BİRİKMİŞ ÜSTÜNLÜKLER


BİRİKMİŞ ÜSTÜNLÜKLER
Sanırım birikmiş üstünlükler ve bu durumun yarattığı yanlı bakış açısı toplum ve insanlık olarak asıl meselemiz. Sosyo-demografik ve sosyo-ekonomik açıdan iyilik halinin içine doğmuş biri için diğer uçtakinin ne yaşadığını, ne hissettiğini, ne yiyip ne içtiğini, ayın sonunu nasıl getirdiğini anlamasını zorlaştıran eşitsizliklerin keskinleşmesine sebepmiş gibi duran fail.

Sosyolojik bir kavram, 68’lerde sosyolog Robert K. Merton tarafından ortaya atılan, ismini İncil’deki Matta’dan alan, Matta ya da Matthew etkisi diğer değişle "birikmiş üstünlük" tanımı "zenginin daha zengin fakirin daha da fakir" olduğu durumu ifade eder. Mobil telefonunuz, giyiminiz, altınızdaki arabanız, yakışıklı/güzel olmanız, kolunuzdaki eşiniz/sevgiliniz, bitirdiğiniz okul etiketi, maaşınız, yaşadığınız semt/ev, çalıştığınız iş yeri, mesleğiniz, kariyeriniz vb. ekonomik veya sosyal sermaye kümülatif avantajlar gibi görünür. Sosyal kapital güce sahip olanlar bu kaynaklarla daha fazla güç veya sermaye kazanabilir mesela.

Bu etkiye göre, bir insanın sahip olduğu avantajlar veya dezavantajlar ona yeni avantaj/dezavantajlar getirir.
Matthew Etkisi ile yüksek sermayeye sahip olan kişiler yüksek yatırımlarda bulunarak daha fazla gelir elde edebilir. Daha az gelire sahip olanlar bu geliri bile kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Yüksek gelire sahip olan kişiler daha çok aktif yatırımlar daha düşük gelire sahip olan kişiler çoğunlukla pasif yatırımlar gerçekleştirirler. Ana parasını çoğaltmak dışında iç ve dış piyasa ekonomisini harekete geçiren hamlelerin az gelirli için ezici etkisi ile çok ilgilenmezler. Yaşar Kemal’in 1960 yılında yayınlanan Çukurova’da pamuk toplayarak geçimlerini nasıl sağladıklarını konu aldığı romanındaki Ortadirek ise toplumun memur, emekli, küçük esnaf, küçük çiftçi gibi düşük ancak  sabit gelirli olan kişilerden oluşan kesimine denirdi. ’denirdi’ diyorum, Turgut Özal döneminde dilimize iyice yerleşen aslında ekonominin ve siyasetin önemli aktörü olması gereken toplumun bu geniş kesimi yok oldu. Dar gelirliden sonra orta halli olmak diye bir sınır kalktı. Memur ve emeklinin açlık sınırını zorlayan maaşları, elde avuçta kalmayınca zammı bekleyen toplum kesiminden bahsediyorum.

Psikolog Keith Stanovich 86 yılında eğitim sistemine uyarlamış bu kavramı. Okuma ve yazmayı daha çabuk ve kolay öğrenen çocuklar öğrenmeye daha heveslidir. Okuma ve yazma becerisi ediniminde  sorun yaşayan çocuklar derslerinde isteksizlik yaşar. Akademik olarak dezavantajlı olan öğrenmede güçlükleri olan bireylerin akranları ile kıyaslandığında makasın açılması ile aradaki farkı kapatamaması da bu etki sebebiyledir. Bir bilişsel alandaki problem diğer alanların da ortalamanın altında kalmasına sebep oluyor. Yani örneğin, okuma-yazma becerisinde aksayan yönler kelime dağarcığını dolayısı ile okuduğunu anlama hızını kümülatif olarak etkiler.

Ibuka’nın bu duruma parmak basan "Üç yaş artık çok geç" kitabında çocuğun erken gelişim döneminin öneminden bahsediyor. Yazara göre, çocuklar yaşam becerilerini hayatlarının ilk üç yılında ediniyor. Sonra makas hızla açılıyor.

Lise Geçiş Sınavı(LGS) bugün açıklandı. Yüzdelik puana göre merkezi sistemle nitelikli bir liseye yerleşemeyen ortaokuldaki dar gelirli aile çocuğu, yerel yerleştirme ile bir devlet okulu seçmek zorunda. Zorunda diyorum, açılan yeni sınıflar, kontenjanlar bir yana ve artan sınıf mevcudu, içi dolu gösterilen eğitim programları da bir yana, köklü geçmişi olan devlet liselerinin demirbaş sayılacak eğitimci kadrosu boşaltılıyor. Ekipmanları yenileyecekleri ödenek ayrılmıyor. Sağlık sektöründe olduğu gibi eğitim sektöründe de, öncelikli anlamı nedeniyle dilim sektör demeye varmasa da, ilköğretimi özel okul sistemi içinde okuyan öğrenci, LGS sonucu beklenenin altında geldiğinde özel bir lise garantisi, toplum içinde eğitimde fırsat eşitsizliğini ve dolayısı ile birikmiş üstünlüklerin avantajlarını yaşıyor.
Önleyici ve iyileştirici her türlü yaklaşıma rağmen, avantajların varsa daha avantajlı dezavantajların varsa daha da dezavantajlı hale gelinmesi; İseviliğin kutsal kitabından biri olan Matta’da yazıldığı gibi “çünkü kimde varsa ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak ancak kimde yoksa kendisinde olan da elinden alınacak” insanın mağduriyetine, fazla tüketimle gelen israfa, olanın olmayana verme öğretisine ters bir şey söylemesi gibi ironi.