İnsanı, güngörmüşü, kendini yetiştirmişi, her-bir şeyi bileni, sevgi arayışındaki kimseyi, sevgisizi, duygusuz, duygulu, iyi insan sıfatına tıpatıp uyan (mış) gibi yapanları, aydını ve yarı aydını, konuşmaları ve duruşlarıyla değerlendiriz. İşte tam da bu noktada algıda seçiçilik başlar. İnsanı anlamak için 'alim' olmaya gerek yok ama ve lakin hayatın içinde yoğrulmuş, yaşanmışlık izlerinden içimize işlemişlerin yol göstericiliğinde; geçmişten dersler çıkararak, bir kişi hakkında olumlu ya da olumsuz yargı algısına varmamızın hasleti burada başlamaktadır çünkü. Yaşanmışlık, deneyimler, gözlemcilik, çok okumak, entellektüel birikimler bu mihvalde belirleyici olmaktadır. Eskilerin deyimiyle hal bilen ama ondan öte halden anlayan insanlara; "kemale ermiş insanlar" denildiği bilmektedir. Zira yılların hayat izlenimleri ile yüzümüzde insan okuyanlara rastlamışlığımız olmuştur. Bazı kimseler, algısal yeteneklerinin çok olduklarını iddia eder, kendinden sihirli vasıflarıyla; falçılık yaparlar. "Serbest Piyasa Ekonomisi" gibi "Serbest Atış", gaipten haber veren sözde astroloji adı altında çıkan günlük burç yorumları, bile bile kandırılmamıza olanak sağlıyor mu sağlıyor! Ha kahve falı, ha su falı ama illa ki yıldız falı, insanoğlunun bildim bileli merakında olunca astroloji safsatası bilimsel bir gerçek olamazken para kazanma mekanızmasına dönüşüveriyor. Bu vaziyet insan oğlunun merakından kaynaklanıyor ve merak hem iyi hem kötüsüyle karşımıza her mihvalde oluveriyor.
MERAK DEMİŞKEN...
Üstelik, bilimin ve felsefenin ana fikri meraktır. Felsefenin Babası; Sokrates, Aristo ve kuramcı Descartes'e kadar, insana özgü öğrenme isteği merak etmekle başlar. Dolayısıyla merak uyandıran her olgu; sormak, sorgulamakla bilgiye ulaşmanın temelini atar. Geçmişi, geleceği, olasılıkları düz mantık yoluyla çözemeyiz fakat bilimsel olana ulaşmak için merakla ve sabırla araştırarak, elimizdeki verilerin analizini yaparak ulaşırız asıl olana.
Onun için bilimin ışığında, ortacağın karanlığından; aydınlanma çağından öteye geçtiğimiz 21. yüzyılda hala 'safsatalara', itibar edersek; durduğumuz yerde saymaya devam ederiz değil mi ama...
GÜNÜMÜZÜN TRENDİNİ KİM BELİRLİYOR?
Sosyal medya mı? Tv kanalları mı? Gazeteler mi? Siyaset mi? Hayat pahalılığı mı? Güzellik salonlarının paraya para demediği güzel ve genç görünmek isteyen yaşlı başlı kimseler mi? Şifa dağıtıcılar mı? Ününe ün katmaya çalışan popüler kültürün getirdikleri mi? Kim?
Hepsi ...
Sosyolog Abraham Maslovun İhtiyaçlar hiyerarşisi pramidinde; insanın, "kendini gerçekleştirme" ihtiyacı vardır kuramı haklıdır. İhtiyaçlar Hiyerrarşisinde; istek pramitin en tepesinde olmasa da, yeme, içme, barınma itiyacından hemen sonrasında ortaya çıkmaktadır.
E... AMA YA SONRA?
Toplumsal normlar insan davranışlarını belirler. Biz buna Anonim diyoruz. Tıpkı Anonim olan ezgilerimiz, türkülerimiz gibi.. Tüme varımsal bilgi arttıran bir çıkarımdır ama öyle kitapsız bilgi ile değil! Yalan yanlış sosyal medya bilgisiyle bilgi olmayacağı gibi, bilim asla ve katha olmaz, olamaz. Onun için bilimsel olmayan hayallere karnımız tok...
Kaldı ki metodolojik yaklaşımla bilmin yöntemine ulaşılırken ortalıkta dolaşan cahiller, bütünü görmeden nesnel olmayanları kanıksatttılar mı şimdi bize?
Hadi canım sen de...
Bilgi artıran çıkarım her halükarda tümden gelenle, değişmezleri determinist bir yaklaşımda olmalıdır.
Bu bağlamda bilgi evrenseldir ancak okumayla, ilim tahsil etmekle gerçekleşir. Aksisi ise, çarşıda, pazarda ya da sosyal medyada dikkat çekmeye çalışan birilerinin savları toplum için gerçekçi olamaz.
YORUMLAR