İzmir'de Vali Mustafa Toprak'ın emrinin ardından meydanları çadırkente çevirmiş Suriyeli mülteciler bugünlerde Basmane'nin ara sokaklarını kendilerine ev edinmiş gibi. Zaman zaman Kültürpark'ta da geceyi geçiren mültecilerin İzmir'in imajına ciddi zarar verdiği ortada.
Turizm konusunda sıkıntıları olan, kruvaziyer gemilerinin bu yıl pek de tercih etmediği limanlardan biri haline gelen İzmir'de bu insanların yaşadığı drama ortak olmamak imkansız. Her birini kucağında çocuğu, sırtında çantası bir köşebaşında uyumaya çalışırken görmek inanın yüreğimi parçalıyor. Keşke eldeki imkanlar çok daha farklı olsa ve bu insanlara daha fazla olanak sağlayabilsek. Ama maalesef. Bence Türkiye iyi bir komşu ve misafirperver olduğunu üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirerek kanıtladı. Şimdi sıra misafirlerimizde. İzmirlileri tedirgin etmeden, kentin imajına leke sürmeden burada bir süre kalabileceklerini bilmeli, hatta tek çıkış yolu olarak gördükleri Avrupa sevdasından da vazgeçmeliler. Suriye sınırında Türkiye'nin onlar için tahsis ettiği mülteci kampları en doğru adres. Bir tek Suriyelinin daha Ege'de yitip gitmesini istemiyorum...
Tek sıkıntımız da Suriye'deki savaş ve bize açtığı yaralar değil üstelik. Doğu ve Güneydoğu'da evlatlarımız şehit düşüyor, analarımızın canları yanıyor. Terör yeniden hortladı. Nereden geleceği belirsiz kurşun, hangi aracın altında patlayacağını bilmediğimiz bomba... Türkiye sıkıntılı bir süreçte yavaş yavaş erken seçim kulvarına giriyor.
Geçtiğimiz günlerde teröristler, Çamdibi'ndeki araçların altına bıraktığı bomba ile sivil vatandaşların da canına kast etmeye başladılar.
Terörden ne zaman kurtuluruz, siyaset bu sıkıntıyı Ankara'da çözer mi yoksa çözümün gerçek adresi dağda elde silahlarla terörist avlamak mı göreceğiz. Ama gerçek olan bir şey varsa PKK, tüm iyi niyetimize rağmen kendine güvenilmeyeceğini bir kez daha kanıtladı. Bugün bizlere düşen terör nereden gelirse gelsin, bu ülkeyi ayakta tutabilecek tek şey olan birlik ve beraberliğimizi korumak. Çok defa söylendi, hatta klişe bir söz oldu ama koparılmış bir Türkiye'nin, çözülmüş bir ülkenin Ortadoğu'da kurda kuşa yem olmaktan başka geleceği yok. Yüzyıllardır verdiğimiz savaşlarla kanla suladığımız, terimizle büyüttüğümüz, çocuğumuz kadar sevdiğimiz bu topraktan bir karış dahi koparma lüksümüzün olmadığını çok iyi biliyoruz. Gerekirse de bunu kanıtlayacak gücümüz var. Ben hala, toprağa düşmeden koca koca canların, barış olabileceğine, kardeşliğe, dostluğa inancımı koruyorum.
İyi haftalar...

Yorumlar
Kalan Karakter: