Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Doğu Afrika gezisinin ikinci durağı Kenya'da iç ve dış politikadan ekonomiye, başkanlık sisteminden terörle mücadeleye kadar uzanan geniş bir yelpazede önemli değerlendirmeler yaptı. Alman Parlamentosu'nun 1915 olayları ile ilgili kararının arka planı için "üst akıl" uyarısında bulunan Erdoğan, Kuzey Suriye konusunda ise "ABD ile görüşüyoruz. YPG'nin, Teşrin Barajı'nın batısına geçmesini istemiyoruz. Gerekirse kendi göbeğimizi kendimizi keseriz" dedi. Erdoğan, Başkanlık da olsa Partili Cumhurbaşkanlığı da olsa önemli olanın bunun içinin demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde doldurulması olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı, gezisini takip eden gazetecilere açıklamalarda bulundu.
ALMANYA, ÖNEMLİ BİR DOSTUNU KAYBEDİYOR: Alman Parlamentosu, 1915 olaylarına ilişkin tasarıyı onayladı. Bizler, dostlarımızı çoğaltmanın gayreti içinde olacağız. Ama aksi şekilde davrananlar, önemli bir dostlarını kaybetmiş olurlar. Niye önemli bir dost diyorum? Çünkü bizim orada 3 milyonu aşkın insanımız var. Alman Parlamentosu'ndaki kararın, esasen bir kıymeti harbiyesi yok. Farkında olmadıkları konu şu: Türkiye gibi bir dostu kaybetme riskiyle karşı karşıyalar. Türkiye'ye dönünce Başbakanımızla, Dışişleri yetkililerimizle oturup konuşacağız. Ne yapacağımıza karar vereceğiz. Holokost ile 1915 olayları arasında herhangi bir benzerlik yok. 1915 olayları ile AİHM'nin aldığı karar da son derece açık.
BU KARAR HAYRA ALAMET DEĞİL: Bu karar hayra alamet bir adım değil. Ancak öfke ile kalkıp zararla oturmak bize yakışmaz. Ama enteresan olan bir şey var. Burada da bir üst akıl var. Niye mi? Düşünebiliyor musunuz, oylamada bir ret, bir çekimser, bir de oylamaya katılmamış olanlar var. Almanlar için bu kadar milli bir mesele mi bu? Geçen sene 1915 olaylarının 100. yılıydı. Böyle bir tasarı niye geçen sene oylanmadı da bu sene oylandı? Bunlar düşündürücü tabii! Üst akıldan kendilerine böyle bir talimat gelmiş olmalı ki böyle bir adım attılar. Şimdi merak ediyorum, Alman yöneticiler böyle bir karardan sonra benim şahsıma, Başbakanımıza hangi yüzle bakacaklar acaba?
Başkanlık ile partili Cumhurbaşkanlığı çok fark etmiyor
Anayasa Komisyonu'nda yaşanan olayları biliyoruz. O tür olaylar yaşanmamalı. Parlamentonun içinde olan olayları gördük. Bu böyle bir İç Tüzükten kaynaklanıyor. Elbette herkesin belli bir söz hakkı olacaktır. Ama önerge üstüne önerge vererek zaman kaybına yol açılmasına mani olunmalı... Başkanlık sistemi, partili cumhurbaşkanlığı aslında çok çok farklı şeyler de değil. Çok da fark etmiyor. Bu konu öyle çok çok siyah beyaz değil. O kadar birbirinden kopuk değil. Bütün mesele partili cumhurbaşkanlığının içini neyle nasıl dolduracağınız. Önemli olan bu. Önemli olan bunun içini adil bir şekilde, demokratik hukuk devleti kuralları çerçevesinde doldurabilmek. Bu yapıldığı zaman mesele bitmiştir. Ben dünyadaki çeşitli uygulamaları inceleyerek kendi sistemimizi oluşturabileceğimizi de söyledim. Bir arı gibi tüm çiçeklerden nasibimizi almayı, böylece en idealini ortaya koymayı önerdim. Bunu "Türk Tipi Başkanlık" olarak ifade ettim, ondan da rahatsız oldular.

Yorumlar
Kalan Karakter: