Özellikle pandemi döneminde gazetecilerin çektiği sıkıntıların konuşulduğu programda, iktidar temsilcilerinin gazetecilerin haklarına yönelik hiçbir şey yapılmadığı vurgulandı. İnternet medyası ile ilgili de iyileştirme yapılması ve kanunla beraber haklarının korunması gerektiğinin belirtildiği canlı yayında, “Yerel basınla ilgili yaptığım tüm konuşmaları, duvara yapsam inan duvar çatlar. Belki daha da üstüne gidilmesi gerekir ama durum bu” dedi.

Salih Erkek: Bu akşamki konuğum ciddi anlamda çok değer verdiğim, saygı duyduğum can arkadaşım ve dostum geçmiş dönemin İzmir Gazeteciler Derneği Başkanı ve CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel. Kadifekale olayında kuş uçmaz kervan geçmezken kendisi, Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ve Yönetim Kurulu Üyeleri ve şahsımın da katkılarıyla Kadifekale’yi tekrar eski günlerine getirdik. Türkiye’nin ikinci büyük bayrağını o güzel surlara diktik. Hoş geldin değerli dostum.
Atila Sertel: Hoş buldum. Çok duygulandım. Çok güzel bir konuşma yaptınız. Öncelikle onun için teşekkür ediyorum. O günlere gittim, Kadifekale’yi anımsadım. Gerçekten bugüne göre her ikimiz de çok daha gençtik. Cahit Kıraç’ın ve Ekrem Demirtaş’ın kulakları çınlasın. Hakikatten çok uzun bir süre senin de dediğin gibi Kadifekale’ye çıkılmadı. Sizin sayenizde ve o bölgede yaşayan insanların da gösterildiği gibi olmadığının gerçeği de ortaya çıktı Bunu da siz ortaya koydunuz. Yani Kadifekale'ye çıkılmaz diyenlere de çok büyük bir ders oldu. Tabii ki yani buradaki insanlar da bizim insanlarımız. Bizim ülkemizin sevdalıları. Aralarında olabilir farklı düşünenler ama geneli böyle kapsamak çok yanlıştı. Bence Aziz Kocaoğlu da o dönemden sonra Kadifekale’de yaşayan insanların ev sahibi olmaları, bölgenin yeşillendirilmesi, güzelleştirilmesi gibi çok önemsediğimiz bir noktaya vardı. Bugünlerde de Sayın Tunç Soyer’in o bölgedeki girişimlerin de mutlaka sizin de katkınız var. Çok anlatmasanız da ben inanıyorum ki o mücadelenin içindesiniz. Yani sizi kutluyorum. O gün de kutlamıştım bugün de kutladım. Hepimiz için aynı. Bizim de vatan, millet ve bayraktan başka öncelikli bir sevdamız yok. Bugünlere geldiysek Cumhuriyet sayesindedir. Türkiye’deki insanların dini, rengi, ırkı ve mezhebi ne olursa olsun şanlı Türk bayrağı altında bu vatan bizim diyebildiği bir hasret bizimki zaten. Hepimiz bu vatan için canımız vermeye hazırız. Burada olmaktan çok memnunum. Zor sorular soracağını biliyorum Salih Erkek… Arkadaş, dost demezsin.
Salih Erkek: Şimdi Sevgili Başkanım, ciddi anlamda ilk programda sizi konuk aldım. Siz TBMM’ye taşınmış ve gerçek anlamda da birçok konuya parmak basmışssınızdır. Kanun teklifleriniz ile gündeme oturmuşsunuzdur. Lakin Türkiye ve bütün dünya pandemiden yara aldı. En çok da İzmir yara aldı. Çünkü aynı zamanda deprem de oldu. Bu anlamda yerel ve genel yöneticilerimiz canla başla çalıştılar. Ama en çok çalışan da Tunç Soyer oldu. Kendisine çok teşekkür ederim. Ancak ben cemiyete çok kırgınım. Ben basınım ve nerede bizim katkılarımız? Basın çok çalışıyor ancak hiçbir katkısı yok.
Atilla Sertel: Şimdi belki gözünüzden kaçmıştır. Mecliste medyayla ilgili yaptığım basın toplantılarında hemen hemen her ay o konuyla ilgili konuşma yapmaya özen gösteriyorum. O konuya ilişkin yaptığım basın toplantıları var. Daha çok ekonomik anlamda aldığı darbeyi dile getirememiş olabiliriz ama. Şunu söyledim meclis konuşmamda, gazeteler basın organları birer birer kapanıyor. Yerel televizyonlara eğer siz hem uydu fiyatlarını dolara bağlarsanız, hem de pandemi koşulları içinde reklam alamadıklarını göz önüne almayıp onlara sadece fatura çıkarıp destek vermezseniz artık kimse yayıncılık yapmaz dedim. Bunu sadece meclis konuşmamda değil TÜRKSAT ve denetlenirken sürekli yerel gazetelerin kağıt artış fiyatlarından, doların artışıyla birlikte girdi malzemesinin yükselmesini sürekli dile getirdim. Ama şöyle bir durum var, yasa teklifi bile hazırlasan meclise getirsen, daha yerine oturmadan AKP ve MHP oyları ile reddediliyor. Yerel basınla ilgili yaptığım tüm konuşmaları, duvara yapsam inan duvar çatlar. Belki daha da üstüne gidilmesi gerekir ama durum bu. Aynı zamanda da sizin de dediğiniz gibi İzmir’imizin pandemi sonrası deprem felaketini yaşaması çok üzücü oldu. Ancak Belediye Başkanımız Tunç Soyer bu krizi çok iyi yönetti. Bu kadar iyi çalışan bir başkanımız olmasaydı vatandaşlarımız çok daha fazla sıkıntı çekebilirlerdi. Bugün kirada oturan depremzedeler İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla kiraya çıktılar. Ancak Bornova, Karşıya ve Bayraklı’da o kadar çok hasarlı bina var ki… Orada oturan insanların çoğu emekli. Belki de ellerindeki tek varlık o evler. Depremden önce o dairelerin fiyatı 800 bin TL iken şu anda yarı yarıya düşmüş. Çünkü uyanık müteahhitler onları topluyor yerlerine yeni binaları kendileri yapmaya çalışıyor. Oysa ki bizim buradaki hedefimiz insanlara yeni ev sağlamak olmalı. İnsanlara diyorlar ki bu ev hasarlı buradan çıkın. Çıksa ne olacak? Tekrar 400 bin TL verip ev yaptıramaz ki vatandaşın parası yok. Bu vatandaşlarımıza sahip çıkmak gerekiyor. Özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın ve Yerel Yönetim’in bu konuda duyarlı olması gerekir. Bornova, Karşıyaka ve Bayraklı Belediye Başkanlarının bu konuyu mütemadiyen gündeme getirmesi lazım. Çünkü o bölgede yaşayan insanlar inan ki çaresizlik içinde. Medyamız da çaresizlik içinde ben bunu kabul ediyorum. Yerel medyaya sahip çıkılmazsa biz sesimizi nasıl duyuracağız? Yerel Basın olmazsa biz sağır, kör, dilsiz kalırız.
Salih Erkek: Benim dönemimde tüm gazetecilerin hakları kuruşu kuruşuna ödenirdi. Ama şimdi görüyorum Belediye Başkanları tüm imkanlarını kendi yandaşları için kullanıyor. Lütfen Başkanım, Cemiyet olarak bu olaya müdahale etmenizi istiyorum. Evine ekmek götüremeyenler var. Günahtır, yiğidin hakkını yiğide verelim. Gelelim esas meseleye… Binali Yıldırım’ı çok severim. Basın toplantısı vardı. Gittiğimizde kendisine de bizim internet haberi portallarımız var bizi yazılı basına muhtaç etmeyin diye. Birincisi, ben neden 1000 tane gazeteye 800 lira vereceğim? Ayrıca ormanlarımız kesiliyor mu? Kesiliyor. Dışarıdan makineler alıyor muyuz? Alıyoruz. Kağıdı alıyor muyuz? Alıyoruz. Bir sürü eleman çalışıyor mu? Çalışıyor. Lütfen bizim haber portallarımızı yasallaştırın. Bizi de gazeteye muhtaç etmeyin. Zaten artık devir, teknoloji devri. Artık kimse gazete satın almıyor. En ünlü gazete bile 1000 tane satmaz.
Atilla Sertel: Biz internet medyası ile ilgili kanun teklifini hazırladık. Adalet komisyonunda buna ilişkin bir görüşme de yapıldı. Basın Kanunu kapsamına alınması konuşuldu. Bu yasa tasarısında gönüllük esası vardı. Gazeteciler Federasyonu döneminde Bülent Arınç ile beraber meclise getirdiğimiz bir yasa tasarısı fikriydi. Bu yasaya ihtiyaç var mı? Var. Eğer ki başıbozuk bir medya istiyorsa yasayı çıkarmazlar. Zaten işlerine bu türlüsü geliyor. Haberlerin inandırıcılığının yitirilmesine neden oluyorlar. Bu internette yazıyorsa doğru değildir diye düşündürüyorlar. Biz bu yasa tasarısını 2014’te hazırladık yıl 2020. Ben artık inanamıyorum bunun nasıl bir itiraz şekli olduğuna.
