Ne 1 Mayıs’tan söz ediyorum ne de Kurban Bayramı’ndan.. 4 Haziran’da imzalanan anlaşma ile İzmir’deki grevin sonlanmasından bahsediyorum.
Öncelikle grevin sürdüğü 7 gün yaşananlar tarih sayfalarında yerini aldı. “Eşit işe eşit ücret” isteğiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerinde çalışan DİSK e bağlı yaklaşık 23 bin civarında işçinin greve çıkması normal. Ancak işçilerin temizlik faaliyetlerini engellemeleri, “bak anlaşmazsanız İzmir’i Ak Parti’ye teslim ederiz “söylemleri, işine yetişmeye çalışan İzmirlileri tramvayın önünü keserek, yollarda barikatlar kurarak zorda bırakmaları kabul edilemez.
Kalkıp bana işçi düşmanı diyemezsiniz. 70 li 80 li yıllarda DİSK in İzmir’deki kültür ve sanat faaliyetlerini organize eden Mebajans’tı yani bizdik. Afişlemeler yapan, protestolarda önde giden, emniyet güçleri ve darbecilerle sık sık karşı karşıya kalan bizlerdik. DİSK O zaman Türk İş gibi sarı sendika değildi. Gerçekten devrimciydi, devrimci..
Yiğidi öldürün hakkını verin. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr.Cemil Tugay dik bir duruş sergiledi. Hem de yanında ne İzmir milletvekilleri vardı, ne de İzmir CHP örgütü. Sorumlu bir yerel yönetici gibi hareket etti. Herşeyi açık açık anlattı İzmirlilere..İlk kez bir grevde kentli başkanının yanında durdu. Belediye kadroları Kılıçdaroğlu zamanında fazlasıyla doldurulmuştu. Bu fazlalığı bilen eski başkanlar Özfatura, Kocaoğlu hatta Soyer bile grevin bir an önce bitmesi için çağrıda bulundular.
Sedat Kaya çok güzel yazdı.Onun yazdıklarından bir bölüm..
“İzmir’de grev sona erdi. Bu grev yalnızca maaş pazarlığı değildi. Bu grev, aynı zamanda bir turnusol kağıdıydı. Ve o kağıt, suya daldırıldı. Renkler değişti. Maskeler düştü. Turnusol kağıdı, yalnızca işçiyi değil, toplumun tüm kesimlerini ortaya çıkardı. Solcu geçinenlerin burjuva öfkesini, halkçıyım diyenlerin halkı nasıl aşağıladığını, vicdan nutukları atanların emeğe karşı nasıl nobranlaştığını. Bir grev, bir şehirde hayatı değiştirmeyebilir. Ama bir toplumun aynasını çatlatabilir. Ve o çatlaklardan sızan görüntü, bazen en çıplak hakikattir. Marks’ın dediği gibi. “İnsanların bilinci değil, toplumsal varlıkları onların bilinçlerini belirler”
Şimdi Tugay için yine zor günler başlıyor. Sabah gidip kart basan akşama kadar ortalarda dolaşan hatta evine gidip film seyreden sonra yine gelip kart basan personeli titiz bir şekilde ayıklamak.
Biliyorum kolay iş değil. Ancak biri bunu yapmalı. Tugay risk alan, kentini seven çalışkan bir belediye başkanı. Bunun da altından kalkacaktır.
İnanıyorum !
Erkan Sevinç
YORUMLAR