Barış ve kardeşlik için
Reklam
Ahmet Özsoy

Ahmet Özsoy

Barış ve kardeşlik için

15 Ekim 2014 - 19:59

Gerçeklerle yüzleşmek ancak önyargılardan kurtulmakla mümkün oluyor.

Ülkemizde uzun zamandır süre gelen barış ortamı; ‘Barış sürecinde’ gerekli adımların zamanında atılamaması, gecikmeler, yalan haberler, toplumda oluşan çeşitli ön yargılar nedeniyle üstelik güney ve doğu illerimizde yaşayan binlerce ailenin Suriye ve Irak’taki IŞİD katliamları nedeniyle ocaklarına ateş düşmesiyle birdenbire sarsılmaya başladı.

HDP’nin çağrısıyla sokaklara dökülen binlerce Kürt kökenli vatandaşımız acılarını haykırırken ne yazık ki kötü niyetli veya provokatörler vatandaşların demokratik haklarını kötü amaçlarına alet ederek toplumun değerlerini ayaklar altına alan eylemlere giriştiler.

Sonuçlar hepimizin malumu.

HDP’nin demokratik bir girişim olarak nitelediği bu çağrı, yıkıcı sonuçlara ulaşınca, Öcalan’ın mesajı ile sonlandırıldı.

Şunu peşinen söylemek isterim ki sokak çağrılarının siyasetle, demokrasi ile ilişkisi yoktur.

Çünkü demokratik bir toplumda vatandaşlar sokaklara değil meydanlara çağırılır.

Çünkü sokaklar kontrol edilemez.

Her zaman provokasyona açıktır.

Dolayısıyla bu tür bir eylem için karar alan grup veya kuruluşlar, kontrol edemeyecekleri eylemlerin de önünü açtıklarını düşünmek zorundadırlar.

Siyasi partiler, STK’lar eylem çağrılarının sorumluluklarını da almak gibi yükümlülükleri vardır.

Meydanlardaki halk kontrollüdür, belirli amaçlarla toplanmıştır.

Kitlelerin istemleri meydanlardan en doğru şekilde halka aktarılır.

Ama sokaklardaki eylemler genellikle amaçlarından çok öteye giderek, demokratik bir hakkın kullanılması amacından saparak terörist veya kötü amaçlı kişilerin insafına kalır.

Sayın Demirtaş: ‘O çağrımızın arkasındayız’ derken her türlü yıkımın gayrı meşru hareketlerinde sorumluluğunu almak zorundadır.

Bu eylemler Kürt hareketi içerisinde Öcalan’ı dışlayarak bir darbe tertibini mi amaçlıyor bilemiyorum ama bu tür eylemler haklı istemlerin dahi önünü keser.

Dolayısıyla ‘Halkımızla birlikte sokağa çıktık. O çağrının arkasındayız. O çağrıyla birlikte koalisyon uçakları IŞİD’i Kobani’de vurmaya başladı. Biz Türkiye de dâhil olmak üzere o ülkeleri teşhir edelim istedik’ sözünüzün, çözüm sürecine darbe vurmak, çözüm için çaba harcayan iktidarın elini güçsüzleştirmekten başka hiçbir işe yaramaz.

Ama ne mutlu ki İzmir’de herkesin kabul edebileceği akılcı çağrılar yapan, toplumun stresini yok etmeye çalışan, çözümü ve Çözüm Süreci’nin gerekliliğini kavramış Anadolu Birliği gibi STK’ların varlığı çözüm için umutların diri tutulmasına katkı yapmaktadırlar.

Anadolu Birliği Başkanı Ferhan Ademhan basına ve STK’lara yaptığı çağrıda: “Demokratik bir hakkın kullanılmasından ibaret olan protesto eylemleri, maalesef provokatif güçlerin devreye girmesi ile kabul edilemez bir noktaya gelmiştir.Bayrağımıza ve Atatürk büstüne yapılan saldırılar bizleri derinden yaralamıştır. Bu saldırıları kesinlikle kınıyoruz” derken; “Biz İzmir’deki STK’lar olarak, çözümün tek adresinin TBMM olduğunu tekrar söylüyoruz. Ülke barışı sokakta değil, siyasi iradeyle sağlanır” diyerek bazı siyasilere de adeta bir ders vermiştir.

Evet, çözüm yeri parlamentodur.

STK ve siyasi partilere düşen, çözüm sürecinin doğru yolda gitmesi ve gereksinimlere yanıt verebilmesi için gereken önerilerde bulunmaktır.

Çözümün şu andaki mimarlarına düşen de çözüm için akil insanların da görüşlerini alarak, çözüm sürecinde çok daha geniş bir toplumsal birliktelik sağlamaktır.

Evet, Kobani’de olanlar insan olan herkesin içini yakar.

Barzani’nin de açıkladığı gibi hükümet daha başlangıçta yardım elini uzatmıştır.

Yetersiz olabilir.

Ama tüm dünyanın söylediği gibi ülkemiz büyük risklerin altındadır.

Ne yazık ki dünya anlıyor ama içerideki bazı kişi veya kurumlar anlayamıyor.

Sayın Ademhan’ın sözleriyle bitirmek istiyorum.

“Bin yıldır nasıl ki bütün savaşlara ve yıkımlara rağmen bir arada yaşama iradesini gösterdiysek şimdi de bunu başarabileceğimize inanıyoruz.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum