Reklam

Meslek Fabrikası tahsisinde 'zimmet' tartışması

İzmir Büyükşehir Belediyesi Kasım ayı Olağan Meclis Toplantısı 7. Bileşimine, şu anda Meslek Fabrikası olarak kullanılan binanın Adıgüzel Eğitim, Kültür, Araştırma, Yardımlaşma ve Sağlık Vakfı’na tahsisini öngören gündem maddesine ilişkin yapılan tartışmalar damgasını vurdu. Konuya ilişkin muhalefet tarafından “zimmet” çıkacağı argümanı sunulurken Millet İttifakı ortağı İYİ Parti de önergeye ‘ret’ oyu kullandı.

Meslek Fabrikası tahsisinde 'zimmet' tartışması

İzmir Büyükşehir Belediyesi Kasım ayı Olağan Meclis Toplantısı 7. Bileşimine, şu anda Meslek Fabrikası olarak kullanılan binanın Adıgüzel Eğitim, Kültür, Araştırma, Yardımlaşma ve Sağlık Vakfı’na tahsisini öngören gündem maddesine ilişkin yapılan tartışmalar damgasını vurdu. Konuya ilişkin muhalefet tarafından “zimmet” çıkacağı argümanı sunulurken Millet İttifakı ortağı İYİ Parti de önergeye ‘ret’ oyu kullandı.

Meslek Fabrikası tahsisinde 'zimmet' tartışması
25 Kasım 2021 - 18:42

İzmir Büyükşehir Belediyesi Kasım ayı Olağan Meclis Toplantısı 7. Bileşimine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Adıgüzel Eğitim, Kültür, Araştırma, Yardımlaşma ve Sağlık Vakfı arasında imzalanmasını ve şu anda Meslek Fabrikası olarak kullanılan tarihi binanın vakfa tahsisini öngören gündem maddesine ilişkin yapılan tartışmalar damgasını vurdu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Ekim ayı meclisinde gündeme gelen ve görüşülmek üzere komisyonlara gönderilen önerge, Cumhur İttifakı tarafından sert bir dille eleştirilmişti. Bugün gerçekleştirilen oturumda da gündeme gelen önerge mecliste tansiyonu yükseltti.

“ÖĞRENCİ BULAMADIĞINDA DA SIKINTI YAŞAYACAĞIZ”

Önergeye ilişkin söz alan AK Partili Meclis Üyesi ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Fikret Mısırlı, önergeye ilişkin hala çekinceleri olduğunu ifade etti ve “Bu konu 3-4 hafta önce de meclis gündemine gelmişti. 7. Maddensin 1. Fırkasında belediye çalışanlarının eşleri ve çocuklarının Adıgüzel Vakfının yapacağı üniversite herhangi bir faaliyette yüzde 50'lik indirim uygulanacağı yer almıştı. Bu madde şimdi kalkmış. Bunun doğru bir uygulama olmadığı yönünde bir çekincelerimiz vardı. Çünkü bu İzmir halkına karşı ‘çalışanlarımızı kayırıyormuşuz’ algısı yarattı. Bildiğim kadarıyla İYİ Parti Grup Başkanvekilimizin de içine sinmiyordu. Bizim içimize sinmeyen belediye personellerine yüzde 50 indirim yapılması konusu muydu? Bizim belediyemizin asıl görevleri içinde yada bu üniversitenin burada açılması ile ilgili miydi. Biz buraya yatırımcının gelmesi konusunda bir çekince koyacak durumda değiliz. Buraya bir yatırımcı geliyorsa biz belediyenin bu kadar kıymetli bir yerini bir yatırımcıya veriyorsak ve yarın öbür gün bizim planladığımız bölümleri açmazsa o zaman biz böyle bir özel üniversiteye para kazanması için vermiş oluyoruz, eğitim için olmuyor. Bence buraya özel okul statüsünü tercih edecek öğrenci bulamadığında da sıkıntı yaşayacağız” dedi.

“TAHSİSİ DEĞİL KULLANIM”

Konuya ilişkin söz alan CHP’li meclis üyesi ve Hukuk Komisyonu Başkanı Ufuk Yörük, ise şunları söyledi; “Bizim kurmak istediğimiz üniversitenin adı İzmir Tarım ve Teknoloji üniversitesi. Bir ziraat fakültesi değil. Şu an mecliste görüşülen bir ön protokol. Bunun amacı da bir iradeyle yola çıkmak. Bu da İstanbul’daki bir vakfın yüksek okul ile İzmir'e gelmesi ve YÖK'ün kabul edeceği tutar üzerinden üniversite kurması. Bu tutar, 100 milyon. Bu miktarlı bir parayla İzmir’e gelmesi ve İzmir’de üniversite kurması. Bunu yapmak için bizden bir yer istiyor. Bizim yaptığımız bir tahsisi değil kullanım. Arsayı devretmek gibi bir şey söz konusu değil. Üniversiteyi kurmazlarsa zaten buraya adım atmaları mümkün olmayacak. Buradan protokolde yer alan şekli, birlikte kullanım şeklidir. Bir üniversitenin kurulması için şartlardan biri de bakalar kurlu tarafından kabuldür Zaten YÖK izin vermezde bu protokol geçeriz sayılacak. YÖK, kurulmasına izin verirse de konu karşılıklı görüşmeler kısmına geçecek. Alt detaylar konuşulacak. Özetle biz burada bir yola çıkıyoruz. İzmir’in ve İBB’nin tarıma bakışıcısını birebir karşılayan bir üniversitenin kurulmasıyla İzmir’in kazanç elde edeceğini düşünüyoruz. Yapılan eleştiriler ve çekinceler doğrultusunda protokolde bazı değişiklikler yapıldı zaten. Bir üniversitenin kurulması, kurulacak üniversiteye bir yerin tahsis edilmesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’n onayına tabidir. Eğer bakanlık onaylamazsa zaten olmaz.

“VAKFIN MÜRACAATININ ÖN KOŞULUNU YERİNE GETİRİYORSUNUZ”

Yörük’ün ardından söz alan AK Partili Meclis üyesi Erhan Çalışkan ise, önergede hala eksik noktaların olduğuna dikkat çekti ve “1.si geçmiş şekliyle gelen önergede bir üniversitenin mütevelli heyetinde olacağımız ve önergede yazılanların çoğu bize söylenmemişti. Bunların çoğunu biz mecliste öğrendik. Eğer ki siz kapı arkasında böyle bir şeye niyet ediyorsunuz maç nümüze getirdiğiniz şey, üniversiteye ön tahsis gibi. 2.’si… Protokol o kadar acemice ve çalakalem hazırlanmıştı ki bir hukukçu elinden çıkmış gibi değildi. Birinci itirazımız buydu. İkinci itirazımız… Evet bu bir ön protokoldür ve aynı manada bir ön şarttır. Bir üniversiteye müracaat ettiğinizde üniversiteyi taşımayacağınız yer belli değilse müracaat yapamazsınız. Siz şu an da bu vakfın müracaatının ön koşulunu yerine getiriyorsunuz. Biz neden bu vakıf diye sordukça araştırdığımızda aynı vakfın Silivri’de de bir yer aldığı ama hiçbir şey inşa etmediği, sadece yüksekokul olduğu ve bize sunulduğu gibi uzmanlardan oluşmadığı ifade edildi. Üçüncü noktaya gelirsek… Neden İzmir’in bir üniversitesine fuar alanında yaptığımız tahsisi iptal ettik, bizim İzmir’in üniversiteleriyle bir problemimiz mi var diye sormuştuk. En sonda da Kemal Sevinç Bey daha önce bizim bir üniversitemize belediye tarafından yapılan tahsisi ve ardından çıkan hukuksal sorunları dile getirmişti. Evet protokolün içeriği bir hukukçunun gördüğü ve bizim çekincelerimizin düzeltildiği bir hale getirmiş. Ama hala eksik” diye konuştu.

ÖZGÜR HIZAL’DAN ZİMMET ÇIKIŞI

AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal ise tahsisin yapılması durumunda belediyeye zimmet çıkması riski olduğunu söyledi ve “Bunun çok özle ve önemli bir önerge olduğunu düşünüyorum. İBB bir üniversite kurmak istiyor, bir tarım vizyonu var kendilerince. Biz de sadece sözde kalan bir vizyon olduğunu söylüyoruz. Bu vizyona uygun bir üniversite kurmak istiyorsunuz. Burada bir sorun yok. Şurada bir sorun var. Vakfın adı Adıgüzel Vakfı. Yani bir aile vakfı. Bu vakfın tüm mütevelli heyeti aile mensuplarından oluşuyor. Sonrasında bu vakıf biz bir eğitim faaliyeti yürütelim. Gitmiş İstanbul’da bir yüksekokul kumuş, üniversite kuramamış. Bir vakıf yüksekokul ya da üniversite kurarken bilime ve eğitme hizmet etmektir. Bir diğer amacı da ticarettir. Kar etmesi gerekir aksi takdirde Aksi takdirde kurduğu eğitim kurumunun ayakta kalması mümkün değildir. İstanbul'da kurduğu yüksek okul ticari ve akademik anlamda İstanbul'da son sıralarda yer alan bir eğitim kuruluşu haline gelmiş. Öğrenciler tarafından tercih edilmeyen bir okul akademik camiada da tercih edilmiyor. Yani ticari anlamda sıkıntılar yaşıyor. Öğrenciler tarafından tercih edilmeyen bir yüksek okul. Bir başarısı yok .Sonra bu vakfın ileri gelenleri oturup biz batıyoruz bir sıkıntı var ve bunu çözmememiz lazım. İstanbul’da biz bu işi beceremeyeceğiz, İzmir’e gidelim demişler. Ve İBB’yi bulmuşlar. Sizlere de bizim 100 milyon paramız var, biz bunu İzmir’e getiriyoruz ve bir üniversite kuracağız demişler. Öncelikle ortada bir 100 milyon yok. Sadece lisans dediğimiz bir şey var ve onun da bir değeri var. O da 100 milyon değildir. Sizler de İstanbul’da finansal açıdan ciddi sorunlar yaşayan bir kurumu, adeta kuyunun içinden çekip almaya çalışıyorsunuz .Bunu da İBB’nin en değerli binasını tahsis ederek yapıyorsunuz. Ön protokolle falan değil. O zaman gelsin kuruluş işlemlerini halletsin, sonra sizin kapınızı çalsın ve sonra bizden lojistik destek istesin. Öyle bir şey yok. Kurulmanın ön şartı yer. Biz de Meslek Fabrikası’nı veriyoruz. Maddi bedeli hiçbirimizce ölçülemeyecek bir binayı tahsis etmeyi taahhüt ediyoruz. O binanın hikayesini bilen var mı? Ben söyleyeyim. İzmir’deki ilk şehidimiz Hasan Tahsin ve İzmir’in kurtuluşunda ilk asker şehidimizi verdiğimiz yerdir. O binadan ateş edil iştir. O binanın ve çevresini tarihsel özelliği vardır. Ben biliyorum ki biçok arkadaşımızın vicdanı rahat değil. Benim vicdanım rahat çünkü itiraz ediyorum. Vakfın finansla yapısını açıkladım. Vakfın amacını da açıkladım. Siz, bu vakfın bu yüksek okulu kurtarmak için çaba gösteriyorsunuz” dedi.

“BU İNAT NEDİR?”

Hızal, sözlerini şu şekilde sürdürüldü; “İşin başka bir boyutu da var. O da şu: İBB, meclis toplantılarını bir kültür merkezinde yapıyor. İyi ki yapılmış. Çünkü 30 Ekim’den sonra meclis toplantısı yapacak alanımız yok. Belediye nerede hizmet veriyor? O da fuar içerisindeki çatısı akan hollerde hizmet veriyor. 100 küsur yıllık İBB’den bahsediyoruz. Başkanlık makamı nerede? Başka bir tarihi binada. Orayı belediye binası olarak kullanım. Başkanlık makamı orası olsun. Başka bir soru daha sorayım. Az önce Erhan Bey de söyledi. Sizden önceki belediye Başkanı sayın Kocaoğlu İzmir’de kurulmuş bir üniversite için fuar içerisinde bir yerin 3 yıllık tahsisini yaptıktan sonra adaylık döneminde ‘Vicdanen rahatsızım’ ifadelerini nereye koyuyorsunuz? İlk meclis toplantımızda da bu tahsisi kaldırdık. Eğer o yanlışsa bunun neresi doğru? Ortaklık kuracağız diyorsunuz ama ortada ortaklık falan yok. Kısacası kamuya ait bir alan İBB tarafından bir aile vakfına tahsisi ediliyor. Ne ile? İhale yok! Neye göre, kime, neyin karşılığında veriyorsunuz? Bu İBB’nin bütün geleneklerine ve teamüllerine aykırı. Bunun sonunda zimmet çıkacak, yargıdan dönecek. Bu da işin hukuki boyutu. Bu inat nedir? İnanılır gibi değil. Bunu ilk oyladığımızda meclis üyesi arkadaşlarımız el kaldırmamak için oturuma gelmediler. Çünkü ortada bir rahatsızlık var. Hani ortak akıl, hani demokrasi? 4 Ekim’de İZTO İBB’ye yazı göndererek o alanın kendilerine tahsisi edilmesini istemişler. Ve siz reddettiniz. Oturun İzmir’deki odalarla, İzmir camiasıyla böyle bir çalışma yapmak istiyoruz deyin biz de sonuna kadar arkanızda olalım. Eğer derseniz ki biz İzmir tarımına katkıda bulunmak istiyoruz. Bunun için Alsancak’ın ortasından değil Ödemiş’ten Bakırçay Havzası’ndan tahsisi yapalım. Öğrencilerimiz tarımı tarımın göbeğinde okusunlar. O zaman ben bunu talimatı nereden geldi diye sormak istiyorum. Bunun talimatı, İstanbul’da bilmediğimiz, batmış, akademik camiada bir yere gelememiş bir aile vakfını kurtarmaktan başka bir şey değil. Bugün burada olumlu yönde oy kullanan her arkadaşımızın İzmirlilere yarın helallik borcu olacak. Bu noktada meclis üyesi arkadaşlarımızın vicdanlarımızın sesini dinleyerek karar vereceklerini düşünüyorum.”

“BUNU NEDEN CHP’Lİ MECLİS ÜYELERİNİN ÜZERİNE YIKIYORSUNUZ?”

AK Parti Grup Sözcüsü Hakan Yıldız ise Başkan Soyer’e tahsise ilişkin bazı sorular yöneltti ve “Bu konuda 4 sorum olacak. Bu konu gündeme ilk geldiğinde İYİ Parti’nin de çekincesiyle komisyonlara gönderilmişti. Ama bugün yine gündeme gelince umudumuz boşa çıktı. Şunu sormak istiyorum. Bu vakıf neden Silivri’de aldığı yere 10 yılda bir çivi bile çakmamış? Biz üniversiteye karşı değiliz. Biz İzmir’den olsun istiyoruz. Biz İzmir vizyon ortaklığı kuracağız. Bunu da İzmir’in meslek odalarıyla, STK’larıyla ve dernekleriyle kuracağız. Ne oldu? Bu vizyonu terk mi ettik? Bir diğer soru… Bu arkadaşlar neden 10 yılda aldıkları yeri yapamayıp İzmir’e gelmişler. Bunların yanında zimmet çıkacağını söyledik zaten. Burası belediye hizmet alanı olan bir yer. Bu alanlarında üniversite kurulamaz. Biz burada bir tadilat mı yapacağız? Burada bir zimmet çıkacak. Bunu neden CHP’li meclis üyelerinin üzerine yıkıyorsunuz? Bunların yanında Halkapınar’da İBB’nin sürekli belediyenin sürekli dava açtığı ve istediği bir yer var. Biz burayı alıp bu üniversiteye mi veriyoruz? Biz bu ilkeyi terk mi ediyoruz? Biz burayı İstanbul’dan getirdiğimiz bir vakfa veriyoruz. Biz bu vakıf nereden çıktı diye baktık. İBB’nin citta slow misyonu var. Bu vakfın müdürünün bu konuyla bir ilgisi var mıdır? Bir kez daha söyleyelim. Başkanım siz Aşka İzmir diyorsunuz. Ama İstanbul’dan vakfı getiriyorsunuz üniversitemiz için. İzmir’den aramıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

“ZİMMET ÇEKİNCEMİZ YOK”

CHP Grup Sözcüsü Nilay Kökkılınç ise protokole ilişkin bilgi verdi ve “İBB’nin burada esas alığı kanun 5393 sayılı kanun. Burada belediyenin eğitim kurumlarına yer tahsisi edebileceği belirtiliyor. Bu konuda İBB’nin açık bir yetkisi var. Bununla birlikte biz bir tahsisi yapmıyoruz, sadece bir ön protokol ama eğer tahsisi olsa da bunun da yolu açıktı. Biz bir iş birliği yapıyoruz vakıfla. Bu da bir tarım okulunun kurulmasında. Biz bir tarım misyonu yüklendik. Bunun için de tarımda eğitim şart. Bizim İzmir’de tarım zaten önceliğimiz her işin başında da eğitim geliyor. Belediye Kanununda STK ve derneklerle işbirliği ve protokoller yapılabileceği söyleniyor. Bizim de burada yaptığımız şey bir vakıfla İzmir’e üniversite kazandırılması için bir iş birliğidir. Arkadaşlar zimmet çıkar diye adet dinmişler. İBB hiçbir şekilde bu konuda çekincesi olan bir belediye değildir. Geçtiğimiz mecliste önergeye ilişkin tereddütler giderildi. Biz vakfa, bir yeri ortak kullanıma açıyoruz. Bunun için de şart getiriyoruz. YÖK’ten ya da resmi makamlardan izin alamaz ise zaten gayrimenkulde kullanım hakkı olmayacak. Ayrıca biz yaptığımız protokol, ücretsiz danışmanlık talep ediyoruz. Bizim belediye kanununa göre meslek edindirme gibi bir görevimiz var. Burada yine meslek edindirme kurslarımıza ücretsiz devam edeceğiz. En önemlisi de milyonlarca liraya mal olan danışmanlık hizmetini üniversite hocalarından ücretsiz alacayız. Arkadaşlarımız kabul oyu kullanacakları kente ihanet etmekle suçladı. Ben bunu çok ağır buluyorum ve kendisine iade ediyorum. İzmir bir üniversite kazansın, daha çok üniversite kazansın” dedi.

BAŞKAN SOYER’DEN KALEM KALEM YANIT

Son olarak tüm iddialara yanıt veren Başkan Soyer, tahsis değil ortak kullanım olduğunu ve İzmir’in dünyadaki tarım tenderini yakalaması gerektiğini belirtti ve şunları söyledi; “Özgür bey talimat enemeden geldi dedi. Biz kiminle karıştırtıyor bilmiyorum ama biz talimatla iş yapmayız. Biz vicdanımızın ve aklımızın sesini dinleti. Biz tarım ve teknoloji üniversite kurulsun istiyoruz. Tarımda dünya başka bir yerde. Tarım başak bir yol almaya başladı. Bizim tarım fakültelerimizdeki müfredat tarımdaki bu muazzam değişimi yakalayamamış. Dünyanın birçok yerinde bambaşka bir tarım teknolojisi geliştiriliyor. Biz tarımda dünyanın gittiği yolda Türkiye’nin o treni yakalaması lazım. Bu bir vizyon ve bakış açısı meselesi. Biz İzmir’de bunun eksikliğini hissediyoruz Çıkış noktamız bu, talimat falan değil. Bunu canı gönülden istiyoruz. Nasıl ki tarım lisesini istedik ayı nedenlerle tarım üniversitesini de istiyoruz. Bu yüksekokul bir yer tahsisi talebiyle geldi bize. Biz de konuştuktan sonra yer tahsisi yapmak istemiyoruz, bizim İzmir’le ilgili talebimiz bu. Biz birlikte bir üniversite kurmak istiyoruz. 1 yıla yakın bunu müzakere ettik. Bu konuda ortak bir kanaat oluştu. Birincisi, Özgür Bey’in söyledikleri… Batmış bir üniversite, üniversite bile kuramamış bir yüksekokul. Öncelikle bu itibar kırıcı sözlerini temellendirmesini isterim. Kimsenin itibarımı bu kadar ayaklar altına alacak bir söylem belgelere dayandırılmıştır herhâlde. Bunları görmek isteriz. Bu kurum YÖk’e tabi olacak. YÖK zaten böyle batmış bir kurumun üniversitesine izin vermez herhalde. Bu mekanın tarihsel özelliği… Biz orayı senelerdir meslek fabrikası olarak kullanıyorduk. O zaman Hasan Tahsin’in mezarı orada değil miydi? Yine eğitim için kullanacağız. İzmir’deki vakıfların hiçbirine kapımız kapalı değil. İzmir’deki vakıf üniversitelerinin hepsiyle istedikleri zaman birlikte üniversite kurmaya hazırız. Gelsinler her biriyle üniversite kurmak için elimizden ne geliyorsa yapalım. İzmir’in buna ihtiyacı var. İZTO dediniz. Onlar üniversite kurmak istemedi, birlikte şirket kurduk. Biz İzmir’in tüm paydaşlarıyla ortaklığa hazırız. Burada bir teamülden bahsedildi. Öyle bir teamül yok dendi. Kültürpark’taki alanı üniversiteye tahsisi eden de yine bu meclis. Zimmet çıktı mı? Çıkmadı. Biz bu tahsisi iptal ettik, evet. Neden ettik? Herhangi bir vakıfla üniversite kurmak başka bir şey, bir gayrimenkulü üniversiteye tahsisi etmek ayrı bir şey. Bizim çok gayrimenkulümüz yok. Kültürpark’ta hiç yok. Biz vakıfla ortak bir üniversite kurmaktan bahsediyoruz. Zimmet çıkmasıyla ilgili şeyler söylendi, yargıdan dönecek dendi. Biz bunu kurmak istiyoruz çünkü İzmir’in buna ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. İzmir ve Türkiye tarımının yeni vizyonlara ihtiyacı var. Bu üniversite ayrıca yüksek lisans ve lisans sonrası eğitimin de ağırlıklı olacağı bir eğitim kurumu olacak. Ayrıca bu yapılan bir ön protokol. Bu da, YÖK’ün kabul edeceği şartlara bir protokol demek. Sonrasında oturup yeniden konuşacağız. İBB, bu üniversite ne kadar söz sahibi olsun diye konuşacağız. Bunlar sonraki iş. Bizim şu an ihtiyacımız olan şey YÖK’ün böyle bir üniversite kurulmasına izin vermesi. Bu protokolün bizim için başka bir anlamı yok. Bizim bu protokolü fesih ya da bambaşka bir noktaya taşıma hakkımız var. Buradaki nokta şu: Siz İzmir’e bir tarım üniversitesi kurulmasını istiyor musunuz? Kimse merak etmesin herkesin vicdanı rahat. Sizin de vicdanınızı rahatlatacak bir şey söyleyeyim.

Yapılan tüm konuşmaların ardından oylamaya geçişmesiyle birlikte oylamanın isim isim yapılmaması konusu tartışma yarattı. AK Partili meclis üyesi Hüsnü Boztepe, önergenin isim isim oylanması ve kimlerin ‘Ret’ oyu kullandığının görülmesi gerektiğini söyledi. Başkan Soyer’in ise komisyon raporu üzerinden oylama yapmasıyla mecliste tansiyon bir kez daha yükseldi.

Tartışmaların ardından Başkan Soyer, grup başkanvekillerine gruplarının kullandığı oyları sordu. İYİ Parti Grup Başkanvekili Kemal Sevinç ise önergeye ‘Ret’ oyu verdiklerini söyledi.

Önerge; AK Parti, İYİ Parti ve MHP’nin ‘ret’ oylarına karşılık CHP’nin kabul oylarıyla birlikte oy çokluğuyla kabul edildi

kaynak egepostasi

YORUMLAR

  • 0 Yorum