Elimi vicdanıma koyarak bu yazıyı kaleme alıyorum…
İstanbul seçimlerinde Millet İttifakı adayı olarak yarışan Ekrem İmamoğlu’nu şahsen tanımam, seçim çalışmalarını yazılı ve görsel medyadan takip ettim, sakin, saygılı, sevecen, halka temas etmesini bilen bir şahsiyet olduğunu gözlemledim, iyi niyetli olduğu kanısına vardım.
Lakin Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım’ı yakından tanırım, evime misafir olmuş, bir lokma ekmeğimi, suyumu kendisiyle bölüşmüşümdür. Esprili, sevecen, saygın, mütevazı, çalışkan, proje mimarı bir insandır; yıllarca Ulaştırma Bakanlığı görevini yürütmüş, Türkiye’de büyük projelerin altına imzasını atmış ve daha sonra Başbakanlık, Meclis Başkanlığı görevine kadar yükselmiştir.
Her iki aday da İstanbul seçimleri sürecinde saygın bir şekilde kampanyalarını yürütmüş, birbirlerine diğer siyasiler gibi ağza alınmayacak sözler sarf etmemiştir.
Lakin ne olduysa siyasi parti liderleri ülke genelinde kutuplaşmaya giden sözler sarf ederek doğu ve güneydoğulu seçmeni küstürmüştür. Bu anlamda da Binali Yıldırım İstanbul seçimlerini Kürt vatandaşların oylarını alamadığı için kaybetmiştir.
Şimdi seçimin yenileme kararı alınan İstanbul şehrinde şaibeler oldu mu diye soracaksanız bence az veya çok şaibe vardı; lakin bu şaibeyi ne Sayın Yıldırım ne de Sayın İmamoğlu yapmadı, MİT bunun kim veya kimler tarafından yapıldığını biliyordur, keşke böyle olumsuzluklar yaşanmasaydı, ülke olarak İstanbul’a kitlenmeseydik, seçimi kazanan aday da şehrine en güzel şekilde hizmet etmeye başlasaydı.
Lakin bunu beceremedik. Bana soracak olursanız şaibenin ortadan kaldırılması adına tüm yurtta seçimin yenilenmesi gerekir; ancak siyasi parti liderleri bunu göze alamazlar.
Ama bu duruma son vermemiz gerekiyor.
Yurdumun bunca sorunu varken, dolar yine alıp başını gitmişken biz 31 Mart gününden beri yatıyoruz, kalkıyoruz İstanbul’u konuşuyoruz.
Peki, şimdi ne olacak? Siyasiler İstanbul’a kamp kuracak, 23 Haziran’a kadar tüm sorunlar kulak ardı edilecek sonra meclis tatil yapacak, vatandaşın, esnafın sorunları askıda kalacak.
Neyse artık, yapacak bir şey yok, karar verildi, yaşayıp göreceğiz neler olacağını…
Ancak bu yeni seçim sürecinde siyasi parti liderlerinden Kürt seçmene saygı dışı konuşma yapmamasını, her Kürdü PKK ile ilişkilendirilmemesini rica ediyorum. İstanbul’da şahsımın 1500’ün üzerinde dostum, hatırı sayılan tanıdıkları var. Hepimiz adına söylüyorum, bizler Kürt olabiliriz, bununla onur da duyarız ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kendi devletimiz, bayrağını kendi bayrağımız belledik.
Şahsım Salih Erkek olarak Türkiye’nin en büyük 2’nci sivil Türk bayrağının Kadifekale surlarına dikilmesine öncülük etmiş biriyim. Yüzyıllardır bu topraklarda kardeşçe yaşadık, Türk – Kürt – Laz – Çerkez – Göçmen – Arnavut – Roman demedik, kız alıp kız verdik, amca, dayı, kuzen olduk.
Birbirimizi ötekileştirirsek kaybederiz, seçimler, makam ve mevkiler gelip geçicidir, önemli olan bir olmamızdır. 31 Mart seçiminin kaderini Kürt seçmenler belirleyecek diye defalarca yazdım, TV programlarımda dile getirdim. Ve şimdi tekrar söylüyorum, 23 Haziran tarihinde yapılacak İstanbul seçiminin kaderini yine Kürt seçmen belirleyecek. Bu anlamda tüm siyasi parti liderlerinin ve temsilcilerinin kader kıymet bilmesini rica ediyorum. Aksi olursa zaten başarıya ulaşamazsınız…
Şimdi gelelim yazımın başlığına…
Sayın İmamoğlu’nun Türkiye siyasetinde önü açık; yenilecek seçimden başarıyla çıkarsa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin öncülüğünde kurulacak koalisyonda Cumhurbaşkanı adayı gösterilecektir. Seçilmemesi halinde ise yakın zaman içerisinde kendisini CHP’nin genel başkanlığı koltuğu bekliyor. Bunun en net örneği Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden sonra kurduğu AK Parti ile ilk seçimde (siyasi yasağı bittikten sonra) Başbakanlık görevine geldi ve o günden beri ülkeyi yönetiyor. Sayın İmamoğlu’da bu duruşunu bozmaz, saygısını, sevgisini, sevecenliğini kaybetmez, yüreğinden geldiği gibi devam eder ise gelecekte güzel yerlere gelecektir.
Bu anlamda niyetleri iyi olanların yollarının açık olmasını diliyorum…

Her şey yurdum ve yurdumun insanları için

NOT: Bir uyarı da yurdumun insanlarına yapmak istiyorum. Herkes işini gücünü bırakmış İstanbul seçimlerine kitlenmiş durumda. Bakın dostlarım, siyasiler, bakanlar, vekiller, kurmaylar her ay 30 bin TL’ye yakın maaşlarıyla rahat hayat yaşıyorlar. İşin aslına bakarsanız İstanbul’u kazansalar da kaybetseler de umurlarında değil. Size tavsiyem işinize bakın, sonuçta olan bizim gibilere oluyor, işinize, gücünüze bakın, bana inanın düşenin dostu olmuyor. Benden söylemesi…