Yadsınamaz bir gerçek var ki; eğer hain takımının deşifre edilmesi mümkün olmasaydı, kötü bir hastalık gibi hızla büyüyen yapı çok daha tehlikeli eylemlerin altına imza atabilir, nihai sonuç, Türkiye’de bir mezhep savaşına, içinden çıkılması güç dev bir ekonomik krize veyahut parçalanmaya kadar ulaşabilirdi. Kendi vatanını yerle bir etmek isteyen bu hastalık, gerekli cevabı Türk halkından en sert şekilde alıp, dıştan yüzlerce kez harap edilmeye çalışılan bu ülkede kalenin içten dahi fethinin mümkün olmadığını anladı.
Bugün gelinen noktada dostumuzmuş gibi görünen birçok medeni ülkenin, bu korkunç yapının emellerine ulaşması noktasında nasıl heyecan duyduğunu hep birlikte gördük. Batılı devletlerin var ettiği vahşi düzen içinde bu kurgunun içinde yer alanlar, dünyanın kolluk kuvveti olmayı kendine görev edinmiş durumda. Hal böyle olunca hakkını tiyatro oyununda kötü karakter olma yolunda kullanmayan bizim gibi “asıl medeni ülkelerin” payına bu iğrenç, haysiyetsiz ve ahlaksızca oluşturulan saldırılar düşüyor. Fakat millet bilinci oluşmuş ülkelerde saldırı Arap Baharı’nın verdiği sonuçları vermiyor. Avrupa, oyuncağı gibi biçimlendirdiği, süslediği, parçaladığı, yeni yeni devletler inşa ettiği Ortadoğu’da sıra Türkiye’ye geldiğinde sendeliyor. Bu sendelemenin sonu yok. Çünkü Türk insanı iyi biliyor ki, dünyada pek çok ırka bahşedilen ikinci şans kendisi için geçerli değil. Bugün gidecek ikinci bir toprağı, dostu, akrabası olmayan Türkiye’de halk vücuduna zamkla bağladığı vatanını, canından öteye koyuyor. Bilinç bu denli kalın bir çelikle zırh gibi örülünce, sözde medeni ülkelerin oyunları, onlar için hüsranla sonuçlanıyor.
Ülkemiz 15 Temmuz’da derin bir yarığın içinden çıkmayı, bir kıl kadar ince köprünün üzerinden, bir akrobatın çevikliği ile geçmeyi başardı. Aslında o tarih, filmin yönetmeni için de bir ders niteliğinde. Ortadoğu için kurguladığınız binbir senaryo, hiçbir direniş ile karşılaşmadan rahatlıkla gerçeğe dökülebilir. Lakin söz konusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyada hiçkimseye bahşedilmeyen bir yetenek ile var ettiği bu ülkeye geldiğinde iş o denli kolay olmuyor, olamıyor. Çok basit bir denklem var: Bu milleti, gelişmiş bir silah teknolojisi ile korkutabilmeniz mümkün değil. Zira gördünüz, 100 yıl evvel en gelişmiş ölüm makinelerinizin üzerine elinde tırmık ile yürümeyi bildi. Zira 100 yıl sonra sağlamasını da yaptınız topunuz, tüfeğiniz, tankınız bu çelik gibi irade karşısında bir hiçti.
Sonuç olarak: En vahşi saldırılarınız karşısında asla biraraya gelemeyeceğini düşündüğünüz Türkiye siyaseti karşınızda dimdik, semsert ayakta durmayı bildi. Dünkü miting ile tüm dünyaya Türkiye’nin gücünü gösteren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakanımız Binali Yıldırım’a, CHP Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na ve MHP Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye, bu milletin iradesini bükülmez bir çelik gibi örmesinde verdiği katkılar için teşekkür ediyorum.
Türkiye, hain FETÖ’yü ve onun tertibatını, arkasındaki Batılı gücü, kararlı duruşu ile yendi. Dünkü muhteşem miting 79 milyon insanın öfkesi karşısında duramayacağınızı ortaya koydu.
Ve o Türkiye bugünden itibaren hiçbir zeka, hiçbir askeri kuvvet ve de hiçbir oyunla yerle bir olmayacağını gösterdi.
Ne mutlu Türküm diyene…
Ne mutlu bu muhteşem toprakların bir ferdi olabilene…
İyi haftalar.

Yorumlar
Kalan Karakter: