
Salih ERKEK: Seyfettin Bey öncelikle hoş geldiniz. Kendinizi izleyicilerimize tanıtır mısınız?
Seyfettin DAĞ: Salih ağabey davetiniz için teşekkür ediyor, hoş bulduğumu ifade etmek istiyorum. Öncelikle sektördeki arkadaşlarımı selamlıyor, umarım bugünde yine bir zam haberiyle uyanmamış olmalarını diliyorum. Sektörümüz dolar bazlı olduğu için günübirlik zam haberleriyle cebelleşiyoruz. Ben 1972 yılı başlarında Mezarlık başı olarak adlandırdığımız bölgede sektöre giriş yaptım. Okula gidiyor, okul çıkışında da mobilyacılık yapıyordum. Daha sonrasında sizde bilirsiniz Hüseyin ağabey ve sizlerin yanında yetiştik ve bizim yetiştiğimiz yıllarda mobilya sektörünün bütün branşları iç içeydi, çekirdekten yetişen bir nesiliz. İskeletçilik, cilacılık, dekorasyon, boya komple hepsi bir aradaydı. Bugün o şartlar yok, seri üretim var, teknolojik makinalar kullanılıyor, bu makinalar ister istemez mobilya sektöründeki sanatı geri plana atan etkenler. Mobilya sektörüne uzun yıllardır emek veriyorum, şuanda İzmir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası başkanlığına aday olmamdaki en büyük sebeplerden birisi vefa borcumu ödemektir, bunu öncelikle söylemek istiyorum.
Salih ERKEK: Sevgili Seyfettin, yakın çevren size Seyfi diye hitap ettiği için ben de Seyfi demek istiyorum. Kulağıma gelen bazı duyumlar var, sizin bu sektörde sadece tezgahtar olarak çalıştığınızı söyleyenler var lakin sen aynı zamanda benim öz yeğenimsin ve seni yetiştiren ustalardan biri benim ve çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerini yakından biliyorum. Bu süreç sonrasında kendi işyerini açtın ve hala mobilya sektöründe hizmet ediyorsun. Bu süreci bizlere anlatır mısın?
Seyfettin DAĞ: Salih ağabey dilin kemiği yok, herkes bir şey söyleyebilir ve tabi bizimde kulağımıza bazen aslı olmayan şeyler geliyor. Özellikle şunu söylemek istiyorum, tezgâhtarda olsa, cilacı da olsa bizim sektörümüze hizmet eden arkadaşlarımızın hiçbirini küçümsememek gerekiyor, bunların hepsi bir bütün olunca zaten bu meslek olabiliyor. Bu anlamda sektöre hizmet eden her arkadaş bizim başımızın tacıdır. Ben sanayide gezerken çay ocağına, lokantalara giriyorum, ayakkabı boyacısıyla karşılaşıyor, selam verip ayakkabımı boyatıyorum. Sektörümüzün lokomotifi olan bu arkadaşların yaptığı işleri kimsenin küçük görmeye hakkı olmadığını ifade ederek bunların dile getirilmesini bile yakışıksız buluyorum. Ben askerden önce, okul çağımdan başlamak üzere mobilya sektöründe çıraklıktan ustalığa giden sürecimde yaptığım her işle onur ve gurur duydum. 1984 yılında askerden geldim ve en hızlı üretimi yapan firmanın sahibiydim. 1999 – 2000 senesine kadar bir fiil atölyemde yatak odası – yemek odası üretimi yaptım, İzmir'in en büyük toptan firmalarıyla beraber çalıştım, asla kimsenin modelini çalmadım, kendi AR-GE'mi yaparak kendi modellerimi çıkardım, kendim tasarladım ve piyasaya sundum. İzmir'de ilk defa yabancı ortaklı bir firma kurarak koltuk işine girdim, Çin'den Lamine kollarını Türkiye'ye ilk defa getiren kişi benim, şuan ülkemizde sektör oldu. Anlım ak, başım dik, çıktığımız yolda bizden rahatsız olan kişiler arkamızdan olmadık sözler söyleyebilir ama şunu gönül rahatlığıyla söylüyorum; "ben çekirdekten yetişme mobilyacıyım, cilacılığı da gördüm, iskeletçiliği de gördüm yani sektörün her branşının eğitimini almış biriyim.

Salih ERKEK: Sevgili Seyfi siz daha İzmir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası Başkan adayı değilken bile mobilya sektörünün sorunlarını dile getiriyor, sosyal medya hesaplarınızda sektör temsilcilerinin ve mobilya sanayi sitesindeki sorunları gündeme getiriyordunuz. Bu sorunların çözümü açısından Buca ve Karabağlar Belediye Başkanlarına ulaşıp konuyu iletiyordunuz. Ve sizin girişimleriniz sayesinde sanayi sitesindeki çöp atılma sorunu kısmen çözüldü değil mi?
Seyfettin DAĞ: Salih ağabey sanayi içerisinde atılan çöplerden dolayı sürekli yangın çıkıyordu, esnaf bu durumdan bıkmıştı ben de elimden geldiğince konuyu gündeme getirdim. İlçe belediye başkanlarımızdan rica ettik, sağolun basın yoluyla gündeme getirmeniz için size ilettik konuyu ve bölge temizlendi, takip edilebilmesi için kamerayla takip altına alındı. Bazen sorun yaşansa dahi büyük ölçüde o sorun çözümdü. Karabağlar sanayisi 1996 senesinde çamurdan geçilmiyordu, traktörle bile geçmek zordu, o dönemlerde benim odayla bir alakam yoktu, kendi işimde gücümde bir insandım, bu noktada sizin katkılarınız göz ardı edilemez, sanayi yollarını size ilettim ve daha sonrasında dönemin Konak Belediye Başkanı Ahmet Sarışın'ı sanayiye getirdiniz, dönemin Fen İşleri müdürü Söner abiye konu iletildi kendisiyle birlikte tamircilerin olduğu noktaya kadar sokak sokak dolaştım, her tarafı gösterdim ertesi gün ekipler asfalt çalışması başlattı. Ben 1996 senesinden beri sanayimiz, mobilya esnafımız için çaba gösteriyorum, bir çıkarım mı vardı? Bana ne der, kendi işime bakardım ancak imkânım vardı ve esnafımızın katkısına olan bu çabaları karşılıksız gösterdim. Bugünde bunun haklı gururunu yaşıyorum. Geri dönüp baktığımda ben bu sektör için, sektöre hizmet veren esnaf için bir şeyleri başarabildim diyorum.
Salih ERKEK: Şimdi siz anlatınca o günler gözümün önüne geldi. Meclis üyeliği yaptığım zamandı ve meclise önerge vermiştim, meclis üyelerinin de desteğiyle Buca'ya ait bir bölge olmasına rağmen Konak Belediyesi olarak asfalt işlerini yapmıştık ve unuttuğun bir nokta var, oraya Ahmet Sarışın'ın adı verilen bir köprü yaptırmıştık.
Seyfettin DAĞ: Çok doğru söylüyorsunuz Salih ağabey. Benim bu noktada söylemek istediğim şu, benim içimden geliyordu esnafın, sanayimizin sorunlarına çözüm aramak. Ben son dört ya da beş aydır adaylık çalışması yapıyor olabilirim ama uzun yıllardır esnafın, sanayinin sorunlarını gündeme getiriyor, çözüm bulmaya çalışıyordum. Neden, çünkü sorunların giderilmesi için birilerinin bir şeyler yapması gerekiyordu.
MOBİLYA SEKTÖRÜNE HİZMETLERİM GÖZ ARDI EDİLEMEZ!
Seyfettin DAĞ: 1999 ya da 2000 senesiydi, Filistin asıllı bir İsrail vatandaşı arkadaşım vardı, kendisi mobilyacı bile değildi, onu İzmir’de piyasaya soktum ve o zamanın parasıyla İzmir'deki mobilya esnafında 12 Milyon Dolarlık ihracat yapılmasını sağladım. Bu parayı ben kendim cebime koymadım, kişiyi gezdirdim, beğendiği malları alarak bu ihracatı yaptı, yani herkese kazandırdım. İhracatın İ'sini bilmezken Karabağlar esnafına 12 Milyon dolarlık bir ihracat yapma imkânı sağladım, bu Karabağlar'da bir ilktir. Uluslararası serüvenim o dönemde başladı, Çin'le, Mısır'la, İsrail'le, birçok Avrupa ülkesiyle çalışıyorum. Ben oda başkanı değilim, yönetici değilim ama bir katkım olsun, sektörde ekmek yiyen insanlarla başarılı işler yapalım, ülkemize döviz kazandıralım bunları düşünerek ve paylaşımcı ruhuyla bu işlerin altına imza attım. Ben sanayi sitesinde kravatla dolaşmam, esnaf arkadaşımla kaldırıma oturup sohbet ederim, soğuk kış günlerinde tenekede ateş yakıp çay içerim, ben çekirdekten yetişen, sanayiden çıkan, esnaf arkadaşlarımızdan farkı olmayan, onların sorunlarını en iyi bilen ve çözüm aşamasında elinden gelenin fazlasını yapacak olan kişiyim. Yıllardır onlar için çalıştım, bunu yapmak için bir sıfat taşımam gerekmiyor ancak gördüm ki bazı sorunların çözümünde, sektörün ülke genelinde sesinin duyulmasında bazen sıfata ihtiyaç duyuluyor.
Salih ERKEK: Malzemecilerle de mücadele veriyordun. O konuya değinmek ister misin?
Seyfettin DAĞ: Evet, o zamanlar adaylık durumum yoktu, Kurban Bayramı'ndan önce arkadaşlar beni arayarak Karabağlar'da yürüyüş yapacaklarını söylediler, yürüyüş yapmanın doğru olmayacağını, bir iki gün benden haber beklemelerini söyledim ve sesimizi demokratik bir şekilde duyurabilmek için bir araya gelip konuşarak karar aldık. Sonra aldığımız karar doğrultusunda basın temsilcilerimizi de çağırarak demokratik hakkımızı kullandık, malzeme sorunuyla alakalı sesimizi duyurduk. 50-60 kişi düşündüğümüz basın açıklamasına 300 kişi katıldı. O güne kadar odadan bu konu hakkında çıt çıkmıyordu. Yaptığımız basın açıklaması sadece İzmir'de değil Türkiye genelinde ses getirdi, Türkiye'nin farklı illerinden "gel burada oda başkanlığına aday ol ya da seni ticaret odasında göreve getirelim sektörün sorunlarını gündeme getir" şeklinde teklifler aldım.
MALZEME SORUNU ESNAFIN BELİNİ BÜKTÜ
Malzeme sektöre büyük sıkıntı yaşatıyor, esnafımız alamıyor, alsa da aldığını satamıyor, her gün gelen zam haberiyle kara kara düşünüyoruz, alınca zarar, üretince zarar, satınca zarar ediyorlar. Şuan esnaf böyle bir çıkmazın içerisinde. Bu sıkıntı dünya genelinde yaşanan bir sıkıntı ancak çok net olarak ifade ediyorum ki bu sorundan en çok etkilenen İzmir mobilya sektörüdür. Ortada bir sorun var ama soruna çözüm arayan yok. Neden en çok İzmir etkileniyor derseniz, üzülerek söylüyorum ki İzmir mobilya sektörü şuanda Tükiye’nin 81 ilinde ve de yurtdışında çok zayıf durumda. Ege ve Marmara bölgesi haricinde İzmir yok denecek kadar zayıf.
Salih ERKEK: Sevgili Seyfettin, hedeflerin ve projelerin nelerdir?
Seyfettin DAĞ: Salih ağabey günümüzün koşullarına göre proje üretiyoruz, ona göre şekillendiriyoruz. Kısmet olur, arkadaşlar takdir eder ve seçimi kazanırsak ilk olarak kuracağımız ekiplerle dünya ülkelerine seferberlik başlatacağız. Geçmişten kalan bağlantılarımı İzmir mobilya sektöründe çalışan üyelerimiz için kullanacağız, Ortadoğu ve tüm dünya ülkelerine branşlarına göre ihracat başlatacağız. Kurduğumuz ekipler dünya piyasasında bulunan firma temsilcilerini İzmir'e getirecek ve İzmirli firmalarımızdan mobilya almalarını sağlayacaklar. En büyük projem bu, İzmir piyasasını ihracat harici bir şey hareketlendiremez. Eskiden İzmirli firmalar İnegöl'e kamyon kamyon mal yollarken şimdi İnegöl'den mal temin ediyorlar. Bu noktada sorunu kendimizde aramak zorundayız. Neden mi? İnegöl hedefledi, çalıştı ve hedefine ulaştı. Ancak İzmir'de öncü bir oda yok ki bir hedef koysun, çalışsın ve hedefine ulaşsın. Bu noktada ben İnegöl'de hizmet veren esnaf arkadaşlarla gurur duyuyorum. 200 Bin nüfuslu bir il elde ettiği başarıyla Türkiye'nin ismini dünyaya duyurdu ve yurdumuza döviz girmesini sağladı. Bugün İzmirli firmalar olarak biz neden o durumda değiliz bunu sorgulamalıyız. Havaalanımız var, 3 tane limanımız var, Türkiye'de mimari yapısıyla, modern haliyle en iyiler arasına girecek bir fuar alanımız var ancak o pazara ulaşacak, kapıları açacak ekipler oluşturulmadı. Biz kendi pazarımızı oluşturamaz, kendi ürettiğimiz malın tanıtımını yapamazsak kimse gelip İzmirli firmalar şöyle güzel üretim yapıyor, oradan mal alalım demez.
YEREL BELEDİYELERDEN DESTEK ALAMADIK
Şöyle bir gerçek daha var ki mobilya sektörünü yerel belediyeler sektör olarak görmedi, Karabağlar denildiği zaman ilk akla gelen sektör mobilya sektörüdür, bize ne yerel yönetim, ne genel yönetim destek vermedi, bunun haricinde ne sanayi odası ne ticaret odasından destek göremiyoruz, Karabağlar sanayisinin orada bir köprümüz var ancak köprü üzerinde "Karabağlar Mobilya Sanayi Sitesine Hoş geldiniz" şeklinde bir yazımız bile yok. Karabağlar belediyesinin logosunda papatya var, Buca belediyesi logosunda üzüm var oysa bizim temsili yerimiz bu ilçelerse amblemlerine mobilyayı çağrıştıracak bir simge olmalıydı diye düşünüyorum. Milano'ya gidin bakın, bir sandalye koymuşlar, mobilya sektörü olan alanın ortasına koymuşlar, o şehirde mobilya sektörünün öncülüğü böylece ortaya çıkıyor, dönün Çin’e bakın orası da aynı şekilde.
MOBİLYA SEKTÖRÜ MASA BAŞINDA YÖNETİLEMEZ
Salih ağabey alanlara çıkmak lazım, pazarlar oluşturmak, esnafın nabzını tutmak lazım. Masa başında oturarak bu sektörü yönetemezsiniz ya da yönettiğinizi zannedersiniz. İşte esnafın hali ortada, uluslararası arenaya ekip olarak çıkacaksınız, bunları yapmayacaksanız, elinizi taşın altına koymayacaksanız esnafın temsilcisi olmaya aday olmayacaksınız.
İZMİR'E DİREK UÇUŞ İMKÂNI SAĞLADIK
Salih ağabey İzmir'de gerçek anlamda imkânlar var, dediğim gibi havaalanımız var, limanlarımız var, çok güzel fuar alanımız var. Ben zamanında Sayın Binali Yıldırım'dan birebir talep ettim, dosya sundum, efendim yatırımcıların İzmir'e ulaşımı İstanbul üzerinden aktarmalı oluyor, zorlanıyorlar ve bu sebepten dolayı fuara katılmıyorlar, bu sorunumuza çare istiyoruz dedim ve birkaç Avrupa ülkesi ile Tel Aviv'e tek sefer uçuşlar yapılmaya başlandı. Benim amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. İzmir mobilya sektörünün hakkettiği yerlere gelmesi için yerel ve genel yöneticilerimizden faydalanmamız lazım. Sadece açılışlarda yan yana boy göstermekle olmaz, sektöre hizmet almamız lazım, ben bunu hiçbir sıfatım olmadan başarabildiysem yetkiyi aldığımda neler yapabileceğimi bir düşünün. Esnafımız sıkıntı içindeyken, malzeme sıkıntısı çekerken görev verilirse, seçimi kazanırsam başkanlık koltuğunda oturmam, sorunların çözümü açısından gecemi gündüzüme verir esnafımızın yüzünü güldürmek için çözüm arayışı içerisinde olurum.

Salih ERKEK: Sizce Karabağlar sanayi sitesi konum olarak, bakım olarak talebe karşılık veriyor mu? Seçimi kazanırsanız yeni bir sanayi sitesi kurulması için çalışma yapacak mısınız?
Seyfettin DAĞ: Salih ağabey bahsettiğiniz konuyla alakalı Mustafa Kara döneminde bir teşebbüs oldu, Aktepe'nin üst taraflarında Gaziemir ve Karabağlar'dan bağımsız bir bölge vardı, orası talep edildi, Ankara'ya gönderildi, jeolojik etütleri yapıldı ama gelen sonuç kaygan bölge olduğu yönündeydi ve olumsuz sonuçlandı. Oysa o bölge ne Gaziemir'i ne de Karabağlar'ı rahatsız edecekti, en az bin metrekare alan üzerinde küçük esnafımızı toplayacak bir alandı. Ama bugün baktığımızda bize ret cevabı verilen, kaygan bölge denilen alana gökdelenler dikildi. Şuan Torbalı bölgesinde, komite içerisinde yer aldığım bir çalışma var, genişlik ve altyapı bakımından yetersiz kalan Karabağlar sanayi bölgesini boşaltıp mobilya esnafının daha rahat edeceği, vatandaşların ve yatırımcıların gezmeye geldiğinde zorlanmayacağı, düzenli bir sanayiye sahip olmamız elzemdir, bu kesinlikle yapılacaktır. Umarım bunu yapmak da bizim yönetimimize nasip olur.
KARABAĞLAR'DA ULAŞIM SIKINTISI VAR
Salih ağabey Karabağlar sanayisine ulaşım da ayrı bir sorun. Gaziemir istikametinden Karabağlar yoluna girin bizim Hasan Hüseyinler diye tabir ettiğimiz bölgedeki caddede bir yan yol var. Oraya bir giriş var, orayı kaçırdığınız zaman bir daha sanayiye ulaşamıyorsunuz. Cadde üstü haricinde caddenin arkasında da mağazalarımız var ama insanlar oraya ulaşamıyor ki. Ulaşımı olmayan bir bölgede esnaf nasıl iş yapsın?
Salih ERKEK: Geçtiğimiz aylarda bizim meclis üyesi olduğumuz zaman temeli atılan Mobilya Akademi'nin açılışı yapıldı. Açılışa CHP Genel Başkanı da katılmıştı, görkemli bir açılış oldu. Ancak o konuda büyük bir vefasızlık yapıldı, bu proje dönemin Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm ve biz meclis üyelerinin projesiydi lakin davet edilmedik. Ayrıca şuan İzmir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası Başkanı olan kişinin hiçbir katkısı olmamasına rağmen proje kendisininmiş gibi gövde gösterisi yaptı. Bu anlamda kendisini kınıyorum. Bu konuda söylemek istedikleriniz nelerdir?
Seyfettin DAĞ: Salih ağabey ben odaya kayıtlı bir üye olmama rağmen bana bile odadan davet gelmedi, sağ olsun belediyemiz davet etti ve bu sebeple açılışa katıldım. Aslına bakarsak bu proje Yılmaz Önkahraman ve yönetim kurulunun görevde olduğu dönemde alınan bir bölge üzerine yapıldı, o zamanki yönetim odaya kazandırmış bu taşınmazı. 118 uygulaması denilen bir SİT alanıydı çivi çakamıyordunuz. Hatta Mustafa Kara da oradan yer aldı, Karabağlar belediye statüsü kazanınca Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm, İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, İzmir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası Başkanı Mustafa Kara'nın bir araya gelerek imzaladığı protokol ile 118 uygulamasını kaldırdılar, plan ve projeler yapıldı, 2010 senesinde Mustafa Kara seçimi kaybedip yerine başka bir kişi seçildikten ve yeni gelen oda başkanının Sıtkı Kürüm ile sürtüşmesinden dolayı bu proje askıda kaldı. Aradan geçen 9 sene sonrasında mevcut başkanımız yarım kalan projeyi tamamladı. Sonuçta esnafın hizmetinde olacak bir yer, kimin emeği varsa herkese teşekkür ederim.
AMACIM KİMSEYİ KUTUPLAŞTIRMAK DEĞİL
Dört aydır seçim çalışması yürütüyorum, benim arkamdan kim ne derse desin, kim iftira atarsa atsın ben bu şekilde çalışma yürütmüyorum ve öyle bir mizaca sahip biri de değilim. Esnaf kan ağlıyor, malzeme sıkıntısı had safhada, esnaf ürettiği malı zararına satıyor, bu zemin içerisinde insanları kutuplaştırmak yerine esnaf için ne yapabiliriz bunun derdindeyiz. Dünya genelinde 181 milyar dolar pastası olan sektörden Türkiye'nin payına 4.2 milyar dolar düşüyor. Neden biz kazanmayalım, neden bizim yurdumuz, bizim esnafımız kazanmasın, biz bunun derdindeyiz. İstanbul birinci İnegöl ikinci durumda, neden bu başarılar İzmir esnafına ait değil? İzmir 120 milyon dolar para kazanırken İnegöl 800 milyon dolar para kazanıyor. Aradaki uçurumun farkında mıyız? Şuan 30'a yakın projem var, olurda göreve gelirsem ben yaptım oldu rüştüyle yürümeyeceğiz, ekip olarak değerlendireceğiz, esnafımızın çıkarı doğrultusunda adımlar atacağız, malzeme sorununu da en kısa zamanda gidereceğiz.
SÖZ VERİYORUM, 81 İLDE OLACAĞIZ!
Kayıtlarda kalacaktır, buradan söz veriyorum, biz göreve gelirsek İzmir mobilyası Türkiye'nin 81 ilinde olacak. Manisa'dan tutun doğuya kadar her yerde İzmir mobilyasının adı olacak. İzmir'de üretilen ürünü marka haline getireceğiz, dünyaya duyuracağız. Bakın bireysel bir çalışmadan bahsetmiyorum, İzmir'in ismini, İzmir mobilyasının ismini ön plana çıkaracağız, yatırımcılar gelecek, mağazaları, atölyeleri gezecek, yatırımını kendi dilediğince yapacak. Bunları sağlayacağız.
ODAYA KARŞI OLAN ÖNYARGIYI YIKACAĞIZ
Salih ağabey şuanda İzmir'deki mobilyacı esnafının odaya karşı önyargısı var. Ben başkanı tanımıyorum, ben yöneticiyi tanımıyorum, bana taziye mesajından başka mesaj atan, durumumu soran yok diye yakınıyorlar. Bu yakınmaları tarihe gömeceğiz, biz esnafın ayağına gidecek, sorunlarını yerinde tespit edeceğiz. Esnafımızın yolu düşerse odamıza gelir, çayını içer, sohbetini eder ama beni orada bulamaz. Çünkü imzalanacak evraklar veya önemli toplantılar haricinde makamda oturmayacağım, her saat alanda, esnafımızın yanında olacağım, yurt içi ve yurtdışı bağlantıları sağlayacağım. Seçilmemiz halinde komite halinde çalışacağız, örnek olarak yatak odası üreten esnaftan bu konuda uzman olan meslektaşımız, yemek odası üretenden o konuda uzman meslektaşımız, bebek odası üretenden o konuda uzman olan meslektaşımız yani yöneticimiz ilgilenecek, bana inanın esnafımızın mutlu olması için, esnafımızın çıkarı için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyoruz. Herkes ihtisas alanında olan esnaftan sorumlu olacak, sorunları masa getirecekler böylece çözüm daha da kolaylaşacak. Bu işin uzmanı olan arkadaşlar nokta atışı tespitler yapacağız.
KÜÇÜK ESNAFIMIZIN DA YÜZÜ GÜLECEK
Dünyaya ve tüm Türkiye'ye ihracat yapacağımızı vurguluyorum ya küçük esnafa ne olacak, onlar ile alakalı proje nedir diye soranlar olacaktır. Şimdi bir araba fabrikası düşünün camını, koltuğunu, motorunu hepsini kendi üretmiyor, biz bu noktada ihracat yapan esnafımızdan küçük esnaftan ürün temin etmesini sağlayacağız, onları bir araya getireceğiz. Pastayı kimse tek başına yemeyecek, hep birlikte bölüşerek büyüyecekler.
TOKİ EV YAPIYOR AMA SANAYİ SİTESİ DE YAPMALI!
Şimdi Karşıyaka, Bayraklı ve Bornova bölgelerinde çalışan mobilya esnafı arkadaşlarımızın öncelikli sorunu sanayi sitesinin olmayışı. Metropol ilçede çalışan cilacı arkadaşlar ürüne cilayı atıyor, vatandaş kokudan rahatsız oluyor, belediyeye şikâyet ediyor, imalatçı arkadaşımızın makinaları çalışıyor, emekli büyüklerimiz sesten rahatsız oluyor, belediyeye şikayet ediyor ve esnaf zaten maddi zorluk çekerken birde bu türlü sıkıntılarla uğraşıyor. Bu noktada belediye başkanlarının bir araya gelmesi, sorunu çözmesi lazım. Ben sanayiciyim, TOKİ ev yapıyor, vatandaşa uygun fiyatla satıyor, aynısını esnaf içinde yapsın. Güzel bir sanayi sitesi inşa etsin, esnafa uygun kredilerle satsın. Neden bunları kimse düşünmüyor. Hepsi bizim aklımızda, herkesin kapısını çalacağız, esnafımızın sesini ve isteklerini duyuracağız. Sorunları biliyoruz, çözümün bizde olduğunun fark edilmesini istiyoruz. Fuarlar vesilesiyle satışların hızlandırılmasını sağlayacağız, satışın hızlanması demek üretimin artması demektir. Bu sadece büyük firmaların kalkınması demek değil, küçük esnafında bu pastadan hakkını alacağı anlamına gelir. Üretimi olmayan, ihracatı olmayan, sıcak paranın, dövizin girmediği bir şehrin kalkınması mümkün değildir. Bu döngü kurulmazsa çırpındıkça batarız, alırken zarar ederiz, satarken zarar ederiz, sattığımız malın yerine mal koyamayız ve kepengi kapatırız. Şuan esnafımız tam olarak bu durumda.
Salih ERKEK: Sevgili Seyfi, gönülden inanıyorum, eğer sen İzmir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası Başkanı olursan mobilya esnafını uçurursun, maddi ve manevi kazanımlar elde etmelerini, İzmir'e döviz girişi sağlarsın, ihracatçı ve icraatçı birisin. Bu icraatlarının hepsi belgeli, afaki değil! Bu anlamda seni tebrik ediyor son sözlerini dinliyoruz.
Seyfettin DAĞ: Bu vesile ile mobilyacı esnafımıza seslenmek istiyorum; lütfen verdikleri oyun arkasında dursunlar, seçim günü salona gelsinler, adayları dinlesinler, akıllarına hangi aday yatarsa en doğal hakları olan seçme hakkını kullansınlar ama üzerine basa basa söylüyorum, seçime katılsınlar, oylarını kullansınlar. Ben verdiğim her sözün arkasındayım, eğer ben sözlerimi yerine getirmiyorsam bir daha kimsenin oyuna da talip olmam. Karşımızdaki kim olursa olsun, oda başkanı olsun, belediye başkanı ya da muhtar, her kim olursa olsun verilen sözü yerine getirmemişse bir daha o kişiye oy verilmemelidir.
HATIR İÇİN OY VERİLMEMELİ
Sektörün temsil edileceği, sektörün geleceğine yön verecek bu seçimlerde kimsenin hatır için oy vermemesini rica ediyorum, projeleri dikkatli dinleyelim, aklımıza hangi aday yatarsa, hangi adayın projeleri üyelerimizde heyecan yaratırsa o adaya oy vermelerini rica ediyorum. Ayrıca bu seçim sadece başkandan ibaret değildir, yönetim işi ekiple olur, ben yaptım oldu anlayışıyla olmaz. Sıkıntıları yakından görüyorsunuz, aynı sürecin devam etmesini istemiyorsak bir değişime gitmek zorundayız. Biz, bizden sonra gelecek nesillere miras olarak sorun, sıkıntı bırakmak istemiyoruz, varolan sorunları giderip yerimize yeni gençleri yetiştirmek, al kardeşim dere burası, olta da burada, git balığını yakala diyeceğiz. Bu bir bayrak yarışıdır, seçim sonrası sonuç ne olursa olsun tüm adayların sonuçlar açıklandıktan sonra kol kola girmesi gerekiyor. Çünkü seçim geride kaldıktan sonra biz yine o arkadaşlarımızla alışveriş yapacağız, yolda ya da bir yerlerde karşılaşıp selamlaşacağız. Bu verile ile yapılacak seçimlerde aday olan arkadaşlara başarılar diliyor, niyeti iyi olanın kazanmasını diliyorum.
