Eğer başörtülüysen


Teraziye vursanız ağırlığı ancak 100 gr. gelecek bir başörtüsü, bir tüy kadar hafif dursa da omuzlarında, taşıdığı mana itibariyle çok ağırdır ruhunda. Müslüman bir kadın olarak, bu mutluluğu ilan etmelisin tüm dünyaya onurlu duruşunla.

Nasıl ki bayrak bir bez parçası değilse, başörtüsü de 2 m bez parçası değildir. Öylece aklına estiği gibi sallayamazsın omuzlarından aşağıya. Edep ve onurla taşımalısın her zaman başının üstünde. Nispet yoktur dinde, hiçbir yerde hiçbir kimseye. Edep her zaman, her yerde lazım, Müslüman kişiye.

Başörtülüysen, sokakta ağzında sakızla dolaşamaz, kahkahayla gülemezsin. İnsanlarla laubali olamazsın. Kokusu metrelerce öteden duyulan parfümler kullanamazsın. Trafikte kırmızı ışıkta geçemez, insanlara kaba olamaz, arkadaşlarına dahi argo konuşamazsın. En basiti herkes yere çöp atsa da, sen atamazsın.

Başörtülüysen, toplum içinde hatalarını en aza indirmek zorundasın. Çünkü sen büyük bir Misyonun sahibi özelsin bir insansın. Rabbinin ayetlerini nice unutmuşlara hatırlatmalı, bilmeyenlere de vakarlı duruşunla öğretmelisin.

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, ziynet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar… Nur suresi 31.Ayet

Başörtülü bir kadın, Allah’ın kadına özel olarak indirdiği ayetleri başında taşır ve sorumluluğunun bilincindedir. Çünkü Rabbi son Peygamberi vasıtasıyla ona ne yapması gerektiğini bildirmiştir. Onlarda amenna ve saddakna (Gerçek olduğuna inanır ve tasdik ederiz.) demiştir. Büyük bir huzurla.

İnnemâ kâne kavlel mu’minîne izâ duû ilâllâhi ve resûlihî li yahkume beynehum en yekûlû semi’nâ ve ata’nâ ve ulâike humul muflihûn(muflihûne). (Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.) Nûr Suresi ; Sure 24, Ayet 51

Tesettürün ruhunu anlayamamış kızlarımız da yapışmışlar TV ekranlarına, Hayıflanıp durmaktalar sahip olamadıklarına. Gurur duymaları gerekirken, yüzleri kızarıyor uzun eteklerinden, pardösülerinden, geniş kıyafetlerinden. Bitap düşmüşler, her hafta kostüm değiştiremiyorum diye yırtınıp dövünmekten.

Estetik değil cazibeli giyinerek dekolte giyinen kadınlardan daha dikkat çeker hale geliyorlar. Başlarını öyle farklı renklerle, öyle değişik şekillerle ve öyle bir güzellik vererek, örtüyorlar ki, açık olsaydılar belki bu kadar dikkat çekmeyeceklerdi.

Boyunlarını açıkta bırakan, kulaklarındaki küpelerinin bile çok rahat görüldüğü, bone ya da iç başörtüsü kullanmadan, saçlarının ön kısmının göründüğü şal bağlama tarzlarıyla.

Kazırcasına alıp, yay gibi kaldırdıklar kaşları, güya örtünün altında deve hörgücü gibi topladıkları saçları, üzerlerine sımsıkı yapışan, vücutlarının her hattını, hatta iç çamaşırlarını belli eden kıyafetleriyle, Yaradanlarına ve Peygamberlerine isyan ediyorlar.

“Ateşlik iki sınıf insan ki ben onları henüz görmedim. Biri de bir takım kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremeyecekler, kokusu şu kadar! Yürüme mesafesinden alındığı halde bunlar cennetin kokusunu da bulup alamayacaklardır.” (Müslim – sahih bab:libas ve’l- zineh hadis nr.3971)

Kimin nasıl örtündüğü elbette kendisini ilgilendirir ama bu görüntüler İslam'daki 'örtünme' tanımından oldukça uzak. TESETTÜR ile ise hiçbir alakası yok. Onun içinde bu konuda bir Müslüman olarak konuşmak ve yazmak da, bizim hakkımız. Ve bu konuda daha çok konuşup yazacağız.

Örtünme başka baş bağlama başka şeydir. Hele ki tesettür çok farklıdır ve hepsinden daha şümullüdür. Ayrı ayrı değerlendirilmelidir (umran han)