Yetmişli yılların köyü. .
Konak iskelesinin yanından kalkan otobüslerle üçbuçuk saatte gidilirdi..
Sabah bir sefer, akşam bir sefer yapılırdı.
Günübirlik gidip gelmek yürek isterdi
O kadar uzak, o kadar teknolojiye yabancı bir sahil kasabasıydı.
İki bakkal bir fırın diye tarif edilirdi sosyal yapısı
Nüfusu 1200 civariydi.
Artık şehirden bunalıp kaçan emekliler de yazlıklarına sabit yerleşince nüfusu onbine dayandı.
1985 yılında profesyonel ligde takımı bulunmayan bu sahil kasabasına küçük bir stad yapıldı.
Aslında antreman sahası gibi birşeydi.
Tabi sert poyrazıyla meşhur Karaburun'da kışın kimseler olmayınca, yazın da sadece üç ay oynanabilir bir hava hakim olunca, zamanla bakımsız kalan ve atıl hale gelen sahaya yıllar sonra İl Spor Müdürlüğü muhtemelen belediyenin de el vermesiyle kazma kürek daldı.
Ve bugün ortaya öyle bir saha çıktı ki;
Izmir'e 110 km. uzaktaki bir yerleşim merkezi için. .
Profesyonel ligde olmasa bile ihtiyac sahibi bir takım için fevkalade bir eser meydana geldi.
Karaburun'da itiraz eden olmadı
Karaburun'da bahane üreten olmadı
Karaburun'da "sizin yapacağınız stadı istemeyiz!" diyen olmadı
Karaburun'da "Yapın da görelim" diyen olmadı.
Karaburun'da "Bu stad bize yetmez" diyen olmadı.
Karaburun'u siyasetin içine soğan gibi doğrayan olmadı
Il Spor Müdürlüğünden geldiler..
Yerel yönetime "Selamünaleyküm" dediler..
Yerel yönetim de "Buyrun hoşgeldiniz, hadi bakalım hep birlikte" dedi.
Hepsi bu !
Solcunun solağına denk gelen, evdeki bulgurla doyar
Solcunun sa(ğ)lağına denk gelen ise evdeki bulgurdan olur.
Mesele bu kadar nettir !
