Meclis de konuşan Kani Beko, kamuda, belediyelerde ve özel idarelerde çalışan işçilere partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018 yılında,"Biz taşeron işçilerine kadro vereceğiz." Dediğini hatırlattı ve kadroların kimlere verildiğini sorguladı.
Yıllarca taşeron işçilerin yürüyüş, miting ve grevlerde, "Taşeron sistemi yasaklansın." diye slogan attıklarını hatırlatan eski DİSK Genel Başkanı ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Nedenine gelince Türkiye'de AKP iktidara geldiği günden bu yana 25 bine yakın işçi kardeşimiz işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı maalesef öldüler; bunların yüzde 94'ü taşeron işçisiydi o yüzden” dedi.

KADRO DEĞİL KADROLAŞMA
Kadroların saray, başbakanlık, MİT', Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan bazı taşeron işçisine verildiğini kaydeden Beko, bunun kadro vermek değil, devlette kadrolaşma anlamına geldiğini, bunun dışında kalan 750 bin işçinin de şirketlere geçirildiğini vurgulayarak, “ Peki, daha sonra ne oldu? Sarayın talimatıyla çıkarılan 696 sayılı KHK'yle 2020 yılına kadar toplu iş sözleşmesi, ikramiye, sosyal haklar yasak; sadece yüzde 4+4 oranında zam yaparak üç yıldan bu yana bu işçi arkadaşlarımız sadece bu hakları aldı” hatırlatmasında bulundu.
SENDİKA OLAN YERDE DARBE OLMAZ
Bir başka önemli konunun TÜRK-İŞ'e, HAK-İŞ'e ve DİSK'e bağlı, onlarla beraber 15'e yakın sendikanın 12 Haziran da yetkilerinin düşürüldüğüne dikkat çeken Beko, bu sendikalara toplu sözleşme yetkisi verilmediği takdirde 10 bin civarında işçi ve aileleriyle 50 bine yakın insanın mağduriyet yaşayacaklarını vurguladı. Türkiye’nin sendikalaşma oranının OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer aldığını belirten Beko, meclisin sendikal hak ve özgürlüklerin önünü açarak, barajların kaldırması gerektiğini söyledi. Dünyada darbe yapan bir sendikaya hiç rastlamadığını ifade eden Beko, 10 milyona yakın işçinin sendikalı ve örgütlü olması durumunda, Türkiye’de hiçbir darbenin söz konusu bile olamayacağının altını çizdi.
COVİD-19 MESLEK HASTALIĞIDIR
Kırk beş yıl sendikacılık yaptığını hatırlatan Beko, Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19 virüsünü meslek hastalığı ve iş kazası olarak gördüğü kararını işaret ederek iktidara, “Geçen ay Çalışma Bakanı bir genelge gönderdi. Genelgede diyor ki: "Covid-19 bir meslek hastalığı ve iş kazası değildir." Siz düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, Covid-19'la Türkiye'deki ve dünyadaki başta tabii ki kamu çalışanları ve onlarla birlikte işçiler gece gündüz çalışırlarken arkadan bir Çalışma Bakanı bu güzelim insanları hançerledi. Ne dedi? "Corona virüsü kesinlikle meslek hastalığı ve iş kazası değildir." dedi. Ama dünyadaki birçok ülke bu konuyla ilgili karar aldı, karar almasına da gerek yok. Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütünün "Bulaşıcı hastalıklar iş kazasıdır ve meslek hastalığıdır." diye kararı vardır. Bu genelgenin bir an önce geri çekilmesini buradan talep ediyorum. Bu kürsülerden 620 bine yakın sağlık emekçisi görev bekliyor. "Gelecek gençlerin, gençlerse öğretmenlerin eseridir." dediği Mustafa Kemal'in güzel bir sözü var ama 500 bine yakın ataması yapılmayan öğretmenin 100'e yakını intihar etti. 30 bine yakın sosyal hizmet uzmanı görev bekliyor, bu kürsülerden bunları da konuşalım diyorum” çağrısında bulundu.
Gerçek yıllık enflasyonun yüzde 40’lar civarında seyrettiğini, bunun eşitlik ilkesine ve Anayasa'ya aykırı olduğunu defalarca dile getirdiğini ifade eden Beko, bunun hassas bir konu olduğunu ve geçen yıl verdiği kanun teklifinin dikkate alınmasını istedi.
