Kadına Yönelik Şiddet, Aktivizm ve Devlet Algısı
Reklam
Süleyman Gök

Süleyman Gök

Süleyman GÖK ile Genç Gündem

Kadına Yönelik Şiddet, Aktivizm ve Devlet Algısı

08 Mart 2018 - 11:19

Türkiye’de kadın çalışmaları tarihinin çok uzun bir geçmişi bulunmamaktadır. Küreselleşme ile birlikte değişen üretim şekillerine göre konum alan kadın çalışmaları ülkemizde de üzerinde sıklıkla tartışılan ve akademik yazın alanında çalışmalara konu olan bir alandır. Öncelikle, kadın perspektifi açısından değerlendirmek gerekirse, ulusal ve uluslararası birçok insan hakları belgelerinde ‘kadın hakları’ temel insan hakları olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyebiliriz ki, kadın hakları, uluslararası insan haklarının ve uluslararası hukukun temel bir parçasıdır. Bölgesel anlamda ise Avrupa Birliği bu konuda öncül rol oynamaktadır. Bu güne kadar çıkarmış olduğu insan hakları belgelerinde, direktiflerde ve kararlarda kadın haklarının temel bir hak olduğunu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerektiğini, kadın- erkek eşitliğinin, kadınların siyasal, toplumsal ve ekonomik hayata katılımının arttırılması gerekliliği üzerinde çeşitli çalışmalarda bulunmaktadır. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde, ülkemizin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde kadın hakları önemli bir alanı oluşturmakta ve ülkemizdeki kadın sorunlarına yaklaşım perspektifimizde Avrupa Birliği önemli rol oynamaktadır.

Kadın sorunlarının temelinde üretim modellerinin değişmesi ve buna bağlı olarak kadının toplumsal ve siyasal alandaki rolü bulunmaktadır. Bunun yanında toplumsal ve devlet katında kadına karşı olan bakış ve devletin sistemsel olarak gelenekçi- ataerkil- erkeksi yapısı da kadınların ülkemizde sorun yaşamalarının başlıca alanlarını oluşturmaktadır.

Öncelikle, kadınların sadece ailenin bir parçası ya da anne olarak değil ‘birey ‘ olarak görülmesi gerekmektedir. Bu da bir paradigmanın değişmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde, devletin ‘’ baba ‘’ olarak algılanması ve bu tahayyül çerçevesinde toplumsal ilişkilerin şekillenmesi, devletin, kadını birey olarak değil nesne olarak görmesine neden olmaktadır. Birey, toplum ve devlet özelinde değerlendirdiğimizde, Türkiye’deki devlet aklının eril, erkeksi olması, kadın bedeni üzerinden siyasal, sınıfsal ve kültürel söylem üretilmesi, devlet anlayışının birey temelli olmayışı, siyasal sistemimizin kapsayıcı, çoğulcu yerine tekçi ve cinsiyet temelli olması toplumsal ilişkilere de yansımakta, ülkemizde kadın ‘’ namus ‘’ olarak algılanmaktadır. Erkek egemen toplumda, kadının birey olarak algılanmasının kanunlarla ya da yönetmeliklerle değişmediği/ değişmeyeceği bir realitedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine eğitimin yaygınlaştırılması zorunluluktur. Eğitim başlıca temel öncelikli alanımız olmalıdır. Sonuç olarak bağlamak gerekirse, ülkemizde kadına karşı fiziksel ve taciz anlamında şiddet yüzde 100 artarak devam etmektedir. Bu soruna kadın örgütlenmelerinin aktivizm ile karşılık vermeleri gerekmektedir.

Aktivizm, toplumsal değişme ya da politik değişiklik meydana getirmek için yapılan eylem olarak tanımlanmaktadır. Kadın dernekleri, kadın aktivistler, kadınlara karşı yapılan bu davranışları toplumda farkındalık yaratmak amacıyla eylemlerde bulunmalıdırlar. Akademik anlamda, kadın araştırma merkezlerinin açılması, üniversitelerde kadın çalışmaları enstitülerinin kurulması önemli bir kazanç olarak görülmelidir. Ülkemizde, üsten gelen bir anlayış doğrultusunda kadın çalışmaları yapılmamalı, kadınların haklarının daha geniş çevrelerce bilinmesini ve toplumsal farkındalığının kolaylaştırılması amacıyla yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşları ile çalışmalar yapılmalıdır. Unutulmaması gereken bir diğer husus, merkezlerde yapılan göstermelik kadın çalışmalarının yerelde somut bir karşılığı bulunmamaktadır. Kadınlara yönelik her türlü proje ve çalışmalar, yerelde de karşılık bulmalı, bunun için yerelde kadın çalışmalarının teşvik edilmesi sağlanmalıdır.

Özet olarak, ülkemizde kadınlar toplumsal ilişkilerde özne değil nesne, etken değil edilgen bir konumdadır. Bizlerin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin konsolide edilmesi için yapmamız gereken bir çok alan ve konu vardır. Akademik anlamda yaptığımız tartışmaların, yazdığımız makalelerin toplumsal hayattaki karşılıklarını iyice analiz etmeli, kadın politikalarımızı ona göre belirlememiz gerekmektedir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum