YAZAN ELLERİNİZ DERT GÖRMEYECEK, SÖZ!
Reklam
Neslihan Aydın BATOK

Neslihan Aydın BATOK

Mürekkep İzi

YAZAN ELLERİNİZ DERT GÖRMEYECEK, SÖZ!

13 Şubat 2018 - 10:22

Köşe yazısı yazarken ‘yazı’ hakkında konuşacak olmak her ne kadar garip gelse de, yazıyı bulduğu bilinen Sümerlere teşekkür edip, mürekkebi bulan Hintlileri alkışlayıp ve kâğıdı bulan Çinlilere de ıslık çalıp yazıma başlasam iyi olur :)

İlk paragrafta yaptığım tümevarımdan sonra olayı biraz spesifikleştireceğim. Hatta bunu uygarlıklardan alıp ikili ilişkilere taşıyacağım. Bu hızlı geçiş sisteminde ücret de almayacağım merak etmeyin ;)

Bizim en büyük sorunlarımızdan biridir iletişim anında ruhsal travmalar yüzünden karşı tarafa yanlış bilgiler aktarmak ya da yanlış anlaşılmaya sebep vermek. Basit bir örnekle anlatacak olursak kargaya ‘neden bu kadar karasın’ dersin, o ‘sensin kara’ diye tepki verir. Bu belki sizin tonlamanızdan kaynaklıdır belki de karganın o an ruhsal sorunları vardır. Oysa bunu kargaya yazarak sorsan ve düşünerek yazsan sorun şu hali alabilir; “Sayın Karga, sorumu mazur görün lütfen, bu kadar kara olmanızın sebebini merak etmekteyim, eğer sizin için de bir sakıncası yoksa bunun sebebini benimle paylaşır mısınız?” Tabi durum bu olunca Kargamız sinirli ya da üzgün bile olsa yazarak cevap vereceği için o duyguları bastırmaya vakti olur.

Demek istediğim şu; Eğer biriyle bir konuda sıkıntı yaşıyorsanız ve bunu o kişiyle yüz yüze konuşurken konu başka yerlere sapıyorsa, derdiniz neyse onu yazarak anlatın. Duygularımızın derecesi yüksekken, yani aşırı sinirli ya da aşırı mutluyken, ağzımızdan çıkan sözler pusulasız bir kurşun gibi nereye saplanacağı belli olmaz. Sonra başlarsınız kanayan yarayı öyle demek istemedimlerle, nasıl öyle düşünürsünlerle kapatmaya çalışmaya. Bir şeyi amaç edindiğinde onu ancak yazıya geçirirsen güç kazanır, aksi takdirde boş çırpınmalardan ibarettir söylenecekler. Çünkü herkes anlamak istediğini anlatır, hatırlamak istediğini hatırlatır. Oysa yazdığını ne sen ne de karşındaki inkâr edemez, tabi orda da düşünmeden yazmadıysan. Yazdığını en azından bir kez kendin okumalısın. Eğer senin bile aklın karışıyorsa karışmayacak hale getirmelisin. Buda yazılanın değişebilme özelliğini ve ne kadar önemli bir özellik olduğunu gösterir.

Peki söz öyle midir?

Asla!

Bir kere ağızdan çıktıysa yok aslında böyle demek istedim desen bile ölümcül bir darbeyi iz bırakan bir hamleye çevirirsin sadece. Çünkü artık söylenmiştir…

Şimdi varsa bir duygumuz başka birine aktarmak istediğimiz, bu kırgınlık olabilir, kızgınlık olabilir, sevgi olabilir yani her ne besliyorsanız. Sivri dilimizi karşımızdakine saplamaktansa kendimize saklayıp sivri kalemimizi de sadece kâğıda bastırıp YAZALIM. Buradaki yazmak sosyal medyanın mesajlaşma araçlarındaki iletişim için kullanılan değil! Gerçek anlamda yazmak. Bir kâğıt bir kalem ve sizin düşüncelerinizin olduğu yazmak eylemi. (Word dosyası da olur :D )

Sümerlerden geldik buralara. Umarım katettiğimiz yola değer. Siz de bu büyülü eylemin peşinden gidin ve o onu dedilerle ben böyle demek istemiştimlerle bocalayacağınıza işte söylemek istediklerim burada deyin. Bir Türk Atasözü derki “Alim unutmuş, kalem unutmamış” ;)

YORUMLAR

  • 0 Yorum