Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında şu konular öne çıktı;
Siz inşa için varsınız, ihya için varsınız. Ama bunlarda ne inşa var ne ihya var.
Orta Asya’ya Afrika’ya Güney Amerika’ya gidilmemiş ülke el atılmamış iş bırakmayacağız. Gidiyoruz görüyoruz ülkemizin nasıl gayet iyi bir yerde olduğunu daha iyi anlıyoruz. Oraları görmesek bunu anlayamayız. Ama bu noktayı koyduk anlamında değil. Demek ki iyi yoldayız. Çünkü yapacağımız daha iyi şeyler var. Bizden ileri olanlara bakacağız ve ona ulaşmaya çalışacağız.
Güney Amerika bize ne kadar uzak ilgisiz gözüküyor değil mi? Yani nonstop 14 saat uçuşla ulaştık Kolombiya’ya. Halbuki tam tersi, ABD’nin tamamı gibi Güney Amerika ülkelerinde 1800’lü yıllardan itibaren bu coğrafyadan göç edip oralara yerleşmiş yüzbinlerce belki milyonlarca kardeşimzi var. Bunların içinde siyasette kültürde sanatta çok önemli konumlara gelen kişiler bulunuyor.
Güney Asya’ya bakıyorsunuz, bize çok uzak gözüküyor. Oysa osmanlı döneminde oralarda çok ciddi ilişkiler gerçekleştirmişiz. Afrika aynı şekilde. Buralara dünyanın en güçlü ülkeleri girmiyorlar, biz giriyoruz.
Bugün bakıyorsunuz batı ülkeleri zenginlik refah bakımından çok ileri düzeydeler. Afrika’ya asya’ya bakıyorsunuz bambaşka bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Oralardaki insanların kanı ahı emeği üzerinden kurulan bir refah var. Biz asla garibin yoksulun ezilmişin sırtından bir refah düzeni kurmayız kuramayız. Gözyaşıyla ıslanmış ekmek boğazımızdan geçemez. Kan bulaşmış para bize huzur getirmez.
Biz işte bu yüzden suriye mısır myanmar diyoruz. Dünya beşten büyüktür diye haykırıyoruz.BM Güvenlik KOnseyi’nin daimi üyeleri var 5 tane. Dünyadaki birleşmiş milletler genel kurulunun diğer 191 ülkesi bunların iki dudağının arasına mahkum. Böyle bir adalet düzeni olabilir mi?
Davos’ta one minute dediysek bu yüzden dedik. Dünyadaki tüm zalimlere tüm mazlumlara sahip çıkma adına bunu yaptık. Amerika’da evlerinin içinde alçakça katledilen Suriyeli Türkmeni kardeşlerimiz için sayın Obama’ya neredesin başkan derken aslında tüm dünyanın vicdanına sesleniyorduk, derdimiz buydu.
Biz insan değerinin inançla ülkeyle renkle ilgili olmadığına inanıyoruz. İnsanoğlunun her bir ferdinin canı hayatı aynı şekilde değerlidir.
Paris’te öldürülenler için dünyayı ayağa kaldıranların suriye’de katledilenler için üç maymunu oynaması bizim kabulleneceğimiz bir durum değildir. Bunu da görmemiz lazım. Sesleri çıkıyor mu, çıkmıyor. Fransa’da yürüyorsun ama 350 bin kişi öldüğü zaman AB’nin sesi çıkmıyor. ABD havadan geliyor bombalıyor o kadar.
Evine gitmek için bindiği otobüste yakılan kızımız karşısında susanlar, eylem sırasında ölenler için Türkiye’yi ayağa kaldırmaya çalıştılar.
hunharca katledilen özgecan’ımızın ölümünü dans ederek güya protesto ediyorlar. Bu ne biçim iştir ya, sen biliyorsan bir fatiha oku. Ailesine bir başsağlığı dile. Dans ediyor. bunun bizim kültürümüzdeki yeri nedir, adeta bu ölümden zevk alıyor. Ölüm karşısında dans etmek nedir bizim kültürümüzde? Belli, tabi ateş düştüğü yeri yakar. Özgecan kızımıza ben bir kez daha rahmet, bütün milletimize başsağlığı diliyorum.
bu canice vahşice yapılan bu katlin failleri yakalandılar. İnşallah hak ettikleri cezayı da en ağır şekilde almaları için bizzat davanın takipçisi olacağım. Şu anda da zaten takip ediyorum.
Kadına şiddet ülkemizin kanayan yarasıdır. Yaradılmışların en şereflisidir. Erkek denmiyor, kadın denmiyor, çocuk denmiyor, insan deniyor. Bizim kültürümüzde de kadının ayrı ve özel bir yeri vardır. Osmanlı’yı anarken Haymana’yı Nilüfer hatunu anmadan geçemeyiz. Zübeyde hanımı anmadan Gazi Mustafa Kemal’i anlayamayız. Cumhuriyetin kuruluşunda da kadınlarımız önemli roller üstlenmişlerdir.Şu cüzdanlarımızdaki 50 liralık banknotu hazırlarken dedim ki, bir de biz tarihimizde başarılı hanımlarımız var onlardan bir tanesinin resmini buraya koyalım. Buna rağmen kimi zaman töre denilerek kadının şahsiyetinin yok edildiğine, çağdaşlık denilerek kadının metalaştırıldığına şahit olduk.
Kadını zayıf görerek, aciz görerek ona şiddet uygulayan her kim olursa olsun alçaktır zavallıdır.
Cahiliye döneminde kadını bir eşya gibi alıp satanla, bugün medyada sokakta iş yerinde onu bir meta gibi pazarlayan arasında bizim nazarımızda hiçbir fark yoktur. Ben bütün siyasi hayatım boyunca kadınları hak ettikleri konuma getirmenin çabası içinde oldum. Kadına şiddete karşı da metalaştırmaya karşı korumak için mücadele ettim. Kurucusu olduğum siyasi partide kadınların siyasette erkeklerle eşdeğer düzeyde temsili için çabayı gösterdim.
Türkiye’nin en aktif çalışan kadın teşkilatlandırmasını gerçekleştirdik. Hala yeterli siyasi temsil düzeyine ulaşamadıklarını biliyorum. Geçmişte mukayese edilemeyecek mesafe kat edildiğini de tespit edilmeliyiz. Kadınların ekonomik ve sosyal hayatındaki durumunu düzeltmek ileriye taşımak için çaba yürüttük. 2009’da kurduğumuz komisyonla bu konunun meclis’te sürekli denetim izleme altında olmasını temin ettik. 2012’de çıkardığımız ailenin korunması kadına şiddetin önlenmesine dair kanun gerçek bir devrim niteliğindedir.
Son olarak kadın istihdamını teşvik edecek bir dizi kanun değişikliği gerçekleştirdik. Tüm bunlar elbette önemli. Ama daha önemlisi bütün bu yasal değişikliklerin uygulamasındaki eksiklikleri gidermek için müeyyide mekanizmaları geliştirmektir, ancak böylelikle uzun vadede zihinlerdeki anlayış da değişecektir. Karar mekanizmalarının büyük çoğunluğunu oluşturan siz beyefendilere sesleniyorum. Bu olay hepimizin kızının başına gelebilirdi. Bu konuyu bu hassasiyetle sizler bizler sahiplenmedikçe gerçek bir iyileşme mümkün olmayacaktır.
Ben Özgecan kızımızın vefatıyla ortaya çıkan hassasiyetin yeni bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum. bunu günlük siyasete alet etmeye tevessül eden herkesi de lanetliyorum.
Biraz önce başkalarının emeğini sömürmekten, gözyaşıyla ıslanmış ekmekten bahsettim. Bu hassasiyetimiz uluslararası düzenle sınır değildir olmamalıdır. Sizler iş yaptığınız yerlerde aynı zamanda ülkemizi temsil ediyorsunuz. Sadece ticari bir şirket olarak değil, bu milletin aklanmış bir yüzü olarak oralarda bulunuyorsunuz.
Elbette yaptığınız işlerden kar edecek para kazanacaksınız, kimsenin buna itirazı olamaz. Bununla birlikte üstlendiğiniz misyonun bilinciyle hareket etmek durumundasınız. Sizlerden çalıştırdığınız işlerden, iş yaptırdığınız alt yüklenicilere kadar herkesle ilişkilerinizi bu bakış açısıyla kurmanızı bekliyorum. Hatta hatta ortaklık kültürünü de bence ileriye çok daha farklı şekilde taşımalısınız. Yani rekabet belki dönemimiz içerisinde faydalı gibi görünse de aynı zamanda birinin bir diğerini, kardeş olarak bana göre bir yerde de sömürme aracı olarak görüyor. Biz paylaşımcı bir milletiz, biz dayanışmacı bir milletiz. Biz ahilik kültürüne sahip bir milletiz. Öyleyse bu paylaşım kültürü içerisinde bunu sürdürecek olursak, bu projeyi gel beraber yürütelim. Bir üçüncü projeyi de üçüncü arkadaşımız yürütsün. Biz bunu başarır aşar gideriz. İster doğrudan kendi elinizle, ister kamu kurumları vasıtasıyla bulunduğunuz ülkelerde yardım faaliyetleri gerçekleştirin. Geriye sadece köprüler yollar değil kazanılmış gönüller bırakın.

Yorumlar
Kalan Karakter: