İbrahim Erkarakaş isimli İzmir’li bir genç 8 ay önce nitelikli kahveyi sokağa taşıma hayali ile yola çıkmış ve yenilikçi fikrini seyyar kahve aracıyla hayata geçirmek istemiş. 93 model bir minibüsü uzun ve sıkı çalışmanın ardından yürüyen kahve dükkanına çevirmiş. Dünyada benzeri çok fazla olan bir ürünü Türkiye’de deneyerek yapmak istemiş ancak başaramamış. Nedeni ise bürokratik engeller. Konudan bir hayli dertli olan Erkarakaş, yaşadığı sorunları Twitter’da uzun bir flood yaparak anlatmış. Bir türlü hayata geçmeyen projesinin neden hayata geçmediğini öğrendiğinizde yaratıcı yönünüz körelebilir, ‘İşte girişimci gençlerin başına bunlar geliyor” diye düşünebilirsiniz.
Yaptığı paylaşım sonrasında kısa sürede internette binlerce tıklanan ve bir çok sosyal medya sitesi tarafından kullanılan tweet hakkında görüşmede bulunan Gazetem İzmir Haber Müdürü Umut Erses, Erkarakaş’ın ağzından rüşvet iddialarını dinledi. Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Zabıta Müdürlüğü personeli tarafından kendinden rüşvet istendiğini iddia eden 24 yaşındaki Erkarakaş, konuyu Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’a da bizzat giderek anlattığını fakat Başkan Akpınar’ın bu iddiaları yalanlayarak konunun üstünü kapattığını iddia etti. Twitter’da yaptığı paylaşımın birçok platformda da paylaşılmasından sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin kendisini görüşmeye çağırdığını da vurgulayan Erkarakaş, “Beni görüşmeye çağırdılar ve rüşvet iddialarının yanlış anlaşıldığına dair bir yazı daha paylaş bizim üzerimizdeki bu algıyı kaldır” dediklerini de iddia ederek “Sorunu çözmek yerine üstlerindeki baskıyı kaldırmaya çalışıyorlar” dedi.

GRAND BÜFELER BENİM PROJEMDİ
Aracın yapım sürecinde projesini sunup izin alabilmek için elinden geleni yaptığını hatta o dönemde şuan İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kullanıma açılan Grand Büfelerin aynı projesini kendisinin sunduğunu iddia eden Erkarakaş, kendi sunduğu projenin aynısının hayata geçirildiğini sözlerine ekledi.
Gündeme getirdiği rüşvet iddialarını da açıklayan Erkarakaş, “Öncelikle ben projemin gezici olmasını istemedim. Ben sabit bir yere aracımı koymak istedim. İlk olarak Karşıyaka Belediyesi ile görüştüm. Onlar bana kendi ellerinde olmadığını yasa gereği ana cadde ve bulvarların büyükşehire ait olduğunu söylediler. Bende ana caddenin önemli olmadığını, şehrin dokusunu bozmayacak şekilde bir yer istedim. Kendileri müsaade etmeyeceklerini örnek teşkil edeceğini söylediler. Sonra beni Zabıtaya yolladılar ve Şemikler Bölgesi’nde bulunan Karşıyaka Zabıta Müdürlüğü’ne gittim. Gittiğim yerde ‘Bu işi sana yaptırmazlar ama rüşvet verirsen anca o şekilde yapabilirsin zaten yapanlar da öyle yapıyor’ dediler. Büyükşehire gittim tekrardan konuştum onlarda böyle bir şeye müsaade etmeyeceklerini söylediler. Hatta o dönemde Grand Büfeler daha yoktu ve o buna izin vermezlerse bari Grand Büfenin aynı projesini sundum ve bu şekilde yapabileceğimi söyledim. Herhangi bir bölgede yer istedim. Kendileri projeyi çok beğendi ama olmaz dediler. Dediğim gibi bunları anlattığımda Grand Büfeler yoktu ama sonrasında ne hikmetse benim projemin aynısı bir şekilde Grand Büfe adı altında benim istediğimi yaptılar” dedi.

İşte Erkarakaş’ın Twitter’dan paylaştığı hazin dolu girişimcilik öyküsü:
“Tanıdığım bir kaç tane girişim üzerine çalışan gençleri teşvik eden hocalar vardı, ilk onlara sordum. Bana ‘Yapma çok üzülürsün, belediye sana yedirmez bunları’ dediler. ‘Ne demek yedirmez. Ben yapacağım izin de alacağım’ dedim. Bir yandan aracın tasarımı başladı bir yandan izin almaya çalışıyorum, belediyelere koşturuyorum falan... İlk gittim ilçe belediyesine. ‘Çok güzel harika bir proje, çok beğendik ama bizim elimizde değil ilçe zabıtaya git’ dediler. Sonra gittim ilçe zabıtaya, ‘Oha harika, çok da güzel olur ama bizim elimiz de değil il zabıtaya git’ dediler. Sonra gittim il zabıta müdürlüğüne onlar da, ‘Harika olur, genç girişimcileri desteklemek lazım ama bizim elimizde değil büyükşehir belediyesine git’ dedi. Büyükşehir belediyesinde de buna benzer diyaloglar geçti ve onlar da beni ruhsat müdürlüğüne yolladı. Ruhsat müdürlüğüne gittim dedim böyle böyle, olay sizde bitiyormuş projeyi anlattım sunum yaptım. Bana ‘dilekçe doldur ama emsal teşkil eder, izin çıkmayabilir’ falan dediler. ‘Her yerde sucuk ekmek, kokoreç satıyorlar at etinden onlar nasıl izinli’ dedim. “Rüşvet veriyorlar görmezden geliyorlar. Sen de ver seni de görsünler” dediler. “Ben rüşvet vermem. Zaten işi kurmadan bir ton vergidir, odur budur aldınız para kalmadı. Ayrıca kaçak göçek iş yapmıyorum ne rüşveti vereceğim. Böyle mi destekliyorsunuz gençleri falan filan” dedim. Onlarda ‘haklısın’ dediler ve dilekçemi verdim. Haber beklerken bir yandan da sosyal medyadan bastırayım diye düşündüm. Ardından ruhsat müdürlüğünden izin verilmesinin uygun olduğu ve bunun için yasalar olduğu yazılan 1-2 sayfalık cevap geldi. Ben de aldım bunları çıkardım yazıcıdan. Bu işi yapabileceğime dair yasaları vs tekrar belediyeye gittim. Bana “Onlar sadece görüş belirtmiş, bu onların elinde değil bizim elimizde. Bizde böyle bir şeye izin vermeyeceğiz” dediler. Ben de daha önce ‘bizim elimizde değil’ dediklerini hatırlattım. Benden yine rüşvet istediler, ben de ‘Yasal olmayan bir şey yapmıyorum size rüşvet vermem. Ama aracı sosyal sorumluluk projelerinde kullanabilirsiniz” dedim. “Her sabah belli saatte sahile gider spor yapanlara ücretsiz kahve de veririm insanları teşvik ederiz” dedim. Beni direkt gönderdiler. İşe girdik bir kere, araç tasarlandı mecbur çalışacağız. Deli de para bağlamışız, durur muyum hiç. Gittim başka bir ile orada milletvekili tanıdığımız var gelene geçene adını veriyorum kimse dokunamıyor. Bir süre öyle çalıştım. Ama taktım çünkü düzgün bir iş yapıyorum ama yaptırmıyorlar bana. BİMER'e, CİMER’e her gün şikayet yazmaya başladım. Onlarda bunu il valiliğine, il valiliği de bizim elimizde değil diye il zabıtaya, onlar da bizim elimizde değil diye dönüş yapıyor bana. Bu sefer BİMER, CİMER’e ‘il valiliğine atmayın böyle böyle oluyor’ diye yazıyorum ama yine il valiliğine atıyorlar. Bir ara TÜBİTAK’a attılar. “TÜBİTAK ne alaka” dedim. TÜBİTAK’da arayıp kendilerinin ne alaka olduğunu sordu. Bu döngü hep böyle devam etti. Topa girmemek için tüm kurumlar iyi kurgulanmış cevaplar attılar. Ben işin başında çok değerli akademisyen hocalarımı dinlemedim. ‘Yaparım’ dedim ama yapamadım. Yedirmediler gerçekten. Bana bir süre sonra zaten yazılı da değil kanıt olmasın diye telefonla arayarak dönüş yaptılar. Ben de zaten yenilikçi olmaktan vazgeçtim. Şu an x bir mekanda müdürlük yapıyorum. Anladım ki bu ülke yeniliğe değil sadece cebine girecek paraya açık."


Yorumlar
Kalan Karakter: