II. Kurtuluş Savaşımızın tarihi analizi
Reklam
Rifat Sait

Rifat Sait

II. Kurtuluş Savaşımızın tarihi analizi

04 Aralık 2016 - 14:47


Her şey 15 Temmuz’da başladı diyenler halt etmiş. Zira her şey o zaman başlamadı, 15 Temmuz’da olan şey bir okyanusun dibinde gizli kalmış zehirli atıklarının ve kalıntıları kıyılarımıza vurmasıydı. Ya da aysbergin görünen üstteki küçük kısmının ortaya çıkmasıydı.
Süreçler ve stratejik konumumuz
Peki, bu işin miladı ne zamandı? Dört ana milat var. Birincisi 14 Ağustos 2001, yani AK Parti’nin kuruluşu ve ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın sahneye çıkması ile başlayan bir süreç. İkincisi Türkiye’nin sahip olduğu son derece önem arz eden jeopolitik ve jeostratejik konum. Şakası yok, biz Asya ve Avrupa’yı birleştiren bir ülkeyiz. Asya’yı Avrupa’ya, Karadeniz’i Ege’ye ve Akdeniz’e birleştiren İki önemli boğaz Türkiye’de bulunuyor. Bunlar yetmezmiş gibi bir de Kanal İstanbul ile başka bir stratejik geçiş yapılıyor. İstanbul’a yapılacak, Üçüncü uluslararası havalimanı ile Avrupa’nın Dünya hava ikmal merkezi de Türkiye oluyor. Tabi bütün bunlar İngilizleri ve Almanları dehşete düşürmeye yetti. Diğer yandan THY’nin atağı Alman hava yolu devi Lufthansa’yı çıldırttı. Yetmezmiş gibi daha önce hiç gitmediğimiz Afrika ülkelerini keşfettik. Olmayan yerlere Büyükelçilikler açtık. Dünyadaki Büyükelçilik rakamlarında ilk sekiz ülke arasındayız. Başbakanlığa bağlı TİKA Kurumu yurtdışında önemli hizmetler veriyor.
Enerji geçiş koridoru, kutsal Fırat bölgesi ve Balkanlar
Bütün bunlar İçerde ve dışardaki statükoculara ve baskıcı gruplara karşı omurgalı dik duruşun başlangıcıydı. Bu duruşun sahibi olan Türkiye, Ortadoğu ve Orta Asya’daki petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarının geçiş koridorunda. Türkiye’yi önemli kılan diğer konu, İsrail için kutsal bölge olan Fırat bölgesidir ki bu da Türkiye ve etrafındadır. Daha da önemlisi Türkiye, tüm İslam âleminin ve Dünya mazlumlarının hamisidir. Yetmedi, Avrupa’ya açılan koridor olan Balkanlar sınır komşumuz. Üstelik Balkanlarda önemli bir siyasi gücümüz var. Balkanlarda iki milyona yakın soydaşımız yaşıyor. Üstelik tarihi yönden bağlantılarımız var, akrabalıklarımız var.

Türk Birliği, İslam Birliği ve Çıkar Birliği
Keza Irak’ta Suriye’de ve İran’da Türkçe konuşan soydaşlarımız yaşıyor. İran’ın Tebriz vilayeti başta olmak üzere sadece bu ülkede 30 milyona yakın soydaşımızın yaşadığını biliyoruz. Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan gibi Orta Asya ülkelerindeki yaşayan soydaşlarımız ayrı bir güç. Türkiye çepe çevresinde soydaşları olan, soydaş yoksa dahi aynı dine mensup Müslüman kardeşlerinin bulunduğu coğrafyanın tam ortasında bulunuyor. İslam Birliği, Türk birliği ve de başta Rusya olmak üzere çıkar birliği olduğumuz ülkelerle komşuyuz. Bunu içerdeki bazı zavallılar bilmese de başta ABD, Avrupa ve İsrail iyi bilir. Onlar iyi bildiği için bundan rahatsız olurlar ve gereğini yaparlar.
“One Minute” ve “Dünya Beşten Büyüktür”
Haçlı ve Siyonist güçler yüzlerce yıldır bunun hazırlığındadır. Onların taşeronlarından olan paralelci eşkıyaların ise 40 yıldır gizli bir hazırlık içinde olduklarını şimdi öğreniyoruz. Bugüne kadar ABD ve Avrupa’ya muhtaç bir şekilde boynu bükük politikalarla yaklaşan Türkiye rolünü değiştirdi ve Dünya liderliğine soyundu. İşte bu sürecin üçüncü evresinde Recep Tayyip Erdoğan çıktı ve kimsenin kafa tutamadığı İsrail’e “One Minute” deyiverdi. Bütün bunlar ABD, Avrupa ve İsrail için hazmedilecek şeyler değildi. Ardından son süreçte New York’ta Birleşmiş Milletler Genel kurulunda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzlerine adeta bir Osmanlı şamarı vururcasına “Dünya Beşten Büyüktür” demesi suyu taşıran son damla oldu.
Harekete geçiş
Böylece Dünyanın beş kabadayısı ve onların taşeronları harekete geçtiler. Gezi olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi ilk sıcak temastı. Bunlar Türkiye’ye açılan savaşın ilk hareketli ve sıcak süreçlerdir. Böylesine vahim ve önemli bir durumdur yaşadığımız. Sadece paralelci teröristlere karşı değil, İŞİD, DHKP-c, PKK, PYD… Gibi çok sayıda bölücü terörist grupları Türkiye’ye karşı ortak saldırı içine girdiler. Bütün bunlar okyanusun üstündeki aysberg gibiler ama altlarında çok daha büyük güçler var. ABD ve Avrupa ise eskiden gizlice yaptıklarını şimdi alenen yapıp söylemekte hiçbir mahsur görmüyor.
Ekonomik saldırılar
Ülkemize Silahlı saldırıların yanında ekonomik saldırlar da başladı. Standart & Poors’un açıklamaları ekonomik saldırıydı. Rus uçağının düşürülmesi ve İstanbul Atatürk havalimanındaki patlama ile turizm sektörümüzü bitirmeye çalıştılar. Bunlara da ekonomik bir saldırıdır diyebiliriz. Tüm bunların yanında pek bahsedilmeyen ama çok önemli olan siber saldırıları da eklemek lazım. İşte bu yüzden bütün bunlara kimi ifadeye göre 3.haçlı seferi kimi ifadeye göre 2.kurtuluş savaşı diyoruz. İçerde ve dışarda bize karşı ne kadar unsur varsa topyekûn harekete geçtiler. Doların fırlaması da bunlarla birlikte oldu.

Fırat kalkanı
Diğer yandan komşularımız Suriye ve Irak’ta yaşananlarla bize dışarda da cephe açtırdılar. Başımıza musallat ettikleri İŞİD belası ile Irak’ta TSK’miz mücadele ediyor. Tabi ayrıca bir de PKK’nin uzantısı olan PYD ile mücadele var, bu mücadelede ABD’nin PYD’ye destek vermesi, beraberinde sınır güvenliğimiz ve geleceğimiz için mutlak suretle yapmak zorunda olduğumuz Fırat kalkanı operasyonu ile Ceraplus’ta yaşananlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi İran’ın Şii birliklere destek vererek bölgede tam bir arapsaçını oluşturması. Dediğimiz gibi top yekûn bir savaştayız desek abartmış olmayız.

Mülteci ve sığınmacıları geçiş yolu Türkiye
Türkiye Orta Doğu’dan Avrupa’ya göç etmeye çalışan mültecilerin de geçiş yolunda. Ülkemize sığınan Suriyeli mültecilerin sayısı 3 milyona yaklaşıyor. Diğer taraftan da üçüncü ülkelerden Avrupa’ya gitmeye çalışan milyonlarca sığınmacı Türk topraklarından geçecek. Kapılarımızı ve sınırlarımızı açtığımızda Avrupa’nın yaşayacağı problemi varın siz düşünün. Avrupa Birliği sığınmacı ve mülteciler için yaptığımız geri dönüşüm anlaşmasına söz verdiği halde uymuyor. Geri dönüşüm anlaşmasının rafa kaldırılmasına neden oldular. Bu semeresini başta Balkan ülkeleri olmak üzere tüm Avrupa üstlenecek. Yeri gelmişken dışişleri komisyon üyeliği yapmış ve bu anlaşmanın görüşmelerine girmiş eski bir milletvekili olarak geri dönüşüm anlaşmasının yararlı olmayacağı ve Avrupa tarafından uygulanmayacağı kanaatindeydim. Ama istişareye kültürüne saygımızdan dolayı destekledik.
AB Milliyetçiliğine karşı alternatifler
Günümüze geldiğimizde Avrupa Birliği ile yaşanan sorunlar ışığında AB ile görüşmelerin kesilmesi dahi düşünülmeye başlandı. AB’nin samimiyetsizliği ve isteksizliği bizi bu duruma getirdi. AB ekonomik bir birlik olmaktan ziyade içerisindeki gizli kalmış haçlı aşkıyla Hristiyan Birliğini düşündüğü müddetçe bu birliktelik zaten olmaz. Ulus milliyetçiliği, dini milliyetçilik, bölge milliyetçili… Kısacası hangi milliyetçiliği yaparsanız yapın parçalanırsınız. Buna en iyi örnek kuşkusuz Balkan ülkeleridir. Türkiye, böyle stratejiye karşı Şangay Birliği, Türk Birliği ya da İslam ülkeleri arasında kurulacak bir birliğe alternatif olarak girebilir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum