Canım İzmir, egenin incisi aşık olduğum şehir; İzmir...
Sonunda ola ola kimliksiz mega köy İzmir oldun. Seleflerinden İzmir'i büyük köy olarak alan dürüst Aziz başkan, çalışkan ekibiyle çok büyük çabalar ve mücadeleler vererek büyük köyü mega köye çevirdi. Ve bunun ödülünüde defalarca muhtar seçilerek elde etti. Hiç mi hiç zorlanmadı, yorulmadı. Seçimleri kazanırken gayette rahattı. Şöyle biraz zorlanacağı, kazanmaktan zevk alacağı bir rakip bile bulamadı. Şimdi diyeceksiniz ki, efsane Bakan Binali Yıldırım vardı. Yarısı doğru zevk aldı ama zorlanmadı.
Nasıl bundan on beş yıl önce yurt dışında Türkiyeliyim (TÜRKÜM) derken çekiniyorsak (daha başka şeylerde hissediyorduk ya) şimdide İzmirliyim derken bunda daha beter çekiniyoruz (aynı başka şeyleri daha acı hissediyoruz). Yanlış anlamayın yurt dışında değil hemen şurada, Denizli de Afyon da ya da çok uzaklarda kayseri de Malatya da, hatta Manisa da, Eskişehir de ama asla yurt dışında değil. Onlara İzmir dediğimizde en insaflısı Çeşme'nin mi Kuşadası'nın mı oralarda bir yerde bir semt değilmiydi diyorlar. Avrupa yakasında mı Asya yakasında mı tam hatırlayamadım diyenler bile var.
Türkiye'de İzmirli olduğumuzu söylediğimizde, insanların ilk tepkisi "yazııık" oluyor. Sonrada bir iç çekip gerçekten mi diyor. Ve (eğer bizi seviyorsa kalbimizi kırmamak için) en son yüzünüze acımsı bir ifadeyle bakıp "neyse ee nerde kalmıştık" deyip konuyu değiştiriyor. Eğer ki düşmüşseniz kuyruk acılı birine, burada yazarsak gider bizim köşe. Zor sabredersiniz dinleyeceklerinize. Daha önceleri İzmir'e gıptayla kıskanarak bakanlar, şimdiyse hüzünlü bir acımayla bakıyorlar.
Yukarıda yazdıklarımı hak vererek okuyan (bir kısım) Ak Parti İzmir yöneticileri ne yapıyorlar. Hiç, koca bir Hiç diyemeyeceğim. Haklarını yerim. Ama bazen diyorum ki, hatta çoğu zaman keşke hiç olmasalardı, hiçbir şey yapmasalardı. Belki, bir ihtimal İzmir'i ve İzmirliyi kazanırlardı.
Ak Partililer diyecek ki, CHP'nin çıkarları her zaman İzmir'in çıkarlarından önce geldi, İzmir hep kayıp etti. Doğru söze ne denir diyelim ve ekleyelim. Ama hep CHP'li bir başkan, İzmir'i yönetti, Ak partinin adayları da seyir etti, Bir dolu laf etti. Allem etti, güllem etti, Kayıp etmenin suçunu birilerine yıkıverdi. Ne de olsa sırada vardı milletvekilliği. Kayıp edeni ödüllendirmekti Ak Parti'nin İzmir'deki yöntemi. Bunun içinde bir kısım AK Parti yöneticileri seçim değil seçimler kaybetti. Hep ama hep kaybetti. Hep ama hep ödüllendirildi.
Kendisini tüm dünyada ve Türkiye'de vatandaşa çok iyi anlatan hükümet ve Ak Parti, ne hikmetse (hikmeti belli gerçi) kendisini ve projelerini İzmir halkına anlatamıyor, İzmirliye ulaşamıyor. Doğrular ve yapılanlar halka ulaşamıyor. Ulaştırılamıyor her nedense. Hep bir şeyler ya da birileri engel oluyor. Ama bu failler bulunamıyor. Suçlular belli, herkes biliyor ama bulunamıyor. Bırakın söylemeyi ima eden bile yanıyor. Yani bu yazıyla yandığımızın resmidir. Olsun biz bu dava için yansak da gönlümüz gül gülistan olur.
İzmir mi ak partiyi anlamıyor, yoksa Ak Parti mi İzmir ve İzmirliyi? Bunları araştıran, raporlayan, üzerinde kafa yoran kadrolar var mı İzmir de? Yok. Peki kafa yorması gerekenler neyle meşgul? Bir bilen var mı?
İzmir'i yönetmeye talip olduğunu iddia eden Ak Partili (Bir kısım) yerel yöneticiler yaptığı icraatlarla İzmirliye bu iddiasında gayri ciddi olduğunu hissettiriyor.
Ak parti İzmir i yönetenlere (bir kısmına) bakıyorsun ve diyorsun ki, ya bunlar İzmirli değil ya da İzmir de yaşadıklarının farkında değiller.
İzmir deki bu anlayışı kökten yıkıp İzmir siyasetini yeniden inşa etmek lazım. Çünkü yeni gelen taze filizler zehirlenmemeli. Bazıları koca bir kazan sütteki zehir gibiler. Her bulundukları ortamı kısa sürede kendilerine benzetiyorlar. Hem CHP hem Ak Partide ki bu azınlık anlayışlı KLİK ler, İzmir'in ve İzmirlinin selamet için İzmir'den bir an önce temizlenmeliler.