Haftanın ihtiyacı; HUNİ!
Reklam
Hamza Gül

Hamza Gül

Vatandaş Hamza

Haftanın ihtiyacı; HUNİ!

06 Mart 2017 - 21:45

HAFTANIN SÖZÜ

Ömür bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığı önemlidir.

TARİHTE BU HAFTA

07/03/1960 - Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman Pulliam davasından aldığı15 ay16 günlük hapis cezasını çekmek üzere cezaevine girdi. Yalman 4 gün sonra hastaneye kaldırıldı.

08/03/1857 - Dünya Kadınlar Günü'nün ortaya çıkışı hakkında üç ayrı görüş var: Birinci görüşe göre,1857'de New Yorklu dokuma işçisi kadınlar, düşük ücretleri, on iki saatlik iş gününü ve artan iş yükünü protesto etmek için bir gösteri yürüyüşü yaptılar. Polis şiddet kullanarak yürüyüşü dağıttı. İkinci görüşe göre, Amerikalı kadınlar 8 saatlik işgünü ve kadınların siyasal hakları için mücadele ederken, Şubat 1908'de Manhattanlı iplik işçisi kadınların grev yapması ve polisin yine şiddet kullanmasıdır. Üçüncü görüş,1909'da New Yorklu dokuma işçisi kadınların işten çıkarılmaları protesto etmek için fabrikayı işgal etmeleri, çıkan yangında 129 kadının hayatını kaybetmesidir. Başlangıcı hangi olay olursa olsun, bu mücadelenin anısına, II. Enternasyonalin 1910'daki Kongresi'nde Clara Zetkin'in önerisiyle , Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edildi.1910 yılından başlayarak 8 Mart tüm dünyada kadınlar için özel bir anlam taşıdı. Kadınların başkaldırısını simgeledi, birlikte bir güç olmanın, dayanışmanın anlamını bugünlere taşıdı.1960'lı yıllara dek sosyalistlerin kutladığı bir gün olan ,1960'lı yıllarda yükselen feminizmin etkisiyle tüm kadınların, sadece emekçi olarak değil, hayatın tüm alanlarında, yaşanan ortak ezilmişliği ve mücadeleyi simgeleyen bir gün olarak kutlanıyor. Birleşmiş Milletler de1975'te bugünü "Dünya Kadınlar Günü" olarak ilan etti.

09/03/1961 - Cemal Gürsel, Alman gazetecilerin, "Parlamento teklif ederse cumhurbaşkanlığını kabul edecek misiniz?" sorusuna, "Parlamento değil, millet teklif ederse hizmete hazırım" dedi.

10/03/1982 - Bülent Ecevit'in pasaport isteği, CHP hakkında savcılık soruşturması yürütüldüğü gerekçesiyle reddedildi.

11/03/1991 - Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani, gizlice geldiği Ankara'da Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la çeşitli görüşmeler yaptı.

12/03/1966 - 15 yaşında bir ortaokul öğrencisi de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı. Edebiyat öğretmeninin "Atatürk'ü başka bir dünya lideriyle karşılaştırınız" konulu ödevinde öğrenci Atatürk'ü Lenin'le karşılaştırmıştı. Öğretmen öğrenciyi ihbar etti ve öğrenci tutuklandı.

HAFTANIN TEBESSÜMÜ

Yavru Kutup Ayısı

Yavru kutup ayısı babasının yanına gelip sormuş "Baba ben gerçekten kutup ayısı mıyım?" "Elbette yavrum nereden çıkardın bunu?" "Allah Allah!.." deyip gitmiş yavru ayı. Bu sefer annesinin yanına gitmiş ve sormuş, "Anne ben gerçekten kutup ayısı mıyım?" "Tabii evladım kutup ayısısın." Yine "Allah Allah?!.." deyip, yeniden babasının yanına gitmiş yavru ayı. Bir daha sormuş "Yaa baba Allah aşkına doğru söyle bak beni evlatlık falan almadınız değil mi? Yani ben sizin öz oğlunuzum." Baba dayanamamış artık "Oğlum dedim ya sana bizim oğlumuzsun diye, hem sen neden ikide bir soruyorsun ki bunu?" Yavru ayı: "Yav iyi de ben niye üşüyorum..donuyorum baba, donuyorum..."

HAFTANIN SESLENİŞİ

HASAN-ALÎ YÜCEL'İN TÜRK GENÇLİĞİNE SESLENİŞİ

Hasan-Âli yücel, yakın tarihimizde Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Atatürk Türkiye'sinin gerçekleştirmeyi öngördüğü eğitim ve kültür atılımlarında bir eğitimci, bir yazar ve bir düşünür olarak çok yönlü çalışmalarıyla iz bırakmış, önde gelen seçkin aydınlarımızdan biridir. Onun kişiliği, yazdığı eserleri, düşünce dünyamıza yaptığı katkıları ve üstlendiği görevlerdeki başarıları ayrı ayrı incelenmeye değer.

Yücel, 1938-1946 yılları arasında yedi yıl, yedi ay ve dokuz gün süreyle Millî Eğitim Bakanlığı da yapmıştır. Onun bakanlığı sırasında eğitim, kültür ve spor alanlarında çağdaşlaşma doğrultusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Denebilir ki bu gelişmeler yoluyla bize özgü bir "aydınlanma" döneminin temelleri atılmıştır.

Yücel, 19 mayıs 1939'da yaptığı ilk konuşmasında sözlerine, "'yurttaşlarım" diye başlar, "Şimdi, hür, müstakil bir vatan olarak üstünde dimdik durduğumuz bu aziz topraklar, onun (Atatürk'ün) bize, ölmez, zeval bulmaz yadigarıdır. Ondan ayrılmanın acısı, kalplerimizde vatan muhabbetine, istiklal aşkına İnkılabetti. Onu vatanımız kadar sevmek, vatanımızı onun kadar sevmek olmuştur" diye devam eder. Sonra, konuşmasının bitimine yakın şunları söyler: "İstiklal ve hürriyet tarihimizin başlangıcı, sizin bayramınızdır. Yürekleriniz vatan sevgisi, dimağınız ilim aşkı, benliğiniz fazilet nuru ile dolu olsun... Bizler; ağalarınız, babalarınız, analarınız, atalarınız, bizler; bizden sonra gelecek Türk evlatlarını kendimiz-den daha mükemmel görmekle mesut olacağız... Vatan, sizden önceki nesilden, bizden, mal islediği zaman malımızı, can istediği zaman canımızı verdik. Sizin de, bizden sonra gelecek nesillerin de böyle yapacağına iman ediyoruz.

Gençler;

Sizi, neşeli, canlı, heyecanlı, duygulu ve uyanık gören bütün millet, sizinle beraber bayram ediyor. Varlığınızı saran bu sevgi ile iftihar ediniz." Yücel, 19 Mayıs 1940 da Spor Ve Gençlik Bayramı'nı açarken yaptığı konuş-masına "19 Mayıs, "Samsun", "Millî Mücadele", "Vatan ve İstiklal" gibi her biri kutsal anı ve kavramları çağrıştıran sözcüklerle başlar ve şöyle devam eder: "17 milyon insanı besleyen topraklarıyla; suları damarlarımızda akan kanlar gibi bizim olan nehirleriyle; zaferlerin gölgesi hala dalgalarında titreyen denizleriyle; ecdat tür-besi olmuş sıra dağlarıyla; göklerinde rahmet ve bereket taşıyan bulutlarıyla mukaddes bir bütün olan Türk vatanı, bundan tam yirmi bir yıl önce kat'i bir kurtuluşun müjdesi-ne kavuşmuştu. O kurtulan vatanın ebediyete kadar sahibi sensin en büyük Milletim!" Bu coşkulu söylevinin sonunda Yücel, spor alanını dolduran öğrencilerine konuşmasına şöyle devam eder: "Gençler! İnkılabın, Cumhuriyetin Çocukları... Size böyle hitap ediyorum. Çünkü aranızda yirmi bir yıl önce, 19 Mayıstan evvel doğmuş olanlar yok gibidir. Sizler dünya-ya geldiğiniz dakikadan beri, bizlere tahatturu elem veren acı hadiselerden bir tekini bile görmeksizin, hür, müstakil ve daima mamur edilmeye çalışılan bir vatan üstünde büyüdünüz... Size bu mesut çocukluk ve gençlik devrim bahşetmek için, taarruza uğramış vatan toprakları üstünde çekinmeden can verenleri ve onlara bas olanları yüreklerinizde minnetle, hürmetle yaşatmalısınız. Sıra size geldiği zaman, gözü pek, vatansever babalarınız, analarınız gibi millet ve istiklal uğrunda dövüşmeyi, erkeği, kızı beraber icabında ölmeyi şimdiden göze almalısınız."

HAFTANIN İHTİYACI HUNİ

Yazının anonsunu ağır ve ayıp olarak değerlendirebilirsiniz. Ancak yazının fotoğraflarına bakarsanız çok da ayıp etmediğimi anlayacak ve belki de kara kara düşünmeye başlayacaksınız. Sevgili okurlarım bu fotoğrafı Karşıyaka, Bostanlı’da çektim. 22 Şubat akşamı Bostanlı Cemal Gürsel Caddesi kaldırımında akşamın 8’inde elinde HUNİ satan adamı görünce şaşırıp kaldım. Adamcağız haklı olarak sattığı ürünün ne işe yaradığını da bizzat kendinde uygulayarak satış yapmaya çalışıyordu. Satıcı HUNİ’yi sattığı ürünün kullanılması gereken bir başka özelliğini hatırlatmak için bir HUNİ’yi başına takmıştı. Şimdi kendinizi benim yerime koyun! Adamın biri başında HUNİ İzmir’in en lüks semtlerinden birisinde gece vakti HUNİ satıyor. Bu günlük yaşamda çok sık kullandığımız bir malzeme olsa tamam diyeceğim. Allah aşkına evinizde yada işyerinizde bir HUNİ varsa bunu kaç kez kullandınız? Şahsen ben evde zeytinyağını Gaziantep’ten getirdiğim için 18 litrelik tenekeden mutfak masasının üzerindeki şişeye boşaltmak için muhtemelen bir yılda 10 yada 15 kez kullanıyorum. Bu amaçla kullandığım HUNİ’nin çapı da öyle kafaya takılacak kadar büyük değil. Adı üstünde kafaya takmaktan bahsetmişken HUNİ satıcısının birinci amacı para kazanmak ikinci en önemli vermek istediği mesajsa toplumun büyük bölümünün kafayı kırdığı ve bu malzemenin yani HUNİ’nin artık bir çok kişi tarafından kafasına takmak için kullanmaya başladığı. İş bu noktaya gelmişken saygı ile Aziz NESİN’i yad etmek isterim. Neden “Yüzde Altmış Aptaldır” Dedi? 1988 yılında Gaziantep’te Ana Kitabevi’ni işlettiğim dönemde Aziz NESİN’i davet etmiştim. Şubat ayı İstanbul’dan uçaklar hava muhalefeti nedeniyle kalkmıyor. Ben panel ve imza günü için davetiyeleri bastırmış ve dağıtmışım, o tarihte aynı zamanda Cumhuriyet Kitap Kulübü’nün Temsilcisiyim. Gazeteye ilanlar da girmiş. Ama ortada Aziz NESİN yok. Gelemiyor. Neyse bir fırsatını buldu trenle Ankara’ya geldi. Ömer Asım AKSOY’un evinde nasıl GaziAntep’e ulaşacağını düşünüyor. Günde iki yada üç kez telefonla PTT’den 131’i arayıp basın ödemeli Ankara yazdırıyor ve Aziz Amcamla ne yapacağımızı konuşuyoruz. Bu arada Aziz NESİN’in yakın dostu tıpkı Gaziantep’li Dilbilimci Ömer Asım AKSOY gibi Hüseyin BAYAZ, “Yav nalet (lanet) uçağına şurdan sağlam bir taksi bul gitsin mısafırımızı (misafir) getirsin masrafı da kaç kaatsa (Para) ben vereceğim” deyince nasıl havaya zıplamıştım sevinçten. Aracı ayarladık ve gitti karayolu ile 18 saat süren bir yolculukla misafirimizi bize kavuşturdu. 10 Şubat Gaziantep Fuar Restaurant’ta yemekteyiz. “Aziz Amca şu yüzde 60 meselesini bir daha anlatırmısın” dedim. Cevabı “İzmir Torbalı’da şenlik vardı, İlhan Selçuk ve Müjdat Gezen’le birlikte bir panele katılmıştık. Panelin konusu mizahtı. Birisi kalktı “Nasrettin Hoca’nın torunları olarak zeki insanlarız değil mi?” diye sordu bende “Yüzde 60’ı aptaldır dedim. Herkes alkışladı” dedi. Aziz Amca ağır bir itham olmuş ya dediğimde, “Evladım, yüzde 92 diyecektim dilim varmadı” dedi. O zaman referandum yapılmıştı ve oy verenlerin yüzde 92’si Kenan Evren’e oy vermişti. Bu söz oradan kaldı” Yorum sizlere bırakıyorum.

Şimdi HUNİ ile giriş yaptık ve geldiğimiz noktaya bakın rahmetli 29 yıl önce sanki bugünü yani Karşıyaka Bostanlı’da akşamın 8’inde başında HUNİ ile gezen bir HUNİ satıcısını ve onun alıcılarını görmüş gibi söylememiş mi? 29 yıllık bu anıyı paylaşırken yazıda adları geçen büyüklerimi bir kez saygı ve minnetle anıyorum. Kafayı kırmadan bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

HAFTANIN KAZANINI

HUNİ Satıcısı

HAFTANIN KAYBEDENİ

Gece vakti HUNİ alıp kafasına geçirenler

YORUMLAR

  • 0 Yorum