HAYDİİİ AŞURE ZAMANI
Reklam
Harika Külçür

Harika Külçür

Harika’yla yaşama dair

HAYDİİİ AŞURE ZAMANI

23 Ekim 2017 - 18:54

Aşure, günümüzde de önemini ve sürdürülebilirliğini devam ettirmekte. Herkes aşurenin varoluş hikâyesinin Nuh tufanı ile başladığı konusunda hem fikirdir. Hz. Nuh, Hz. İdris peygamberden sonra kavmine gönderilen peygamberlerden biridir. Aşurenin hikâyesi ise şu kıssaya dayanmakta:

Oğulları olan, Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme uğrar ve onların alaylarına maruz kalır. Sonunda kavmini Allah'a şikâyet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir.

Hz. Nuh emre itaat ederek büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı koparttır. Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar. Ten nur'un kaynaması ile gemi hareket eder.

Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi aylarca suda kalır. Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar. O zamanda yapılmış çorbaya bugün Aşure diyoruz.

Evet, o zamanlar çorba niyetine tüketilmiş. Ancak günümüzde özenle hazırladığımız, tadına doyum olmaz bir tatlı o. Pek çok çeşit bakliyatın kuru yemişler ve çeşitli meyveyle karıştırılarak baharatlarla tatlandırıldığı lezzet. Keşke şimdi burada olsa da yesek cinsinden. Hicri Muharrem ayının 10. gününe denk geliyor aşure günü. Ve bu tarihten itibaren bir ay süreyle aşureler yapılıp dağıtılıyor. Çok şükür ki hala uygulanıyor bu gelenek. Bu yıl birkaç kere aşureyle ödüllendirildim ben de. Her tür değişik yiyeceğin bir kap içinde servis edilmesi ne güzel. Aynı anda, nohut yerken nar tanelerilye şenleniyorsunuz mesela. Ya da kuru fasulye dişleriniz arasındayken incirin minik taneciklerilye karşılaşmak harika. Tarçın, portakal kabuğu rendesi, susam… İşte bu alakasız gibi gözüken lezzetler aynı kapta buluşup mükemmel tat yaratıyorsa aynı olmaya özenmeye hiç gerek yok. Kilolu birinin güzellik trendi zayıflık diye psikolojisini bozma uğruna manken vücuduna kavuşma çırpınması örneğin. Kısa boylunun uzun boyluya özenmesi. Engelli bireyin engel durumunu kabullenmeyip saklama çabası veya.

Bir de aynılaştırma algılarımız var. Sanata yatkın duygu dolu ruhun tü kaka edilmesi. Tüm çocukları zamana göre önce doktor, avukat; şimdilerde bilgisayar ya da genetik mühendisi yapma gayreti. Sarışınlığın bir zamanlar ilaheleştirilip günümüzde pek hoş karşılanmaması.

Evet aynı olmaya hiç gerek yok. Bizler farklılığımızla güzeliz. Aşurenin bu topraklarda bin yıllardır hüküm sürmesi tesadüf değil. Toplum olarak yatkınız farklılıklarımızla bütün olmaya. Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Arap, Sünni, Alevi, Ermeni, Musevi, Süryani vb tüm kültürler cıvıl cıvıl, enerjik, renkli yapıyor bizleri.

Veren, vermesini de bilen bir milletiz. Yaptığımız aşureleri dağıtmamızdaki gibi. Paylaşma özünde olan kişileriz, paylaşmayı bilmeyenleri de esefle kınarız.

Bir ve bütün yanımız dıştan esen tüm rüzgarlara karşı dimdik duracaktır. Kökümüz sağlam. Dallarımız nice renkli yaprakla dolu. Ancak bizi biz yapan geleneklerimize sahip çıkmamız koşuluyla. Aynı zamanda ortak paydada toplayan değerlerimizi de koruma şartıyla. Haydi şimdi aşure zamanı. Yapıp, yemeli, çevremizdekilere dağıtmalı. Üşenmeyelim hanımlar beyler. Pazarlar, sonra da mutfaklarımız el ediyor karşıdan bakın…

Harika Külçür

17.10.2017

YORUMLAR

  • 0 Yorum