ve ruhsal hallerimiz ne âlemde? Vallahi beni sorarsanız “İç güveysinden hallice” derim. Çünkü ve artık yaşamın kendisinden öğrendiğimiz gerçekte; “sabırla koruğun helva olduğu” gibi dertlerimizi anlatmıyoruz kimselere…  Çünkü herkes mutsuz, herkes hayat gailesinde ve herkes yaşam zorluklarıyla cebelleşiyor. Bize düşen de şiirle kucaklaşan duygular senfonisinden yürekten akıp gelen dizelerle, başka yüreklere dokunmak oluyor… Tarihe not düşecek kitaplar yazmak, yaşamları yok farz etmeden anları değil zamanları irdeleyip aktarmak oluyor.

23 NİSAN KUTLU OLSUN

Ne demiştim baştan… Yaşam “an” değil… Anların ve yaşanmışlıkların yekûnu kadardır yaşam… Mustafa Kemal ATATÜRK olmasaydı, Kurtuluş Savaşını başlatmasaydı ve Türk Ulusunun birlik ve beraberliğiyle; düşmanları ülkemizden kovmasaydı; sadece “an” kalırdı geriye. Ama ya şimdi? Şanlı tarihimizin birçok andan oluştuğu yüzyılları aldığını resmi kayıtlarla biliyor, yaşayarak görüyoruz.
Son yüzyılın dehası Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü yaptığı devrimlerle bugünlerimizdeyiz.  Kadına seçme ve seçilme yetisini veren ve çocuklara 23 NİSAN ULUSAL ÇOCUK BAYRAMINI armağan eden ATATÜRK her an da yaşadı, anları tarihin sayfalarına taşırken, bugünümüzü fikirleriyle aydınlattı… Geleceğimiz çocuklarımız, ATAMIZA minnettar,  23 Nisan Ulusal Çocuk Bayramında; çocuklarımız dünya çocuklarıyla buluşuyor ve dünya kardeşliğini, yarınlara umutla bakarlarken geleceğe eğitim ve öğretimle ATAMIZIN izinden gitmeyi öğreniyorlar ve onlardan sonra gelecek nesillere de öğretecekler…
23 NİSAN KUTLU OLSUN…
ÖNÜMÜZ RAMAZAN BAYRAMI

Mübarek Ramazan, hoş geldi sefa geldi.  Dinimizce hoş görünün, duygudaşlığın, yok yoksulun kayırıldığı sayılı günlerde vatandaş ne âlemde?  Hayat pahalılığı, geçim derdi herkesin ortak sorunu. Şu fani dünyada kim aç- açık kalmak ister ki… Elde yok, avuçta yok!  Elinde avucunda olanların olmayanlara; sarılma zamanı şimdi değil de ne zaman? Zaman bu zaman…
Ya borç batağında çırpınıp duranları görmezden gelenlere ne demeli? Yok saymak mı?  Bana ne mi? Vicdan yoksunluğu mu?
AMA… Düşmez kalkmaz bir ALLAH… Hatırlatayım dedim…
Cümleten Ramazanı şerifinizi ve Ramazan Bayramınızı kutlarım…