İZTO Başkanı Mahmut Özgener, 2025’in ekonomik açıdan değerlendirdi. Yeni yıldan beklentileri sıraladı. “2025 yılı, küresel ölçekte ekonomi politikalarının yeniden şekillendiği, ülkeler arası rekabetin teknoloji, verimlilik ve tedarik zinciri güvenliği eksenlerinde keskinleştiği bir dönem oldu” diyen Özgener, “Jeopolitik gerilimler, artan korumacılık eğilimleri ve finansal koşulların sıkılığı; dünya ekonomisindeki dengeleri etkileyen temel unsurlar olarak öne çıktı. Bu süreçte küresel büyüme hızının yavaşladığını, yatırımların daha seçici hale geldiğini ve inovasyonun artık yalnızca rekabet avantajı değil, bir “varlık koşulu” hâline dönüştüğünü görüyoruz. Yapay zekâ destekli üretim ve ticaret süreçlerinin yanı sıra veri odaklı iş modelleri ve yeşil dönüşüm standartlarının; tüm ülkelerin kalkınma stratejilerini yeniden tanımladığı alanlar olmaya devam ettiğini değerlendiriyoruz” dedi.
TÜRKİYE EKONOMİSİ DENGE ARAYIŞINDA İLERLEDİ
Özgener, Türkiye ekonomisinin bir denge arayışı içinde ilerlediğini belirerek, şunları söyledi:
“TCMB rezervlerindeki güçlenme, CDS kredi risk priminin gerilemesi, bütçe disiplinini destekleyen adımlar, cari dengenin finansmanında yaşanan iyileşme ve dezenflasyon sürecinin 2025 yılı ikinci yarıda kademeli olarak güç kazanması yılın olumlu gelişmeleri arasında yer aldı. Bununla birlikte yüksek enflasyon, kredi maliyetlerinin pahalı olması ve sanayideki yavaşlama iş dünyasının karar alma süreçlerini zorlaştırdı. Emek yoğun sektörlerde belirginleşen rekabet kaybı ve nitelikli işgücünün korunmasına ilişkin başlıklar, 2025’in dikkat çeken zorlukları arasında öne çıktı. Bu koşullar, işletmeler için planlama süreçlerini daha temkinli ve çok senaryolu hâle getirmeyi zorunlu kıldı. Bununla birlikte; firmaların bu yeni süreç içerisinde gelişen ani olaylara karşın daha esnek, çevik ve dayanıklı olma zorunluluğunu ortaya çıkardı.
2025’TE ZORLU TABLO
İzmir, 2025 yılında bu zorlu tablonun içinde çok sektörlü ekonomik yapısı, lojistik avantajı ve dış ticaret potansiyeliyle ülkemizin en önemli ekonomik merkezlerinden biri olmayı sürdürdü. Kentimizin girişimcilik ve teknoloji ekosisteminin her geçen yıl güçlenmesi, kentimizi sadece mevcut potansiyeliyle değil, gelecek vizyonuyla da öne çıkaran bir kent hâline getirdi. Üniversitelerimiz, teknoparklarımız, ar-ge ve tasarım merkezlerimiz, serbest bölgelerimiz ve OSB’lerimizin dinamizmi; şehrimizi yenilikçilik kültürünün beslendiği bir cazibe merkezine dönüştürmeye devam etti. 19 Kasım’da paydaşlarımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz İzmirMeets 2025 Teknoloji ve İnovasyon Zirvesi’nde gördüğümüz tablo şunu açıkça ortaya koydu: “İzmir, yalnızca teknoloji gündemini takip eden bir şehir değil; bu gündemi şekillendirme iddiasını taşıyan bir şehir.” Geldiğimiz bugünkü süreçte; dijital ve yeşil dönüşümün etkileri daha görünür hâle gelirken, işletmelerimizin rekabet güçlerini sürdürebilmeleri için teknolojiyi iş süreçlerine entegre etmeleri gerektiği gerçeği net biçimde ortaya çıktı. Yapay zekâ temelli üretim modelleri, tedarik zincirlerinin dijitalleşmesi, enerji verimliliği çözümleri ve sürdürülebilir üretim uygulamaları; İzmir’in gelecek stratejisinin merkezinde yer alması gereken konular hâline geldi. Şirketlerimizin uzun vadeli stratejilerini planlaması önemini korurken, aynı zamanda kısa vadeli ekonomik konuların da yoğun olarak hissedildiği bir dönemi geride bırakmak üzereyiz. 2025 yılı, ekonomik dalgalanmaların kentimizde de hissedildiği bir dönem oldu. Dezenflasyon sürecinin uzaması, kredi koşullarının pahalı ve erişiminin zor olması ve yatırım iştahındaki zayıflamayla birlikte okunduğunda, İzmir ekonomisi ve sanayisi parasal sıkılaşmadan görece daha olumsuz etkilendi.
2026 BEKLENTİLERİNİ SIRALADI
İZTO Başkanı Özgener, iş dünyasının 2026 yılından beklentilerini şu sözlerle anlattı:
“2026 yılına girerken, ekonomik programın kararlılıkla uygulanması hâlinde fiyat istikrarının güçlenmesini, üretimde daha dengeli bir görünümün ortaya çıkmasını ve yatırım ortamının daha öngörülebilir bir hâle gelmesini bekliyoruz. Bununla birlikte işletmelerimizin; maliyet yönetimi, risk senaryoları, yeni pazar stratejileri ve teknoloji yatırımlarını içeren çok katmanlı bir planlama süreci yürütmesi gerekecek. Yeşil mutabakat, karbon düzenlemeleri, yapay zekâ temelli üretim sistemleri ve iş süreçlerinde dijital entegrasyon gibi başlıklar, 2026’nın rekabet koşullarını belirleyecek temel unsurlar olacak. Ülkemizde tarım sektöründe yaşanan daralma ve iklim kaynaklı risklerin artması, önümüzdeki dönemde gıda arzının sürdürülebilirliği açısından dikkatle izlenmesi gereken bir tablo ortaya koyuyor. Bu nedenle su yönetimi, iklim uyumu ve tarımsal verimlilik konularının 2026 yılının stratejik öncelikleri arasında yer alması gerektiğini değerlendiriyoruz.
İzmir Ticaret Odası olarak önümüzdeki dönemde de üyelerimizin dijitalleşme süreçlerine, ihracat kapasitesine, verimlilik artışına ve yatırım planlarına destek veren projelerimizi güçlü biçimde sürdüreceğiz. İzmir’in potansiyelini ortaya çıkaran ana unsurun ortak akıl ve iş birliği kültürü olduğuna inanıyoruz. Kamu, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum yapılarının oluşturduğu bu güçlü sinerji, İzmir’in 2026 yılında ülkenin en dirençli ve yenilikçi ekonomik merkezlerinden biri olmasını sağlayacaktır.
İzmir’in geleceği, yalnızca ekonomik göstergelere değil; aynı zamanda değişimi okuma, dönüşümü yönetme ve birlikte hareket edebilme kapasitesine dayanıyor. Bu kapasite İzmir’de fazlasıyla mevcut. 2026’yı bu anlayışla karşılıyor; daha dirençli, üretken ve rekabetçi bir İzmir için çalışmayı sürdürüyoruz.
(Gündeme Bakış)

Yorumlar
Kalan Karakter: