BASS GİT JOHN
Reklam
Muhammed Gömük

Muhammed Gömük

BASS GİT JOHN

17 Ekim 2017 - 12:32

ABD’nin maskesi düştükçe, teröre verdiği destek ayyuka çıktıkça, dostluk martavallarına herkes gülüp geçtikçe, yankeeler öfkeden çıldırıyor. Zavallı Amerikalılar, Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığını hâlâ anlayamadınız mı?

Bir defa savaşı başlatan sizsiniz. Türkiye’ye her türlü kötülüğü hunharca yapıyorsunuz. Darbeler yapıyorsunuz, darbe girişimleri planlıyorsunuz. Darbecileri, teröristleri, terörist başlarını utanmadan koruyup kolluyorsunuz. Olmadı terör örgütleri kurup üzerimize salıyorsunuz. Her fırsatta da Türkiye’ye insan hakları dersi vermeye kalkıyor, barış çağrıları yapıyorsunuz. Oysaki Zenci kardeşlerimize, Kızılderili kardeşlerimize en büyük caniliği yapan sizsiniz. Latin asıllıları bile White Anglo-Sakson Amerikan (WASP) değil diye dışlayan ayrımcı zihniyet de sizsiniz. Baştan aşağı pisliğe batmışsınız; haksızlık ve adaletsizlik kokuyorsunuz.

Düşman ABD’nin kirli yüzünü ortaya koyan gelişmelerden biri de ABD’nin görevine veda etmek üzere olan Ankara Büyükelçisi John BASS’ın trajikomik hezeyanları oldu.

Şöyle bir toparlayalım bakalım en son neler yaşanmıştı:

Firari FETÖ’cü savcı Zekeriya Öz ile irtibatı tespit edilen ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi tutuklanır tutuklanmaz ABD Elçiliği'nden konuyla ilgili zehir zemberek bir açıklama geldi. Diplomatik teamülleri ayaklar altına alan açıklamayı hazırlayanlar belli ki hınçlarından Türkiye’ye ateş püskürüyorlardı.

Çok geçmeden bu açıklamanın klasik ABD küstahlıklarından biri olduğu ortaya çıktı. Zira Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin MÜFTÜOĞLU’nun beyanına göre terörle bağlantılı suçlardan 25 Eylül 2017 tarihinde gözaltına alınan ve bilahare tutuklanan söz konusu kişi, ABD Konsolosluğu’nun kayıtlı personeli olmadığı gibi ABD vatandaşı da değildi, o, sıradan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı!

Yüzüne tokat yiyen ABD Büyükelçisi John BASS, 6 Ekim 2017 tarihinde davet ettiği bir kısım (!) basın mensubuna yaptığı açıklamada: “Türk hükümetinde bazılarının bu davanın hâkim önünde mahkemede takip edilmesi yerine yargılamanın basın organları aracılığıyla yapılmasını tercih etmiş olmalarından derin bir rahatsızlık duyuyorum. Bu bana adalet değil daha çok intikam peşinde olmak gibi geliyor. Kendi anayasaları ve uluslararası anlaşmalarla hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokratik normlara bağlılık bildirmiş ülkemizde (ABD’de) bu ikisi arasında büyük fark vardır.” Dedi. Daha sonra sözü casusluk suçlamasıyla tutuklanan İstanbul Konsolosluğu çalışanına getiren BASS, “Şahsa yöneltilen suçlamaların dayanıksız olduğuna ve bu suçlamaları destekleyecek delillerin ortaya çıkmayacağına inanıyorum” ifadesini kullandı.

Ey ABD, ey ABD’nin kıymeti kendinden menkul ABD Büyükelçisi, siz hangi hak ve yetkiyle Türkiye’nin eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan ile Abdullah Happani hakkında, sözde ABD’nin İran’a karşı uyguladığı ambargoyu delme suçlamasıyla dava açıp tutuklama kararı aldınız? Sizin ambargo kararınız bir defa Birleşmiş Milletler’in aldığı bir karar değil; kendi keyfi kararınız! Türkiye neden sizin kararlarınızı uygulamaya mecbur olsun? Dayı mısınız? Ali kıran baş kesen misiniz? Onu da geçtik, Türk vatandaşları hakkında siz nasıl yargılama yapıyorsunuz, nasıl tutuklama kararı verebiliyorsunuz? Onu da geçtik, varsa bir suç Türkiye’de işlenmiştir, şüpheli Türkiye’de yargılanmalıdır. Münhasır yetki söz konusudur. Siz kimsiniz de bizim vatandaşlarımızı kafanıza göre dava konusu yapıyorsunuz?

Ondan sonra da John BASS işine gelen gazetecileri çağırmış; hukukun üstünlüğünden, demokratik normlara bağlılıktan, Anayasa’nın ve uluslararası anlaşmaların üstünlüğünden bahsediyor! Hay senin hak hukuk anlayışına!

Daha da saçmalayamaya devam ediyor Johncuk: “Bağımsız gazetecilerin; güçlü ve özgür medyanın canlı bir demokratik toplumun temelini oluşturduğuna inanıyorum” diyor. Adamın ağzının ayarı yok ki! Bağımsız gazetecilikten, basın haklarından bahseden kişinin önce dönüp kendi rezil ülkesine bir bakması lazım.

ABD evvelemirde Irak’ta katlettiği 347 gazetecinin hesabını vermelidir. Bu bir.

Beyaz Saray’ın en kıdemli muhabiri olarak bilinen 89 yaşındaki Helen Thomas, İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı baskının ardından 2010 yılının Haziran ayında İsrail’e yönelik eleştirileri nedeniyle işinden oldu mu? Oldu! Altını çiziyorum: 89 yaşında!

Amerika’daki Basın Özgürlüğü Alanında Faaliyet Gösteren Medya ve Demokrasi Vakfı, Başkan George W. Bush yönetiminin, ülke genelindeki yerel ve ulusal TV kanallarına, radyolara ve gazetelere, “adrese teslim hazır haber” gönderdiğini ortaya çıkardı mı? Çıkardı!

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın TV kanallarına 10 aylık bir sürede en az yirmi hazır haber gönderip bunları yayınlattığı belgelendi mi? Belgelendi!

2012’de haber ajansı AP’nin telefonlarının ABD Adalet Bakanlığı’nca iki yıl dinlendiği ortaya çıktı mı? Çıktı!

2014’de Washington Post’un eski Yayın Yönetmeni Cunyır Leonard DOWNIE, Obama yönetiminin Nixon’dan beri basına en fazla baskı uygulayan, en saldırgan yönetim olduğunu ifade etti mi? Etti! Neydi o baskılar?

2015’te F. GRAY’in sorguda öldürülmesiyle başlayan Baltimore ayaklanmasında ABD polisi beş gazeteciyi yaraladı mı? Yaraladı! Ekipmanlarını kırdı mı? Kırdı! Onlarcasını gözaltına aldı mı? Aldı!

Ferguson ayaklanması sırasında AA muhabiri Bilgin ŞAŞMAZ, Amerikan polisince darp edildi mi? Edildi! Gözaltına alındı mı? Alındı!

ABD’ye ait gizli belgeleri WikiLeaks adlı sitesinde yayınlayan Julian ASSANGE 2012’den beri kaçak hayatı yaşamak zorunda bırakıldı mı? Bırakıldı!

ABD’ye ait olup da ABD’nin küresel teröre odun taşıdığını kanıtlayan istihbari bilgileri dünyaya duyuran Edward SNOWDEN’la işbirliği yapan ve sızdırılan belgeleri yayınlayan Guardian Gazetesi, hükümetten “kapatılma” tehdidi aldı mı? Aldı! Bunun üzerine gazetenin editörleri belgelerin bulunduğu hardiskleri matkaplarla, elektrikli testerelerle parçaladı mı? Parçaladı! SNOWDEN, Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı mı? Kaldı!

Amerikan Dışişleri, 2001’de Amerika’nın Sesi Radyosu’nun Taliban lideriyle yaptığı röportajın yayınını engellemeye çalıştı mı? Çalıştı! El Cezire’nin sesini kıssın diye Katar’a baskı yaptı mı? Yaptı! Başkan’ın Danışmanı meşhur çirkin kadın Condoleeza RICE, medya yöneticilerine El Kaide’nin gönderdiği kasetleri sansürleyin diye baskı yaptı mı? Yaptı!

Amerikan Basın Birliği, Latin Amerika’da 14 gazetecinin öldürülmesinden ABD’yi sorumlu tuttu mu? Tuttu! Soruşturma açıldı mı? Açılmadı! Araştırma yapıldı mı? Yapılmadı!

2006’da Amerika mahreçli Medya ve Demokrasi Vakfı, Beyaz Saray’ın yerel ve ulusal medyaya “adrese teslim hazır haberler” gönderdiğini ortaya çıkardı mı? Çıkardı!

State of War kitabının yazarı New York Times muhabiri James RISEN, haber kaynağını açıklamayı reddettiği için hapis cezası aldı mı? Aldı!

New York Times muhabiri Judith MILLER da haber kaynağını açıklamadığı için 18 ay hapis cezası aldı mı? Aldı!

Türkiye’deki görevinin son demlerini yaşayan Johncuk, ula uşağum, milleti kendine neden güldürüyorsun?

ABD diktatöryasına isyan bayrağı açarak 22 Ekim 2013 günü ABD’nin Colarado eyaletinde bir araya gelen gazetecilerin pankartlarında yazılanları hatırlatmaya gerek var mı?

Peki ABD’nin Ferguson ve Baltimore ayaklanmaları esnasında basına uyguladığı sansüre ne demeli?

Bir örnek; 2 Ekim 2017 tarihinde 59 Amerikalıyı öldürüp 500 tanesini yaralayan Hristiyan terörist vakasında basına ne kadar fotoğraf yansıdı? Hemen hemen hiç! Neden? ABD diktatöryasının basına uyguladığı şiddetli sansürden…

Hâl böyleyken hiçbir Amerikalı’nın çıkıp da Türkiye’yi eleştirmeye hakkı yoktur. Yukarıda saydığım birkaç vaka, ABD’de hukukun üstünlüğünün yerle yeksan olduğunun, demokratik normların ayaklar altına alındığının kanıtıdır. Ancak emin olunuz daha o kadar çok vaka var ki…

Bütün bunlar bir tarafa ABD’nin artık geleneksel küstah tavırlarına son vermesi, kendini dünyanın jandarması gibi görmemesi gerekir. John BASS gibi yankeeler de artık Türk Milleti’ne saygı duymayı öğrenmelidir. Öğrenemez iseler zorla öğreteceğimizi bilmelidir. Türk polisinin 17 Mayıs 2017 günü Washington’da Amerikan polislerini tekme tokat dövmesinden ders almayanlar, yeni dayaklara kendini hazırlamalıdır.

Yeni görevinde sana başarılar dilerim John. Umarım gittiğin ülkeyi de karıştırmazsın. Bil ki karşınıza her zaman Türkler gibi nazik ve alicenap bir insanlar çıkmayacaktır.

Bu arada hani geçen sene “ABD, PYD’ye silah vermiyor” diye beyanat vermiştin ya… ABD’nin PYD’ye verdiği silahların kaç tır olduğunu saymaktan artık bıktık, haberin olsun. Aynen senden bıktığımız gibi. Haydi hoşça kal.

YORUMLAR

  • 0 Yorum