SOSYAL BECERİ KAYIPLARIMIZ
Reklam
Neslihan GİRGİN

Neslihan GİRGİN

SOSYAL BECERİ KAYIPLARIMIZ

03 Haziran 2021 - 10:53

Geçen hafta birçok uzmanın aynı konu üzerinde görüş bildirdiği bir dönemdi. Vurgulanan konu çok önemliydi. Çocukların yaşadığı sosyal kayıpların, duygusal hasarların giderilmesine yönelik çözüm yolları üzerinde duruldu. Bu konuya ben de çok hassas yaklaşıyorum.
Pandemi başladığından beri, "Sadece akademik kayba odaklanmayalım sosyal ve duygusal kazanımlarda duraklayan bir süreç olacak. Buradaki sorunların büyüme ve yayılma riski var." çırpınışı içerisindeydim.
O yüzden, öncesinde uğraş verdiğim, için şimdi bu konuda çıkan her sese koşulsuz katılıyor ve gidermeye yönelik çabaları destekliyorum.

Bu yüzden, kısıtlı imkanlarla okullarıyla buluşan, iletişimi, etkileşimi unutan, problem çözme, strateji geliştirme gibi alanlarda kendi senaryolarını üretmekte geri duran çocuklarımız için sosyal beceri eğitimlerine ağırlık verilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Nedir sosyal beceri?
o Duygu, düşünce ve niyeti anlama, ilişkilerinde toplumsal olarak kabul gören tepkiler oluşturarak, etkili ve devamlılığı olan etkileşimler kurabilme yeteneğidir.
Sosyal beceri yönünden gelişen kişi;
o Durumu, duyguyu doğru anlamlandırıp uygun düşünce ve davranış geliştirir. Öz denetim becerisini kontrol ederek yaşananlar karşısında duygularını düzenler. Sosyal farkındalık, empati becerisi ile muhakemeyi doğru kurarak davranış geliştirir.
o Neden sonuç ilişkisini duruma uygun tanımlayarak problemi görüp harekete geçer. Bu noktada strateji üretme becerisinin aktif olması ile koşullara uygun tepki gösterir.
o Duygularını ve kendini her yönüyle kabul eder. Kendini övme ve eleştirmeyi dengeleyerek "Beni" gerçekleştirme sürecinde başarılı adımlar atar.

Yetişkin deneyimlerimiz, tepkilerimiz çocukluk dönemimizden gelen yaşantılar ile oluşur. Karşı tarafın bizim davranışlarımıza, duygularımıza bir anlam yüklemesi de bizlerin onlar üzerinde bıraktığı izler ile şekillenir. Çocukluk döneminde çokça ihtiyacımız olan en önemli şey ilişki ve etkileşimi deneyimleyebileceğimiz ortamlarda bulunabilmektir. Farklı kişiler, karşılaştığımız durumların değişkenliği bizlerin yaşam tecrübesini arttırır.
O yüzden yapılandırılmış alanlar, olaylar yerine daha doğal yaşantılar ve bunların merkezinde kendi sürecini yönetebilen çocuklar isteriz biz...

Peki bu dönemde yaşanan süreç ne? Bu ortamlardan uzak kalan çocuklarda neleri gözlemliyoruz?

Gelişimsel ataklar olduğunda kendini gösteremeyen, günlük rutinde yaşanan kesitlerde söz ve davranış olarak uygun tepkiler veremeyen, sorunlar karşısında yoğun duygusal hasarlar yaşayan, baş etmekte zorlanan çocuklar görüyoruz etrafımızda. Özellikle kapanma döneminde parklardan, sokak oyunlarından, yüz yüze eğitimden, aktivitelerden uzak kalan çocukların yaşadıklarına anında çözüm bulma, uygun duygu ve davranış geliştirme, tolere etme becerilerinde kopmalar yaşanıyor.
Sosyal beceri gelişimi iyi düzeyde olan bireylerde sosyal yönden kabul edilebilir davranışları sergileme, sosyal kabul görmeyen davranışlardan da kaçınma görürüz. Ancak birçok çocuğumuz davranışlarını sergileyecek ortamlardan yoksun kaldıkları için bu değerlendirmeleri yaparak doğru davranışa ulaşma becerisinde de geride kalmış oldular.
Şimdi okullar açıldı. Tabi sadece 2 gün. İşte bu günlerde yapılacaklar çok önemli. Okul disiplinini, okula aidiyet hissini tekrar yaşamalı bu çocuklar. Okul ve öğrencilik kimliğinden çok uzaklaştılar. Akademik olarak süreci çok iyi yöneten okullar ve öğretmenler oldu. Bu buluşmalarda akademik kaygılardan çok sosyal ve duygusal açıdan oluşan kayıpları göz önünde tutmalı eğitimciler. Oyun kurmayı, birlikte oyun oynamayı unutan, guruplara ürkerek katılan çocuk çok. Koşmanın bir özgürlük olduğunu hatırlamalılar. Bunu rahatça yapabilecekleri okul bahçeleri var artık. Oyunun hem keyfini yaşarken hem de oyun, geride kalmak, tercih edilmemek, seçilmemek veya hep aranan olmak, lider olmak gibi durumlar ile baş edebilmek, dengeleyebilmek için iyi bir öğrenim aracı olacak onlar için.
Kısa dönem sürecek olan eğitim sürecinde öğrenme, bilgi edinme, araştırma ihtiyacını çocukta yeniden canlandırmak önemli. Buda müfredatı önlerine yıkarak yetiştirme kaygısıyla değil, öğrenmenin, bilginin verdiği hazzı, konforu onlara hatırlatarak olmalı. İç motivasyonlarını canlı kılacak çözüm yöntemlerini üretmemiz şart. Bu dönemde yorgun eğitimcileri de güçlü tutmak iyi bir enerji ve motivasyon ile süreci yönetebilmelerini sağlayacaktır.

Okula dönüşte; Çocuğun çocukla olan ilişkisinde ekranda kaybettiği; birbirini dinleme, anlama, his ve durumunu sorma, paylaşma, birbirlerine kendindeki değişimi, öğrendiği beceriyi gösterme istekliliğini canlandırmak önemli.
Bu noktada dönemin ve koşulların getirisi olarak herkesin farklı kaygılar taşıdığını hatırlayalım. Bir diğerimize karşı anlayışlı olarak korku kültüründe boğulmadan yaşamaya çalışmak esas amacımız olmalıdır. Eğitimden, okullardan, iş yerlerimizden uzak kaldıkça günlük hayat rutinlerinden uzaklaşıp evde kapanmanın kaygıyı arttırdığını ve süreci yönetme becerisini zayıflattığını da unutmadan yol almalıyız.
Hepimiz için iyilik, sağlık olsun...

Psikolog&Aile Danışmanı Neslihan GİRGİN
[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum