30 AĞUTOS ZAFER BAYRAMININ 100 YILI KUTLU OLSUN… NİCE...
Reklam
Şadıman Şenbalkan

Şadıman Şenbalkan

30 AĞUTOS ZAFER BAYRAMININ 100 YILI KUTLU OLSUN… NİCE YÜZYILLARA….

30 Ağustos 2022 - 13:34

Dört bir yanı düşmanlar tarafından kuşatılmış yurdumuzu, işgal kuvvetlerini vatanımızdan atmak için yedi düvele karşı, genç yaşlı demeden milletçe savaştık. İşte tam da bundan sebep, 30 Ağustos Zafer Bayramı; Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatılan, zafere gidiş yolu; bir ulusun, bir milletin kendi topraklarında verdiği hak ve özgürlük mücadelesinin kazanıldığı gündür. Bu bakımdan da günün anlam ve önemi 30 Ağustos Zafer Bayramı tarihe altın harflerle yazılmıştır.
  Yüzüncü yılını kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı, Büyük Taarruzun başlamasıyla Mustafa Kemal ATATÜRK 26 Ağustos 1922'de Atatürk’ün tarihi sözleriyle Büyük Taarruza hazırlandık: "Hatt-ı müdafaa yoktur, Sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün Vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz.”
  Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarıyla birlikte, vatan toprakları canla, kanla ve bir milletin kurtuluşuyla, netice itibarıyla da son derece zor şartlar altında zaferle sonuçlanmıştır.
 Onun içindir ki,  30 Ağustos; “barış bayramı” değildir. Bir ulusun, bir milletin,  Türk Milletinin ZAFER BAYRAMIDIR.  30 Ağustos Zafer Bayramı; zaferle barışı birbirine karıştırmadan dünya önünde kazanılmış, ulusal zaferimiz olan milli bayramımızdır. Bu gerçek değiştirilemez ve de bu böyle biline…   
 Kuva-yı Milliye vatanperverlerini ve Atamızın silah arkadaşlarını annemden dolayı iyi biliyorum. Zira annemin, Kuva-yı Milliye’ci dayıları ve onlar gibi nice Kuva-yı Milliye ruhunu taşıyan ve de vatan aşkıyla yanan,  canları pahasına yurdumuzu düşman işgaline karşı savunmuş insanlar sayesinde; hür ve millet olma erdemiyle yaşıyoruz. Annemin Kuva-yı Milliye mensubu dayısı, Büyük Taarruza varılırken cephede düşman askerleriyle savaşıyor ve düşman telgraf tellerini kesiyor. Kuva-yı Milliye’ci dayımız, düşman askerinin onları taramasını göze alarak, düşmanların telgraf tellerini kesmiştir.  Ki bu iş öyle anlatıldığı kadar kolay değildir. Anlatayım: Rauf Dayı, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kendisine verdiği görevle, Sakarya Nehri kıyısında konuşlanan düşman askerinin silah ve mühimmatlarının yerini öğrenmeyi,  düşman telsiz ve telgraf tellerini kesmeyi,  ölümü göze alarak başarmıştır. Kuva-yı Milliye’nin ayrılmaz bir parçası olan dayımız, görevini tamamlayıp Başkomutan Mustafa Kemal’e bilgi vermeye giderken düşman askerleri tarafından görülmüş ve taranmaya başlanmıştır.   Ama o, Sakarya Irmağının kollarına bırakmıştır kendini. Düşman askerleri, Sakarya Nehrine kendini atan Kuva-yı Milliye erinin peşine düşmüş,  düşman askerlerinin onun düştüğü yeri taramalarına rağmen amaçlarına ulaşamamışlardır.  Nitekim vatan aşkıyla tutuşan nice Kuva-yı Milliye gibi Rauf Dayı, o koca nehirde karabatak gibi düşmana kendini göstermeden, aç-susuz ve tam üç gün üç gece nehrin içinde saklanmış; onun öldüğünü düşünen düşman askerlerine görünmeden Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal’in ordusuyla birlikte savaştığı cepheye koşmuştur.     Vatan için, milleti için ve esir alınmaya çalışılan bir millet için “canını dişine takan” tüm Kuva-yı Milliye ile birlikte savaşmıştır.  Vatanın bütünlüğü,  tüm Kuva-yı Milliciler ve şanlı Türk Askeri ve de Başkomutan Mustafa Kemal ile Türk Ulusunun yok yokluk içinde ama ve lakin elbirliğiyle kazandığı bir zaferdir.             
 Anneannemin erkek kılığına girip, düşman askerlerinden, iç ve dış hainlerden kaçtığını onun anlattığı gerçek yaşamındaki var oluş mücadelesini bizzat kendisinden dinlemiş, Türk Kadınının dirayetine hayranlığım artmıştır.
 İyi ki Nene Hatunlarımız var ve onların da Kurtuluş Savaşı’ndaki katkı ve emeklerine saygıyla eğiliyor, tüm şehit ve gazilerimizi,  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum.
Yaşasın Cumhuriyet… Yaşasın Türk Ulusu…
Atamızın dediği gibi: “ Ne mutlu Türküm diyene…”
30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu olsun…
 

YORUMLAR

  • 1 Yorum

Son Yazılar