Reklam
Fulya Mısırlıgil

Fulya Mısırlıgil

ENTEL MAGANDA

18 Kasım 2021 - 13:09

“Behey sanat hırsızı! Behey üretme kabızı! Birazcık efendi ol! ” diye ses veriyor oradan Ahmet Kaya…

Anahtar kelime; üretme kabızı!

“Bebeğim, aşkım, tatlım, canım…” gibi birkaç iç gıcıklayıcı ifade, biraz da inceltilmiş bir ses, azıcık da kasmalı beden dilleri, geri geri omuzlar, uzun uzadıya göz devirmeler, kesik minik kahkahalar, heyhat yavrum heyhat…al sana görgüsüz, hiçlikte kaybolmuş bir hayat.

İşte ne geliyorsa başımıza bir de bu kendinden çok açlıklarını besleyen “ne oldum delisi” kibir abideleri, teşhirciliği, saplantılılığı, diktatörlüğü ve saygısızlığı medeniyet ve uygarlık maskelerinin altına gizleyerek aşağılık komplekslerinin içinde yüzen, insanları hor gören zehirli kelimeleriyle değer çalan, umutları ve kalpleri kıran entel dantel okumuş cahillerden geliyor.

Zira “21. yüzyılın cahilleri okuma yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyen, öğrendiği yanlışlardan vazgeçmeyen ve yeniden öğrenmeyenler olacak” diyor ünlü Amerikalı füturist Alvin Toffler.

“Konuşurken solcusun. Yaşarken karambolcusun. Oportinizme bulaşmış, tipik bir orta yolcusun!” diye ses veriyor yine Ahmet Kaya…

Kalıpların, formalitelerin, ucuz yapaydanlıkların içinde kaybolan, şekilci insan yığını bir ülke burası.

Sorunla yüzleşinceye kadar çözüme de ulaşamayacağız!
Sorunla meşgul olmaktan çok, sorunu tanımlayıp dile getiren azınlıktakilerle uğraşmaktan vazgeçmediğimiz müddetçe de iflah olmayacağız.

Hadi kabul edelim ki; linç kültürünü seven, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan “ön yargıları yüksek” fanatizmi benimsemiş saldırgan bir kitleye sorun tanımını yaparken, hoşlanmayacakları acı gerçekleri söylemek, yıllardır özüne, suretine bakmayı unutmuş, başkalaşmış, garipleşmiş bir bünyeye, yüzleşmek zorunda kalacakları aynaları çevirmek, hele hele pembe yalanlarla süslenmiş, kötü kalpli kraliçenin kıpkırmızı elması gibi dışta iştah kabartan ancak içten içe zehirleyen estetikli onca yalancı ayna varken…kolay değil!

Bak yine duyuyorum bir ses;

“Başkalarına hümanist, karısına karşı dayı! Nasıl beceriyor bilmem? İkisi birden olmayı…”

Ve sorunla yüzleşememizin en büyük nedenlerinden biri de, hayat kalitemizi tırmalayan egoları yüksek insanlarımızın, yapıcı eleştiriden uzak “mış gibi” ucundan acı gerçekleri söyleyen korkak aydıncıklarımızın, bencil bir varoluşla kendine yaşamaktan başka bir şey düşünmeyen duyarsızlarımızın, “böyle gelmiş böyle gider” karanpolünde kaybolan vazgeçmişlerimizin, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” çukurunda çamura yatan iki yüzlülülerimizin, yaşamanın derinliğinden uzak, değersizlik ambarında can çekişen kayıp gençliğimizin, makama değer katmak için değil makamda değer bulmak için çabalayan liyakatsiz yöneticilerimizin, parayı tüm değerlerin üzerinde tutan aç gözlülerimizin, bu açgözlülerimize dur demeyen ya da diyemen suskunlarımızın, başkalarının ilerlemesini ve gelişmesini hazmedemeyen kıskançlarımızın, kendini geliştirmekten çok başkalarına odaklı yaşayan şuursuzlarımızın gittikçe artan varlığından…

Ve açıyorum bu kez son ses;

Doluyor kulaklarımın kıvrımlı yalansavar içi.

“Bir Allahçı bir kulcusun. Bir davulcu bir pulcusun. Ne kadar inkar etsen de, hem jigolo hem dulcusun!”

Ahmet Kaya söylüyor ben dinliyorum.
Ben dinliyorum Ahmet Kaya söylüyor.
Böyle gelmiş ama böyle gitmiyor!
Kim ne derse desin, bizim millet hoşgörüyle tevazuyu zayıflıktan öte bilmiyor.
Kendini çarpana, kalbini kırıp dökene, emeğini zayi edene, varlığını anlamsız kılana, dünyasından öte ahiretini bile yıkana teslim oluyor…susuyor…izin veriyor…ötesi felaket ki sorma!

Seviyor…

Arabesk edebiyatında acıların çocuğu olmayı benimsiyor memleket.

Entel magandalar bitmek bilmiyor.
Adı başka aslı başka.
Bir millet işte böyle yozlaşıyor.
Bizim gibilere ise yazmak düşüyor.
Anlayan anlıyor.
Anlamayan ise kaybolmakla kalmıyor.
Üstüne rezil oluyor, günbegün tükeniyor, sepetteki çürük hesabı tüm sepete sarıyor!

Kurunun yanında yaş da yanıyor.
Yanan yaşların ahı memleketi de batırıyor.
Batan geminin malları misali gelen vuruyor giden vuruyor.

Olan, kimlere oluyor?

Ve şarkının sonu geliyor;

“O yandasın bu yandasın. Hovardasın hep bardasın. Artık rol yapmayı bırak. Sen bir entel magandasın!”

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • İbrahim Bilir
    4 ay önce
    yüreğinize agzınıza saglık ancak bu halktan hiç bir şey olmaz tüm değer yargıları tükenmiş zavallılar topluluğuna dönüşmüşler...