Aşk değişmez aslında…
Değişen, insanın sorumluluğa olan sadakatidir.
Aşk ölmez; ihmal edilir, görmezden gelinir, üstü örtülür.
Daha dün gözlerinizin içine bakarken sesi titreyen insan,
nasıl olur da bir gün size manasız gözlerle bakar?
Nasıl olur da “bir saniye sensiz duramam” diyen kalp,
“saçını okşamaya gerek yok” diye düşünmeye başlar?
Zaman mı yapar bunu?
Yoksa evlilikle birlikte bazı erkeklerin zihnine kazınan o yanlış öğreti mi:
“Artık benim.”
İşte aşkı öldüren tam da bu cümledir.
“Benimsin” demekle başlar,
“izin al” demekle devam eder;
saygıyı unutturur, sevgiyi sıradanlaştırır.
Kadın, baba evinde izin alır;
ama bilir ki o izin merhametten doğar.
Ana-baba sevgisi kontrol değildir, korumadır.
Oysa koca evinde izin, çoğu zaman gönle bağlıdır.
Gönlü varsa izin vardır,
yoksa kadın kapalı kapılar ardında kalır.
Ne acı bir döngüdür bu…
Kadın izin alırken,
erkek her şeyi yapma hakkını kendinde görür.
Bu nasıl bir eşitliktir?
Bu nasıl bir sevgidir?
Hani o adam…
Gözlerinize bakmaya kıyamayan,
saçınızı okşarken dünyayı unutan,
“Sen çok güzelsin” derken buna yürekten inanan adam?
Zamanla ne oldu ona?
Ne saçınıza dokunur artık,
ne yüzünüze sevgiyle bakar.
Sevmemekle de kalmaz;
bir üstünlük mücadelesine girer.
Sanki sevmek zayıflıkmış gibi…
Sonra kadın bir gün aynaya bakar
ve değersizleştiğini sanır.
Oysa eksilen kadın değildir;
eksilen, ona verilen sevgidir.
Bir zamanlar ansızın
“Seni seviyorum” diyen adam gider,
yerine oflayan, poflayan,
varlığınızı yük sayan biri gelir.
Ve gün gelir…
Size bakmaya kıyamayan adam,
başka bir kadına bakar.
Yeni olduğu için,
yıpranmadığı için,
emek verilmediği için…
Oysa gerçek şudur:
Her kadın güzeldir.
Bakımlı kadın vardır, bakımsız kadın vardır;
ama bakımsızlık çoğu zaman sevgisizlikten doğar.
Kadınlar çiçektir.
Sulamazsan solar.
Güneşe koymazsan boynunu büker.
Ama sevgiyle bakılan bir kadın,
hep baharda kalır.
Unutmayın:
Gelen, gideni aratır.
Herkes kendi hayatında değerlidir.
Kimseyi gözünüzde değersizleştirmeyin.
Çünkü altının değerini sarraf bilir.
Altın çamura bulansa bile,
suyun altına tuttuğunuzda
yine altın olarak parlar.
Kadını çamura bulayan siz olsanız bile,
değerini kaybeden o değildir.
Sadece sizin gözünüz körleşmiştir.
Aşk evlilikle ölmez.
Aşk, emek verilmediğinde susar.
Saygı yoksa sevgiyi terk eder.
Ve insan,
sahip olduğunu sandığı şeyi
en çok ihmal ettiğinde kaybeder.
Kadın Erkeğin Aynasıdır
Kadın, erkeğin aynasıdır.
Bir erkek eşine ne kadar emek verirse,
o evlilik o kadar huzurlu olur.
Eş olmak sadece koca olmak değildir.
Eş, gerektiğinde anne-baba şefkati taşıyabilmektir.
Ayakkabısı eskimiş mi fark etmektir.
Yorulduğunu görmektir.
“Hazırlan, yemeğe çıkıyoruz” diyebilmektir.
Bir kadının zarafeti,
erkeğin onuru ve gururudur.
Sen değer vermezsen,
hangi kadın kendini değerli hissedebilir?
Unutmayın:
Mutlu kadın,
yanındaki erkeği de mutlu eder.
Geçimsiz kadın yoktur.
Anlaşılmayan kadın vardır.
“Benim” dedikten sonra değişen erkek vardır.
Kadın Allah’ın Emanetidir
Kadın sadece eş değildir.
Kadın, anne-babasından sonra
Allah’ın size emanetidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur ki (hadis meali):
“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun.
Çünkü siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız.”
Emanet;
sahip olmak değil,
korumaktır.
İncitmemek,
ezmemek,
hor görmemektir.
Bir kadını kırmak,
sadece bir kalbi değil,
emanet bilincini de kırmaktır.
Son Söz Adamlık
Bir kadını elde etmek marifet değildir.
Marifet, onu yıllar sonra da
ilk günkü gibi sevebilmektir.
Sevgi emek ister.
Evlilik sorumluluk ister.
Gerçek adamlık,
Allah’ın emanetine adam gibi,
sahip çıkabilmektir.

𝙔𝙖𝙯𝙖𝙧 𝓗𝓲𝓵𝓪𝓵 𝓒𝓪𝓷𝓪𝓷 𝓢𝓸𝔂𝓵𝓾 𝓐𝓴𝓽𝓪ş
𝒦𝒶𝓁𝑒𝓂𝒾𝓃𝒹𝑒𝓃 ...

Yorumlar
Kalan Karakter: