Canan ile Can'An


Dünyaya gelmek bir kader ise, insan olmak bir seçimdir.
Herkese nasip olmaz elbet bir insana doğmak dünya gözünde.
Daha doğmadan konulan adınla, hangi eve gireceğini bilmeden salınırsın anne karnında bir süre.
Ancak varsa şansın o evde, var olmanın her rengini tadarak yaşadıktan sonra şayet iyiliklerinle kök salabilirsen, ölümsüzlüğünü o vakit koyarsın belki yeryüzüne.
“İnsana doğmak” demiştim ya.
İşte tam olarak ilham kaynağımdır kelimelerimde. 
Evde başlar her hikaye.
Okul, arkadaş, dost, akraba sonra gelir seni harlatmaya. Ama önce canandır var oluşunu şekillendiren ana kara. 
Aydınlandığın ilk anda sana bakan bir çift göze sarılırsın evvela. 
Önce kokusu sarar ciğerlerini sonra kanına karışır boğazından geçen her damlası. Can; olur canan, canan bakar canına uslu uslu. Gün olur canansız olmak cehennem gelir. An gelir canan senin cennetin olur.
O yeteneklerinin pilotu, mutluklarının asistanı, kırgınlıklarının doktoru, kederlerinin süper marketi, can sıkıntılarının oyun parkıdır.
O duygularının rol modeli, davranışlarının aynası, hayallerinin görünmez kahramanıdır. 
Elbette bu tanımlara uyan bir Canan’ın insan olması çok önemlidir. İnsana doğdukça insanı çoğaltabileceğimizi bilmekti gerçeklik. Ve bu eli öpülesi ilk canan annedir. 
Bir de ikinci Canan vardır kollarında güvenle kaldığın, o olduğunda hiç bir zorluğunun olmayacağına inandığın. Sırtı rahat bir sandaliyedeki huzur ile denk, hayatının mimarı, sevgiyle hem cana hem canana kucak açabilen, koca yürekli, birlik olabilen, öğrenen, öğreten, rehber olabilen, can ve cananların olduğu birliğin sorumluluklarına cevap verebilen. Bu canına sokulası ikinci canan ise babadır.
Şimdi sorarım bu güzel satırlardaki cananlara, emekle yıkana yıkana, sorumluluklarına sarıla sarıla, insan olmayı önce kendine sindire sindire yaşayan siz cananlar ile, çocuğu balon misali heveslerle dünyaya geldi diye yaşamak zorunda ve bakım vermek zorunda olma hissi ile, evine heyecansız, kendi nefshani duygularının peşine düşmüş, para ve eğlenceden bağımsız bir eylem ve etkinlik yapmaktan kabz, huzur ve mutluluğu sosyal sevdalarla doldurmaya çalışan cansızlar bir olabilir mi?
Bir olabilir mi hiç her bir saniyesini birlikte yaşama fırsatını kaçırmaktan korkan cananlar ile daha uzun süre okulda kalsa da daha fazla keyfime zaman ayırsam sığlığında kaybolanlar?
Bir olabilir mi hiç evladının ellerini tutmak için elleriyle hayatı kazıyan ile yan gelip yaylananlar? 
Bir olabilir mi hiç; yediğine giydiğine gülümsediğine hüzünlendiğine yani her bir zerresine evladının hayatının tanık olmak için çalışan çabalayanlar?
Bir olabilir mi hiç adının içini hakkıyla dolduran ile dolduramayanlar?
Bir olabilir mi kendine değer katmaktan aciz sahte hayatlarda var olanlar ile gerçeğin ortasından geçip evladına sarılanlar?
Bir olmaz asla!
Bir olamaz...