Merkezi hükümetin değerli yöneticilerine sesleniyorum…
Lütfen koltuklarınızdan kalkın, şehirleri dolaşın. Ticaret Bakanlığı’ndaki personelinizi, müdürlerinizi bir kontrol edin. Bakın bakalım sahada neler oluyor?
Daha asgari ücret belirlenmeden AVM’lerde, süper marketlerde, mahalle bakkallarında, manavlarda, yumurtacılarda, kasaplarda, peynircilerde, meyve-sebze hallerinde fiyat etiketleri değişmeye başladı! Bu nasıl iştir?
Bu çakal fırsatçılara, stokçulara, tefecilere göz açtırmayın. Devletin görevlileri bu kişileri sıkı denetlesin, tespit edilenlere ağır cezalar uygulansın. Maddi-manevi cezalar öyle büyük olmalı ki kimse bir daha böyle fırsatçılığa cesaret edemesin.
Hele hele gıda üreten fırınlar, pastaneler, kafeler, lokantalar, restoranlar, barlar, kahvehaneler... Bunların bir kısmı hem fırsatçılık yapıyor hem de kayıt dışı çalışıyor. Maliye, Ticaret ve Sanayi Bakanlıkları derhal bölge müdürlerine talimat versin; bu olumsuzlukların önüne geçilsin. Çünkü kayıt dışı ekonomi aldı başını gidiyor!
Artık “Nereden buldun?” yasası yeniden devreye girmelidir. Göreceksiniz, milyarderler bir bir ortaya çıkacak. Çoğu çakal fırsatçı, stokçu, tefeci… Vergi vermeden halkın kanını emiyorlar.
Merkezi hükümet bu kişilere “Nereden buldun?” diye sormalı, haksız servetlerine el koymalıdır. Aksi halde, ben dahil milyonlarca vatandaş verdiği yedi ayrı vergiyi helal etmeyecektir.
Şimdi gelelim asgari ücret meselesine…
İşçi temsilcileri, işveren temsilcileri ve hükümet yetkilileri bir araya geliyor. Görüşmeler 15-20 gün sürüyor, sonunda bir rakam belirleniyor.
Diyelim ki asgari ücret 50 bin, hatta 100 bin lira oldu. İşçi, emekçi kardeşlerimiz doğal olarak sevinir. Ama peki sonra ne oluyor?
İşveren hemen üretim maliyetine %40, %50, hatta %60 zam yapıyor. Fırsatçılar da stoklarındaki ürünlerin etiketlerini bir gecede değiştiriyor. Sonuç? Enflasyon yine tırmanıyor, olan dürüst vatandaşa oluyor.
Fırsatçılar, stokçular, tefeciler ve kayıt dışı çalışanlar kazanırken; emekçiler, memurlar, emekliler kaybediyor.
Peki çözüm ne diye soracak olursak…
Ben birçok işçi ve işverenle görüştüm.
Tek çare, enflasyonu düşürmek ve namuslu üreticiyi desteklemek.
Devlet, dürüst sanayicinin yanında olmalı. Vergi indirimi yapılmalı, sigorta primlerinin bir kısmını devlet ödemeli. On işçi çalıştıran bir işletmede sigorta giderinin bir kısmı devlet tarafından karşılanmalı.
Ayakkabı boyacısından fabrikatöre kadar her işverenin kayıtlı, şeffaf ve devlet destekli olması sağlanmalı.
Peki, bu kaynak nereden bulunacak?
Tabii ki kayıt dışı kazanç sahiplerinden!
“Nereden buldun?” yasası etkin biçimde uygulanırsa, bu ülkede kaçak para kazananlardan elde edilecek gelir iki Türkiye’ye yeter. Enflasyon ortadan kalkar, hatta dış ülkelere kredi bile verebilir hale geliriz.
O zaman mesela herkes yerli üretim aracımız TOGG’a binebilir. Ben kendi adıma söylüyorum, TOGG arabamı on Mercedes’e değişmem. Ama ne yazık ki bugün çok az vatandaşımızın böyle bir gücü var.
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum;
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bu ülkeye büyük katkılarınız oldu, olmaya da devam ediyor. Yazdıklarım, sizin için aslında çok basit ama etkisi çok büyük olacak adımlardır.
Uygulanırsa Türkiye hızla refaha kavuşacaktır.
Kuş kanatlarıyla uçar; şeyh de müritleriyle şeyh olur.
Ancak ne yazık ki bazı kesimler, geçmişte bu ülkeye ihanet edenlerin yöntemleriyle “sohbet” adı altında yeniden yapılanmaya çalışıyor. Ben bu tehlikeyi sosyal medyada bizzat gördüm, kayıt altına aldım.
Sayın Cumhurbaşkanım, sizi severim sevmem, bu benim ve Allah’ımın arasındadır, şahsımın tek amacı vatan, millet ve al yazmalı bayrağımdır.
Amacım siyasete girmek değil; vatanıma, milletime, al bayrağıma sahip çıkmaktır. Çünkü inanırım ki; vatanına, tarihine, bayrağına sahip çıkmayan millet, millet olamaz.
Allah’a şükürler olsun, 23 yıldır başkanlığını yürüttüğüm Kadifekale Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği olarak tarihi Kadifekale bölgemizin surlarına Türkiye’nin en büyük sivil Türk bayrağını diktirdim. Onurluyum, gururluyum. Bu onur ve gurur şahsım, yönetim kurulu üyelerim, İzmir Ticaret Odası Eski Başkanı Ekrem Demirtaş ve meclis üyelerinindir.
Ve son olarak yazımı bir hatırlatmayla bitirmek istiyorum…
Sayın Cumhurbaşkanım,
Şahsımı İzmir’in gelmiş geçmiş
tüm il başkanları ve de siz yakından tanırsınız ama yine de
size hatırlatayım.
Yıllar önce İzmir’in büyük semti Eski
İzmir’in ilçe olması için hazırladığım dosyayı size
işadamlarının sizin adınıza verdiği yemekte sunmuş ve “Sayın
Başbakanım mertliğinize ve sözünüze güvenen biri olarak bu
dosyayı size emanet ediyorum” demiştim.
Yanınızda oturan Sayın İsmail Katmerci’ye,Teyfik Ensari’ye, Mehmet Tekelioğlu’na benim kim olduğumu sormuştunuz onlarda “gazeteci ve siyasetçi” olduğumu söylemişlerdi.
Siz de “İsmail Katmerci’ye dosyayı inceleyin, delikanlıyı mahcup etmeyin” talimatı vermiştiniz.
Nam-ı diğer Çarşaflı Edo ile birlikte sizinle yaptığımız konuşma belki üç dakika sürmüştü ama biz dünyanın en mutlu insanı olmuştuk.
O günden beri sizi unutmadım.
Lakin sözümün dinlenmemesi sebebiyle Karabağlar ilçesinde istenilen siyasi başarılar bir türlü yakalanamadı. Adayların tümü sözümü dinlemediği için seçimi kaybetti.
Benimde sözümü dinlemeyen, kadir kıymet bilmeyen insanların yanında yer almam mümkün değildir…
Her şey yurdum ve yurdumun insanları için