Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina Can Radyo’ya konuk oldu. Yaptıkları faaliyet ve yatırımlar hakkında konuşan Piriştina, Buca’nın kronikleşmiş sorunlarını çözeceklerini dile getirdi. Yeni projelerin de müjdesini veren Piriştina, “Buca’da sorunları bitirelim ki, 2019’da bu kente talip olanlar birazcık hayal güçlerini geliştirsinler” dedi.
Ciddi bir maraton yürütüyorsunuz. “Buca Belediye Başkanı’nı yerinde bulamıyoruz” diye şikâyetler geliyor. Bu güzel bir şey; Başkan yerinde yoksa sokaktadır. Her sabah başka bir berbere uğrar, her sabah farklı bir yerden simitini alır, çayını içer ve her gün farklı bir taksi durağını gezersiniz…
Dışarıda çok mutluyuz. Bu ve buna benzer davranışları hemşerilerimizle iletişim kurmak için doğru buluyorum. Berberde tıraş olursanız, taksi duraklarını gezerseniz, bir öğretmenin okulunu ziyaret ederseniz ya da park ve bahçelerde bir emeklinin yanına oturursanız yapacağınız bir hata varsa geri adım atabiliyorsunuz. Belediye binasının ve bürokrasinin büyüleyici atmosferi var. Halkla birlikte olmak bu büyüyü bozuyor. Eğer sokağa çıkmazsanız, insanlara dokunmazsanız insan olduğunuzu ve oradan geldiğinizi unutuyorsunuz. Her şey güllük gülistanlıkmış gibi odalara kapanırsak, sıkıntı oluyor. Ben halkımla birlikte olmaktan çok mutluyum. Bunun toplum tarafından kabul görmesi bizim için artı bir puandır, başka bir taraftan ise bu bizim işimizi kolaylaştırıyor. Bence en önemli kısmı bu. Bazen vatandaşın 15-20 yıldır zorlayan ancak evrak yoğunluğundan bir türlü halledilemeyen çok ufak problemleri olabiliyor. Bunu çözdüğünüz anda vatandaş ile ilişkiyi çözmüş oluyorsunuz. Makamımızda bir ülkenin Büyükelçisi’ni de ağırlayabilmemiz lazım, gidip çocuklarla oyun da oynayabilmemiz lazım; Belediye Başkanı olmak bunu gerektirir.
Bu aslında çok ezber bozan bir şey... Bir gün bakıyoruz Buca Gölet’te çocuklarla boya savaşı yapıyorsunuz, başka bir gün ise elinizde fırça ile okul boyuyorsunuz.
Hatırlattığınız için teşekkür ediyorum. O gün çok eğlenmiştik, keyifli zaman geçirdik. O gün 50’li yaşlarda bir adam geldi ve “Bak evlat ne yaparsan yap, içindeki çocuğu öldürme” dedi ve gitti. Bu benim çok hoşuma gitti. Hayat zor, Belediye Başkanlığı zor ancak içinizdeki çocuğu öldürmezseniz hayatı biraz daha yaşanabilir kılıyorsunuz.
40 tane okulun tadilatı sizin öncülüğünüzde tamamlandı...
Bizim gönlümüzden geçen toplam 80 okulun da tadilatını yapmaktı. Mali imkânlar boyutuyla 40 tanesini yetiştirebildik. Bir sonraki Temmuz’a kadar geri kalan 40 tanesini yapacağız. Bu hafta da birkaç tanesini gezdik, son hallerini görebilmek için.
Aslında bu Belediyelerin görevi değil...
Değil ancak biz burada yaşıyoruz ve biz bu okullarla beraberiz. Bu yüzden görevimiz olsun olmasın, tırnağımızdan dişimizden arttırarak, sadece okullar da değil camiler ve cemevlerine de el atıyoruz. Başka bir taraftan evlere giriyoruz; evlerin temizliğinden sağlık sorunlarına kadar müdahale ediyoruz. “Bunu Milli Eğitim Bakanlığı yapsın, Diyanet İşleri yapsın, Spor Bakanlığı yapsın” demiyoruz, kentte yaşadığımız ve kentlinin bire bir etkilendiği sorunları çözmeye çalışıyoruz. Biz sağlıklı, huzurlu, beyni dolu, kültürlü ve çağdaş çocukların yetişmesini istiyoruz. Bu yüzden okulların ortamı ve fiziki tesislerinden tutun dinlenmeye gittikleri tesiste, ibadet yapmaya gittiği tesiste, spor yapmak için gidebileceği yerlerde mali sorunlarla karşılaşmasınlar. Biz ailelere “Siz çocuğunuzu teşvik edin, biz gerekli yatırımı yapalım. Para mı yok, para bulalım, Zaman mı yok, size zaman yaratalım” diyoruz. Örneğin Pırlanta Merkezi böyleydi. Bu merkezle birlikte kadınların kendileri için zaman ayırabilmelerini sağladık, “Siz çocuğunuzu bize bırakın ve günde 4 saat kendinize vakit ayırın. Partiye mi üye oluyorsunuz, kültür ve spor faaliyetleriyle mi uğraşıyorsunuz ya da part-time işte mi çalışıyorsunuz bu size kalmış. Önemli olan kendinize iyi bakın” dedik.
“Ben binalar dikeyim, plazalar dikeyim, AVM’ler açayım” şeklinde bir yapınız olmadı. Yatırımlarınızın hep insana dokunmasını istediniz.
2016 yılı bizim için şantiye yılı olacak. Şimdiden hem duyuru hem özür hem sabır talep ediyoruz hemşerilerimizden. Yollarından tutun parklarına, kültür sanat merkezlerine, spor sahalarına kadar ciddi inşaatlar yapacağız. Bunlar olmalı ancak bizim önceliğimiz insana olan yatırım. Altından bir spor salonu yapsanız ve içinde çocuklar spor yapmıyorsa orası sadece fiziki bir değeri olan bina halinde olur. Modern, çağdaş ve dinamik çocuklar olması lazım ki spor salonunun çatısı bile aksa idare edilebilir.
İnsanları da memnun etmek çok zor… Otoparkta aracına kuş pislemiş olan vatandaş dahi “Böyle Belediyecilik mi olur” diyebiliyor.
Bunu anlamak lazım. Çünkü Türkiye’de yerel yönetici ile kurulan ilişki bu boyuttadır. İnsanlar eşiyle kavga eder bizi arar, mahallesinde bir aile büyüğü ile sorunu vardır bizi arar, okulda sorun vardır bizi arar. Bunu anlayışla karşılıyoruz. Ama bazen dediğiniz boyutta abartılabiliniyor. Eğer birinin istihdam sorunu varsa bunu gidip Başbakan’a anlatabilmesi zor. Biz de Belediye Başkanı dediğin sokakta olur. Birinin yan komşusu oluyor, biriyle restoranda karşılaşıyor, bir diğeri ile yolda karşılaşıyor. İnsanlar bize dertlerini anlattıklarında belki çözme makamının biz olmadığımızı da biliyor ancak en azından deniyor. Örneğin bizim Toplumsal İletişim Merkezimizdeki ana hedefimiz yetki alanımız dışında kalan işleri de vatandaşı yormadan koordine edebilmek. Biz vatandaşa “Bakanlığa git” demiyoruz, Bakanlığa biz yazarak ona sonucunu bildiriyoruz.
“Buca denildiğinde artık
akla trafik gelmeyecek”
Homeros Bulvarı’nın Otogar’a kadar devam edecek olmasına yönelik ne söyleyebilirsiniz?
Büyükşehir Belediye Başkanımız bunu müjdeledi; harika olacak. Biz Buca’nın geleceğini planlarken hep temel bir sorun olan trafik sorunu olduğunu söylüyorduk. Yaşattığınız ve yatırım yapacak olduğunuz güzelliklere ulaşabilmek en önemli şey. Bu metropollerin en büyük sorunu. Bu anlamda somut adımların en büyüğü bahsettiğiniz proje olacak. Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Buca’da bulunan Doğuş Caddesi’ni 17 metreden 35 metreye çıkartıyoruz. Bu çok büyük bir trafik yatırımı. Sanırım 3-4 aya kadar tamamlanacak. Bunun dışında metro yatırımı var. 11 Ağustos’da Şirinyer’den Tınaztepe’ye kadar uzanacak olan tramvayın proje ihalesi tamamlandı. Bu da ulaşıma olan yatırımda üçüncü etap olacak. Bu 3 proje de hayata geçtiği zaman Buca trafiği gerçek anlamda rahatlayacak. Metropollerde işe gidiş ve iş çıkışı saatlerinde trafik olur ancak biz bunu ciddi oranda azaltacağız. Artık Buca denildiğinde akla trafik gelmeyecek. Mahallelerimizde yaptığımız anketlerde Buca’nın sorunu olarak trafik ön plana çıkıyordu. Umuyorum bu dönemi tamamladığımızda bu sorunu çözmüş olacağız. Bir de kültür sanat ve sporun icra edilememe gibi bir sıkıntısı var; Buca’nın sineması yok, Buca’da tiyatro oynanacak yer yok, Buca’da konferans yapılacak yer yok, kapalı spor salonu yok…
Buca’nın kronikleşmiş, siyasilerin malzeme yapmaktan yorulmadığı mevzuları bu dönem çözeceğiz. Sanatı Buca’nın olmazsa olmazı haline getireceğiz. Buca’nın sokakları kültür, sanat ve sporla donatılmadıkça sağlıklı bir nesil yetiştirmek ve onlardan doğru kararlar vermelerini beklememiz mümkün olmayacaktır. Şu an için özveri ile çalışan ekibimiz var. Buca’da kültür ve sanata yönelik sürprizlerimiz var. Bu sıkıntıların birbirine eşdeğer yürütülmesi lazım. Çok güzel bir sanat etkinliği yaparken trafiği çözmezseniz bir anlamı yok. Düşünsenize güzel bir sanat gösterisine 2 buçuk saatte gittiğinizi; bunun bir anlamı olmaz.
7 Haziran’dan sonraki süreci nasıl yorumlarsınız ve 1 Kasım’ı nasıl görüyorsunuz?
Öncelikle bütün milletimizin başı sağ olsun. Şehit ailelerine sabır diliyorum; çok büyük bir acı. Buca’dan da bir şehidimiz vardı. Ailesinin yarasını sarmak için elimizden geleni yapmaya çalıyoruz. Bu olayların 1 Kasım’a nasıl yansıyacağını hep beraber göreceğiz. Umuyorum bu sürecin neden olduğunu bizlerin söylemesi ötesinde vatandaş görür ve sandıkta bu süreci yaşatanlara, bize bu acıyı çektirenlere, canlarımızı siyasi menfaatler için kullananlara bir cevap verirler çünkü elimizde böyle bir fırsat var. 1 Kasım’da yapılacak olan tepki, ortaya koyulacak olan duruş -hiç olmazsa birazcık- yanan yüreklere su serper. Umarım, halk demokratik tepkisini verecektir. Bunun dışında sağduyuya davet ediyorum. Ben bunu Buca’da da sağlamaya çalıştım. Tüm STK ve hemşeri derneklerine “Acıyı paylaşalım, bir daha yaşanmaması için demokratik tüm tepkileri ve talepleri yapalım” dedik. Biz araçlarımızla, bayrak asmalarımızla, binalarımızla, bilboardlarımızla sürece duyduğumuz üzüntüyü kızgınlığı ama gösterilmesi gereken sağduyuyu hep kendi birimlerimizle de gösterdik. Sakin olacağız, yapacaklarımızı 1 Kasım’da yapmalıyız. Kentin denge ve dinamikleri, ekonomik beklentileri, yaşanan sıkıntıları, siyasi anlamdaki gelişmelerine yön veren insanlar olarak sorumluluğumuz çok büyük; dikkat etmek zorundayız.
“Ülkede iktidara gelmek istiyoruz”
Belediye’yi yönetmekle bir kenti yönetmenin farklı olduğunu gösteren başarılı Belediye Başkanlarından birisiniz. Belediye elbette bir kurumdur ancak asıl önemli olan kenti yönetebilmek. Bu yüzden dışarıdasınız, insanlar arasındasınız.
Bizim de bir mali yapımız ve dengemiz var. Bunun dışında başka sorumluluklarımız var. Belediye Başkanı olduğunuz için örnek alınıyorsunuz ve sizin davranış biçimlerinize göre biçimlenen yapılar oluyor. Bu yüzden bizim çok daha dikkatli, çok daha sağduyulu, attığımız adımı planlayarak gitmemiz gerekiyor. Genelde tüm Belediye Başkanlarımız bu konuda hassaslar. İzmir bu konuda Türkiye’ye örnek oluyor. Ancak bize bu yetmiyor. Ülkede iktidara gelmek istiyoruz. Umarım o gün 1 Kasım’dır, 2 Kasım sabahına uyanıştır. Heyecanla bunu bekliyoruz.
İktidar partisinin Belediye Başkanı olmak daha fazla hizmet sunmak anlamında önünüzü açacaktır. Herhalde sizin Belediyenizde de müfettiş makam odası vardır.
Bunlar CHP’li Belediyelerin yaşadığı genel sorunlar. Burada eskiden teftişler hataları düzeltir ve bunların tekrar yapılmamasını sağlardı. Ancak son dönemde teftiş biraz soruşturma ile yer değiştirdi. Yoksa herkes hata yapabilir, illa ki bir art niyet olmasına gerek yok. Teftişe geldiğinizde yapılan hataları tespit ederek bir daha yapılmaması için mi geliyorsunuz yoksa ceza verecek bir şey bulmak için mi geliyorsunuz. Biz buna karşıyız; yoksa gelsinler hatalar varsa bulsunlar, bize söylesinler ve biz de buna dikkat edelim. Bunların hepsi partiler arasındaki kutuplaşmadan kaynaklanıyor. Birbirimizi sevmeyi becerebilsek sanırım bunlar minimuma düşer. Belediye de bir devletin kurumu. Eğer yasalara aykırı bir şey varsa cezalandırılmalı aksi takdirde Belediye ile de koordineli çalışılmalı; umuyorum normalleşecek. Kamu görevlileri de bu anlamda tedirgin. Kimse rahat konuşamıyor. Böyle olunca çözüme giden yoldaki samimi beyin fırtınasını da yapamıyoruz. Eğer bir kentte sorun varsa onun aynı masada, birlikte çözülmesi lazım. Aksi olunca çok kolay olacak bir iş daha karmaşık ve kaotik bir hal alıyor.
“Ne karışmamak
ne de çok karışmak”
Seçim kararından önce CHP’de delege seçimleri vardı. “İlçe Belediye Başkanları delege seçimlerinde aktifler ancak Milletvekili seçimlerinde aktif değiller” gibi bir izlenim yaratıyorlar. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Ben bu eleştiriyi yapanlardan yanayım, mümkün olduğunca karışmamak lazım. Örgütün en yakın yoldaşı, desteği Belediye’dir. Aynı şekilde Belediye Başkanı’nın da Milletvekilinden ziyade teşviki mesai yaptığı, gündelik sorunları tartıştığı, mahalle temsilcileri ile görüştüğü yer ilçe örgütleri oluyor. Bu yüzden oranın sonuçlarına duyarlı olmak doğal birşey. Belediye Başkanı Ankara’da yasama görevi yapan bir Milletvekilinden çok ana kademede, gençlik kollarında, kadın kollarında ya da mahalle temsilciliklerinde çalışanlar ile teşviki mesai içerisinde. Bu doğal bir şey. Bahsettiğiniz şey “Belediye Başkanı İlçe Başkanı’na karışmasın” şeklinde her zaman yaratılan polemiklerden biri. Bunlar birbirini destekleyen birimler . Ne karışmamak ne de çok karışmak lazım. Burada kaliteli ve sevgiyle bir ilişki kurulması lazım. Gidip de Belediye Başkanı eline kalem alıp örgüt dizayn edemez; bu haksızlıktır. Başaramaz da. Ancak biz de bir partili olarak, o kentte yaşayan biri olarak tasvip etmediğimiz şeyi söylememiz yanlış anlaşılmasın; bunu abartmamak lazım. Müdahale etmemeliyiz ancak şahsi tercihimizi de söylememiz kısıtlanmamalı. Bunu da iyi dengeleyebildiğimizi düşünüyorum. Geçen 1 buçuk yıl içerisinde ilçe örgütü ile bir birimizi kırmadan, üzmeden bir bütünlük içerisinde bize oy verenlere hiçbir olumsuzluk yansıtmadık. Partimize destek olmak bizim görevimiz. CHP varsa biz de varız; bu bir gerçek. Bize oy vermeyenleri de kırmadan, tarafsız davranabileceğimizi unutmadan hareket etmeliyiz. Bunların temeli yine barışa dayanıyor. Örgütü ile barışık olmayan insanın nasıl kentte yaşayan diğer insanlarla arası güzel olabilir ki zaten.Önce aile içerisinde huzuru koruyacaksın ve sonra bunu bize 5 sene vize vermiş vatandaşa göstereceksin. Ben hep şahsi fikirlerimi söyledim.
“Buca için daha fazla çalışmalıyız”
Kasaplar Meydanı ile ilgili son durum nedir?
Kasaplar’ı heyecanla bekliyoruz. Buca’nın yıllardır kronikleşmiş sorunlarından biri de Kasaplar Meydanı. İnşaat biraz daha hızlı gidiyor. Sanırım müteahhidin taahhüt ettiği günden önce Buca’nın kendine yakışan bir meydanı olacak. İnşallah 2016 yılında yaza girmeden meydanımıza ulaşacağız. Biz de heyecanlıyız, esnaf da heyecanlı. Kasaplar Meydanı’nın biraz aşağısında Heykel ile de ilgili bir çalışma yapıyoruz. Heykel diyoruz ama orada ufak bir Atatürk heykeli var. Kente dışarıdan gelen birinin görüp heyecanlanabilmesi için oraya bir heykel çalışması yapıyoruz. Dokuzçeşme’de görünür yerde çeşme yok, değirmen haricinde bir şey yok. Şirinyer projemizin son rötuşlarını yapıyoruz. Toplamda 70 bin metrekarelik, yeraltı otoparklı Şirinyer Rekreasyon Alanı’na da Büyükşehir’den geçirecek yer teslimi yaptıktan sonra kazmayı vuracağız. Bu sorunlar bitecek. Biz bunları bitirelim ki 2019’da bu kente talip olanlar da birazcık hayal güçlerini geliştirsinler. Buca’da daha önceden ihmal edilmişliğimizi göz önünde bulundurarak biraz daha fazla çalışmamız lazım. Bu 5 yıllık süre içerisinde diğer Belediyelere göre daha çok çalışmamız lazım. Çünkü kentin buna ihtiyacı var. CHP’nin vaatlerindeki inandırıcılığı yerel yönetimlerimizde ortaya koyduğumuz performansımız ile sağlayacağız.
Buca’da 12 bin 500 çocuk yüzme öğrenmiş. Bu konu hakkında bahseder misiniz?
Geçen sene Temmuz ayında kollukları takıp suya attığımız, yüzme bilmeyen çocuk Şubat ayında Ege Bölge Şampiyonu oldu. Bizim ne kadar doğru iş yaptığımızı buradan da anlayabilirsiniz. Bu vesileyle yetenekler ve cevherler ortaya çıkacak. Belki de bahsettiğim çocuğun hayatı değişti. Bu çocuğun belki 10 sene sonra Buca Belediyesi’nin okullara kurmuş olduğu portatif havuzlarda başlayan macerası Türkiye Şampiyonluğuna, Avrupa Şampiyonluğuna kadar uzanacak; belki de Olimpiyatlarda temsil edecek. Benim tek anılma istediğim yer Buca Belediyesi’nin kültür, sanat ve spor kurslarında yetişmiş, sokak tiyatrolarında yetişmiş birinin Türkiye ve Dünya çapında iyi bir yere gelmesi. Biz inşa ettiğimiz binalarla değil insanlara yaptığımız yatırımlarla anılmak istiyoruz. Bir çocuğun yeteneğini keşfetmesini sağlayıp tiyatrocu yapabilsek, radyocu yapabilsek ve seneler sonra bu çocukların başarılı tiyatrocu ve radyocu olduğunu görebilmek aslında Buca Belediyesi’nin ne kadar başarılı olduğunun göstergesidir. Yatırımlarımızı bu şekilde düzenliyoruz, önce insan diyoruz. Biz sokak hayvanlarımıza ciddi yardımlar ediyoruz. Yeşillik konusunda park adedini ve içeriğini büyütmeye çalışıyoruz. İnsan, hayvan, yeşil olursa daha yaşanabilir bir Buca olacak; yeter ki canlı olsun.
Kurban Bayramı ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Buca’da denetimler sıklaştı. Halk sağlığı söz konusu olduğu zaman biz insanımızın yanındayız. Esnafımız da halk sağlığını tehdit edici kanun ve kuralların dışına çıkmazlarsa daha huzurlu bir bayram geçirmiş olacağız. Pek tatlı bir bayram olmayacak. İnşallah bayramı da kana bulamazlar, bayram sabahına şehit haberleri ile uyanmayız. Huzur ve mutluluklar diliyorum. İnşallah en kötü bayramımız böyle olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: